Son Dakika

selim-esen-ankara-gazino--4022025130642.jpg


 1960’lı yıllar…

Ankara’da gazino kültürünün zirve yaptığı yıllardır. Özellikle Demirtepe-Tandoğan arasında yer alan gazinolar ilgi çekerdi. Kapalı, kışlık eğlence yerleriydi:

Gazi Mustafa Kemal (GMK) Bulvarı üzerinde Demirtepe’de Güney Park Gazinosu, Beyaz Saray. Maltepe’de Köşk Gazinosu, Şato Yazar, Maltepe Banka Evleri otobüs durağında Derya Gazinosu, Tandoğan Meydanında Japon Aile Gazinosu… Akay Caddesi üzerinde Dedeman Oteline yakın Akay Saray Gazinosu da Çankaya semtindeki eğlence mekanlarının öncülerindendi.

25 14 47 numaralı telefon Güney Park Gazinosuna aitti. Bu numaradan yer ayırtılırdı. Öyle yoldan geçerken içeriye girilemezdi. Her gün dolardı gazino. Haftada bir veya iki gün hafta içi ve hafta sonu ‘kadınlar matinesi’ düzenlenirdi. Çok eğlenceli geçerdi. Kadınlar yemeklerini hazırlayıp kapıda kuyruk olurlardı. Girişte ödedikleri küçük bir meblağ ve içecekler haricinde para harcanmazdı. Sanatçılar da yaptıkları antlaşma gereği matineden ücret almazlardı.

Sahneye önce gazinonun büyüklüğüne ve kadronun şişkinliğine göre ‘uvertür’ ya da ‘sıra kızları’ adı verilen şarkıcılar çıkardı. Bunlar daha çok günün sevilen hafif ve arabesk müzik parçalarını program orkestrası ya da saz grubu eşliğinde üç-dört şarkı söyleyip çekilirlerdi. Ardından sahne alanlar, piyasada uzun zaman uvertür olanlar ya da magazin basınında adını duyurmuş olanlardı. Bunlar ilanlarda da daha büyük yer alan, bazı seyirciler tarafından artık tanınan şarkıcı ve artistlerdi. Kadroda muhakkak bir komedyen, dansöz, çoğu zaman özellikle de ramazan aylarında bir kantocu bulunurdu.

Kadınlar matinelere yanlarında çocuklarını da getirirlerdi. Kız çocukları için yaş sınırı aranmazken, erkek çocukları 6 yaş ile sınırlıydı.

Kuşkusuz Maltepe ve Akay dışında da gazinolar vardı. Onlar yaz aylarında, açık havada müşterilerini ağırlardı. Lunapark Aile Gazinosu, Senar Aile Gazinosu, Yazar Aile Gazinosu, Japon Bahçesi Gençlik Parkı’nın gazinolarıydı. Dikimevi’ndeki Dörtyol Aile Gazinosu da yazlıktı.

Ankara gazinolarında özellikle İstanbullu kadın ve erkek sanatçılar ile radyo sanatçıları sahne alırdı. Tüm Türkiye’de olduğu gibi Ankara’da da şarkıcı, türkücü sevilirdi… Ama ünlü olanlar nedense eğitimden pek nasibini almamış, nota bile bilmeyen, kulak dolgunluğu sahneye çıkan hanımlar vücutlarını cömertçe sergilerken erkekler, daha çok kadınların müzik dışındaki beklentilerini karşılarlardı. O yıllarda erkeklere örnek ‘İbo’ gösterilirken, kadınlara ‘kadın’ demekte tereddüt edilen bir kişi vardı!

BÜLENT ERSOY

9 Haziran 1952 günü İstanbul Üsküdar’daki Zeynep Kâmil Hastanesinde dünyaya gelmişti. Sonradan yenilenen mavi nüfus kâğıdında ad hanesinde Bülent, soyadı kısmında Erkoç yazıyordu. Annesi Necla Hanım 16 yaşında doğurmuştu Bülent’i… Aile Altıyol’daki Erkoç Apartmanı’nda oturuyordu. Daha sonra Göztepe’ye yerleştiler. Liseye kadar okudu, üniversiteyi kazanamadı Bülent. İstanbul Belediye Konservatuarı’nın Klasik Türk Musikisi ‘şan’ bölümüne girdi. Kendini müziğe ve müzikle gelecek şöhretin hayaline adamıştı…

Yıllar yılları kovaladı…

Gazinocular Kralı Fahrettin Aslan ve Müzeyyen Senar’la tanıştı. Kendisini Bülent Ersoy olarak tanıttı. Senar Bülent’in sesini çok beğenmişti. Tek itirazı bir üslubunun olmayışıydı.

Dönemin önde giden şairi Cemal Süreya da Bülent’e el atmıştı:

“Son kırk-elli yıllık evre içinde tek doğurgan ses Müzeyyen Senar’dır. Zeki Müren onun parıltılı çocuğu, Behiye Aksoy hayırsız kızıdır. Bülent Ersoy’a gelince, ona da Müzeyyen Senar’ın mafya ile birleşmesinden doğmuş, gizlice ama özenle büyütülmüş yasadışı çocuğudur diyebiliriz.”

Neyse…

Bülent daha çocuk yaşlarda annesinin elbiselerini giyiyor, makyaj yapıp, kadınsı pozlar takınıyordu. Bu alışkanlığı tutkuya dönüştüğünde yıl 1970’di. Ve eğlence âleminde artık Bülent Ersoy vardı. Cuma namazlarını kaçırmayan, rakıyı fondip içen sahnelerin yeni sesi eşcinsel olduğunu artık saklamıyordu.

Ve Ankara…

Onu 1979’da Başkent Gazinosu’nda Müjde Ar’ın da yer aldığı kadroda sahneye çıktığında yakından tanıyacaktı.

Bir yıl sonra…

1980 yılının Eylül ayında İzmir Fuarı’nda sahnedeyken ‘aç, aç’ tezahüratları karşısında seyircilere hormonla şişirilmiş memelerini gösterince, İzmir Savcılığı adaba aykırı hareket etmekten soruşturma açmış, sahne yasağı koymuştu. Artık pornografik bir sanatçıydı. Bu olayı izleyen hafta içinde askeri darbe oldu, 12 Eylül dönemi başladı… İhtilalin başı Genelkurmay Başkanı Org. Kenan Evren eşcinselliğe karşıydı.  

1981 yılında Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan bir haber Paşayı doğruluyordu:

“Benim için erkek olarak yaşamanın imkânsız olduğunu, homoseksüel olarak yaşamanın da imkânsız olduğunu anladım. Arıca homoseksüelliğin de bizim toplumumuzun görüşlerine ters düştüğü fikri ağır basınca ameliyata kesin karar verdim. Hapisteki günlerimde bundan emin oldum” derken,

Bülent kadın olmaya karar verdi!

1981 yılının 14 Nisan’ında Londra’da bir hastanede ameliyat masasına yattı. Erkeklik organını kestiler bir kavanoza koyup eline verdiler. 

Artık Cuma namazlarına gidemeyecekti. Gülşen Bubikoğlu, Fatma Girik gibi artistlerle de aynı sahneyi seti paylaşamayacaktı. Ama olsun, ikinci sınıf aktörlerle yetinmek zorunda kalacak olması da bir teselliydi…

Kadınlık konusu da yasal açıdan mahkemelere takılmıştı. Yargıtay kadınlık kararı alan mahkemenin kararını bozmuş; muayeneler, itirazlar, mahkemeler derken sahneye çıkmasına izin vermemişti. Avukat avukat dolaştı… 12 Eylül döneminde kısa süre gözetim altında tutulan siyasetçi Deniz Baykal’a da başvurdu, ama bir türlü yasakları aşamadı. Sonunda imdadına Turgut Özal yetişti.

Yedi yıl aradan sonra 14 Şubat 1988 günü arkasında Semra Özal’ın yolladığı dev bir çiçek kümesinin önünde “Allah’ıma şükürler olsun” diyerek sahneye çıktı. Hacimli saçlar, takma kirpikler, hafifçe taşmış ruj, koyu bir allık, uzun kırmızı tırnaklar, dekolte abiye işlemeli ağır bir giysi, ince topuklu ayakkabılar, elinde bir yelpaze ve parmaklarının her birinde pırlanta yüzüklerle…

Homoseksüellikten Bülent Hanıma dönüşmüştü. Artık zengin, çapkın bir kadındı.

Peki, Ankara’da ne oldu?

Başkentte, gazino kültürü yok oldu…

Selim Esen
Gercekedebiyat.com

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM