Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış
Müdürüm
Roman kahramanları vardır
Raskolnikov, Don Quijote, Jean Valjean
Martin Eden, Edmond Dantes
İnce Memed gibi
Şiir kahramanları vardır
Ruhi Bey, Mavi Gözlü Dev
Aysel, Fahriye Abla gibi
Aslında hepsi ızdırap çekmiş
Hepsinde acı, sıkıntı, dert, tasa
İnsan üzülüyor, kederleniyor
Çoğunlukla da öfkeleniyor
Tüm bunların arasında
Benim yüreğimi en çok acıtan
Kahır, kaygı, içimi yakan
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış
Faruk Nafiz Çamlıbel'in
Ünlü Han Duvarları şiirinde
İsmi geçen, han duvarlarına
Derdini, kederini, efkarını yazan
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış
Huduttan hududa atılan,
Namı kerem, kendisi verem olan
Baharı beklerken bir handa ölüveren,
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış
Faruk Nafiz Çamlıbel
1922 senesinin
Soğuk bir mart gününde
Kayseri Lisesi’ne atanır.
Kayseri’ye giderken
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ın
Ruhunu teslim ettiği
İncesu’da bulunan bir hana misafir olur.
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ın
Veremden ölmeden önce
Han duvarına yazdığı şiiri görür.
On yıl var ayrıyım Kınadağı’ndan
Baba ocağından, yar kucağından
Bir çiçek dermeden sevgi bağından
Huduttan hududa atılmışım ben.
Bir rivayete göre Faruk Nafiz Çamlıbel’in ünlü “Han Duvarları” şiirinde, ismi geçen Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış¸ 'Sarıkamış’tan sağ' dönen bir askerdir aslında. Yemen cephesinden Sarıkamış cephesine sevk edilen askerlerden olduğu için üzerinde kışlık elbisesi bile yoktur. Savaş bittikten sonra köyüne, anne ve babasına dönmek için yola çıkar, ancak vereme yakalanmıştır. Ulukışla taraflarında kaldığı bir handa, köyüne ulaşamadan ölür.
Şiirden öğrendiğimize göre
Hancı da bilemez
Maraşlı Şeyhoğlu’nun kim olduğunu.
Sadece “Hana sağ indi,
Ölü çıktı geçende” diyiverir.
İnsanın içi acır
Izdırap verir, kanatır
Han Duvarları’nı okudukça,
Daha bir yaşarsınız içinde.
Sanki o arabada yolculuk edenlerden
Birisi de sizmişsiniz gibi gelir.
Bu şiiri okurken kurduğunuz hayal,
Bazen yaşadıklarınızdan
Daha gerçek gelir insana.
İnsan bu şiiri okuduğu zaman
1922’lerde bozkırın ortasındaki
O üç günlük yolculuğu
Sanki kendi yapıyormuş gibi
Yağmur, rüzgar sanki kendi
Yüzüne vuruyor, ıssız gece,
İnceden bir soğuk
Sanki kendini ürpertiyor,
Gurbet sanki kendini sarıyor gibi
Benliğinde hisseder.
Gönlümü çekse de yârin hayali
Aşmaya kudretim yetmez cibali (dağı)
Yolcuyum bir kuru yaprak misali
Rüzgârın önüne katılmışım ben
Anadolu’nun yüz yıllardır değişmeyen
Makus talihini bir çırpıda anlatan,
Hatta hissettiren enfes bir şiir.
Garibim namıma Kerem diyorlar
Aslı’mı el almış haram diyorlar
Hastayım derdime verem diyorlar
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış’ım ben
Sonu acıdır Maraşlı’nın
Çamlıbel’in Ulukışla yolundan
Orta Anadolu’ya uzanan hikayesinde
Kırgın bir duvar şairi olan Maraşlı,
Uğruna yollara düştüğü,
Köhne duvarlara şiirlerini kazıdığı
Handa ölmüştür.
Bana nedense hep uzun
Otobüs yolculuklarını, bozkırları,
Sonbaharın ürpertici soğuğunda,
Akşam üzeri geçtiğim kasabaları
Hatırlatır, hüzünlendirir.
Nerde bir kervansaray görsem
Bu şiirde geçen han tasviri aklıma gelir.
Müdürüm
Şiiri hafta sonu tekrar okudum
Yine burnumun direği sızladı.
Tekrar kederlendim
Üzüldüm.
Sonra düşündüm.
Ne Raskolnikov, ne Jean Valjean
Ne Ruhi Bey ne de Fahriye Abla
Benim kahramanım
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış.
Ruhun şâd olsun.
Huduttan hududa atılan,
Bir kuru yaprak misali
Rüzgarın önüne katılan
Aslı’sını göremeden verem olan
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış.
Yüz yıl sonra seni anmak
Ne büyük bahtiyarlık.
Nadir Avşaroğlu
Gercekedebiyat.com