Son Dakika

kararlarimizin-sahibi-miyiz-512378.webp


Ne yazık ki hayatımız boyunca kendimize ait sandığımız sayısız kararın, karar vericisi değiliz.

Hangi kültürde yaşıyorsak, söz konusu kültürün baskın aktörleri tarafından yönlendirilir, onların hedef ve arzuları doğrultusunda karar almaya-vermeye programlanırız.

Kimi zaman ailede ebeveyn, toplumda devlet, sokakta “mahalle baskısının” yarattığı koşullanma ve güdülenme, kimi zaman zihinsel ve ekonomik çıkarlarımızı merkeze alan bir grup veya oluşum üzerinden karar almaya yönlendiriliriz…

Kimi zaman da duygusal tepkilerimiz ön plana çıkar… Sözgelimi bir siyasi partiye seçmen olurken, sportif bir karşılaşmada saf belirlerken, akıl yürütme işlevimiz neredeyse kaybolur ve tamamen otomatik reflekslerle harekete geçeriz… Muhafazakar, liberal, demokratik ve benzeri ideolojik tercihlerimizin önemli kısmını bile duygusal etkileşimlerimiz üzerinden kararlaştırırız.

Hatta bazen iş öyle bir noktaya gelir ki korkutmak, ürkütmek ya da övülmek, değer gördüğümüzü hissetmek bile kararımızı değiştirmemize ve bizi ayartmak isteyene doğru evrilmemize neden olur… Dışarıdan kışkırtılan hazlar, moda, giyim, yiyecek içecek gibi en temel ihtiyaçlarımızı bile karar verme- alma yetimizi keskin şekilde değiştirebiliyor…

Özellikle savaş, kriz, ekonomik çöküntü, peş peşe gelen yoksulluk, salgınlar ve çaresizlik zamanlarında kararlara katılamayışımız daha çok artar ve bize sadece adımıza karar alanları seyretmek düşer… Böyle zamanlarda karar alıcılar yaşamımızın hemen her kesitinde söz sahibi olurlar ve farklı simülasyonlarla bir yandan bizleri alt-üst ederken, diğer yandan bizi seyirci konumuna düşürürler…

Bizler de yaşamımızdan ayların, yılların gideceğini, söz konusu kararların bize doğruluk ve zenginlik katmadığını bilmemize rağmen izlemekle yetiniriz… Ve yine bizler sadık izleyici rolünü üstlenirken, öteki temsiliyetini ve etkinliğini güçlendirmeye çalışır…

Daha da ileri giderek –hangi karar olursa olsun, ne karar alınırsa alınsın– kitlenin veya bireyin uyum sağlama ve boyun eğme özelliğini yükseltmeye çabalar.  

İNSAN KOLAY ETKİLENİR

İnsan karmaşık ve hızla etkilenen bir yapıdır. Arkadaşımızın, komşumuzun yaşam deneyimi bile bizi etkiler ve bu şu anlama gelir: Kendi kararlarımız yüzde yüz isabetli olsa bile otoritenin ve geniş kitlelerin karşısında tek başına anlamlı bir etkiye sahip olmaz; yanıltma ve baştan çıkarma karşısında direnme gücü elde edemez…

Çünkü otoritenin salgıladığı koku, zayıf kitleleri aldatıcı rol oynar ve bir anda binlerce, yüz binlerce kişi tarafından onaylanıp kabul görür.

Peki yapabileceğimiz bir şeyler var mıdır? Elbette vardır.

Her şeyden önce karar verme becerimizdeki zayıflık ya da güçsüzlüğümüzün bizi nerelere götüreceğini öngörmek gerekiyor. Öngörememek kargaşa ve çatışmanın, karanlığın ve ölümün şiddetini artırır…

Daha vahimi birileri sürekli kazanırken, ötekiler kaybederek devam eder. Birileri konfor ve zenginlik yaşarken, diğerleri sefalet içinde sürüklenir…

Ortalıkta başıboş dolaşmaktansa, bilgilenme zahmetine katlanıp kendimizi karar vericilerin gazabından kurtarmak için kimliğimizi tanımlamak, kendimizi tanımak zorundayız. İnsanın kendini tanımlaması ve tanıması mücadelenin mihenk taşıdır…

Sağlam bir iradeyle -karnımız açken başka, tokken başka şekilde değil- her defasında sağlam bir iradeyle önyargı ve duygusallıktan uzak, kendi sesimizi yansıtarak geleceğe köprüler kurabiliriz.

Haydar Uzunyayla
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM