Öğle rakıları
Rakı Türk kültüründe en çok aydınlarımızın, yazar ve şairlerimizin elinde kültürel bir nitelik kazanmış, hakkında sayısız şiir onlarca kitap yayınlanmıştır.
Denir ya… Bir tencere kaynar ocakta Der içer… Çektiği çilesi vardır, dünya nimetlerinden yoksun kalmıştır. Aç kalmış, susuz, ilaçsız kalmıştır. Yamalı pantolonla, altı delik ayakkabı ile dolaşmış, dövülmüş, sövülmüş, tutuklanmıştır. Cebindeki üç beş kuruşuyla vurur şişenin dibine, çeker kafayı. Diğeri, neşelidir… Geçim derdi nedir bilmez. Yaşama gücü kırılamamış, kırılmamıştır. Arabası vardır. Motorlu teknesi vardır. Geceden sabaha olanlar ırgalamaz onu. Kişisel bakımını yapar, kahvaltısını eder, holdingine gider. Ama tedirgindir. Can Yücel’in dizeleri aklına gelir: “Sen akşam olduğunda sanır mısın ki Herkesin bir eli yağda bir eli balda Senin sahip olduğun birçok şeylerin Bazısının hayallerini süsler Bazısının hayallerinde bile yer almaz O halde susma kulak ver seyirci kalma Daha azını gör” Neyse… Dertlisi de neşelisi de rakı masasında buluşurlar. Kimisi rakıyı belli bir saatte, gün kararmaya yüz tutuğunda içer. “Akşamcı”dır o. “Vakti kerahat” geldiğinde oturur rakı sofrasına… Gündüz içkiciliği ise bir başkadır. Batı ile ilişkileri sağlam olanlar bu alışkanlığı edinmişlerdir. “Öğle Rakıları” denir. Ankara Erkek Lisesi mezunu, DTCF Felsefe Bölümü’nü üçüncü sınıfta terk eden Mehmed Kemal, öğle rakısını şiirini yazacak kadar seven, onu “gündüz gözüyle bakılan yeni resimlere benzetir.” Uzun bir şiirdir “Öğle Rakıları” şiiri. Şu dizelerle sonlanır: “…Neden mi öğle rakıları Gündüz gözüyle efendim Bir kadehin özgürlüğü Nalçalı kundura uygun adım İçki, kadın, porselen Ses, söz, şarkı Her şey bunadı efendim Ben de bunadım.” (Mehmed Kemal, Öğle Rakıları, h2o kitap, 2017, s.18). İyi bir şair olduğu kadar iyi bir içkici olarak da tanınan Yahya Kemal, bir gün Ahmet Hamdi Tanpınar’a şöyle der: “İçkinin gecesi aydınlatır, gündüzü yakar!” Elbette içkinin bir sabah mahmurluğu olacağını bilir şair, bu nedenle “içkinin gündüzü yakar” demiştir. İki kadeh içilir ama öğle rakısını bir anlamda gündüz rakısına erkenleyen Ahmet Rasim’in deyişiyle rakı bardağında cur’a (bardakta kalan bir yudum) bırakılmaz. Eh, giderayak meyhane bir tek de “yolluk” verir... Noktalanır öğle kaçamağı. Şimdi… “Öğle rakısı kuşağı” yorulup, yaşlanmıştır. Öğle rakısının hatıralar arasına girmesinin bir nedeni de mekân edindikleri meyhanelerin birer-ikişer kapanmasıdır. “Öğle Rakıları”nın isim babası Mehmed Kemal rakıya olan düşkünlüğünü, “Şişesi” şiirinde dile getirir: “Taş mezarlar mezarlar Burada bir şair yatar Taş mezarlar mezarlar Şişesi başucunda.” Taşlamalarıyla tanınan Tevfik Kolaylı ya da yaygın adıyla Neyzen Tevfik neyi ve şiirleriyle para kazanırdı. Kuralları pek umursamadan sürdürdüğü yaşamında rakının payı büyüktü. Yozlaşan toplum, dinî istismar ve Atatürk’ün devrimlerine karşı çıkılmasına karşı bir duruş sergilerdi. “Rakı şarap içiyorsam sana ne. Yoksa sana bir zararım, içerim. İkimiz de gelsek kıldan köprüye, Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim,” derdi. Neyzen yaşamı: “Hayat üç buçuk ile dört arasındadır. Ya üç buçuk atarsın ya da dört dörtlük yaşarsın,” diye değerlendirirdi. Yani… Rakı, çeşitli uğraş sahipleri için gece gündüz fark etmeksizin bir teselli aracıdır. Afiyetle, yarasın… Selim Esen
"Kimi dertten içer, kimi neşeden…
Et mi kaynar, dert mi kaynar
Bilinmez."
Gercekedebiyat.com