aglayan-cocuk-nadir-avsar-10082025081425.jpg


Müdürüm

 

Bir zamanların en popüler resimlerinden

Biriydi ağlayan çocuk.

 

Hemen her yerde karşımıza çıkan

Bu tablo aslında tüm dünyada

Yaygın olarak talep gören bir poster

 

Bir zamanlar bütün şehirlerarası

Otobüslerin arka camlarını süsleyen

 

Kemalettin Tuğcu öykülerinin başrolündeki

“yoksul ama onurlu” çocuk karakteri

Çocukluğumuzun son sığınaklarından biri.

 

Müdürüm

70-80’li yıllarda pek çok evin

Girişine asılmıştı bu resim

Sanki yoz hayatlarımızın o kadar da

Duygusuz olmadığını anlatırdı.

O çocuk evdeki babanın

İçindeki çocuktu belki de,

Babalar ağlayamazdı ama

Duvardaki o çocuk ağlardı.

 

Ülkemizde bu kadar çok meşhur olmasını,

Kamyon dorselerine çizilen

Amatör kopyalarına borçludur.

Bilhassa Ford kamyon kasalarına,

Çoluğunu çocuğunu geride bırakmış,

Ekmeğinin peşinde direksiyon sallayan

Kamyon şoförü ile bir bütündür bu resim.

 

Resim, İngiltere’de 1950’lerde

250 bin adet satılmış.

Gözü yaşlı masum bu çocuk

Başta çok sevilse de

İngiliz basınının kurnazlığına

Kurban giderek "lanetli" damgası yemiş.

Ülkemizde daha çok “Çiko”

Olarak bilinen resim,

Birçok insanda merhamet, acıma,

Şefkat gibi duygular uyandırıyor.

Kitlesel tüketim için seri halde

İmal edilen ucuz tablolardan biri olan

“Ağlayan Çocuk”, İtalyan ressam

Bruno Amadio’nun imzasını taşıyor.

İngiliz “The Sun” gazetesinin

1985’de yayınladığı haberde,

Maden kasabası Yorkshire’deki

Bir itfaiyecinin, tamamı yanan

Birçok evde bu posterlerin

Hiç zarar görmediği iddia ettiği yazılmış.

Bunu gören itfaiyecilerin

“Ağlayan Çocuk” resmini asla

Evlerine sokmadıkları belirtilmiş

ve haliyle haberi okuyan

Resim sahipleri paniğe kapılmışlar.

Posterler toplu halde yakılmış,

Fotoğraflar yine ilk sayfada yayınlanmış.

Hızını alamayan gazete,

Büyünün bozulması için

“Resmi vakit geçirmeden başkasına verin,

Ağlayan kız ve erkek çocuklarını birleştirin

ya da birlikte asın.” diye akıl vererek

Oldukça ilkel bir tavır sergilemiş.

Ardından binlerce insan gazeteyi

Arayarak kendi yaşadıklarını anlatmış.

Hikayeler akıl alacak gibi değil.

“Ağlayan Çocuk” resminden

Geceleri ağlama sesleri geldiği,

Gözyaşının kan rengine dönüştüğü,

Resmin durduk yerde titremeye,

Sallanmaya başladığı türünden

Söylentiler ortalığı sarmış.

Bir süre sonra tüm söylentiler unutulmuş.

Müdürüm

 

"Ağlayan çocuk" posteri

Dudaklarını büzmüş,

Tombul yanaklarından süzülen

Yaşlarla hüzünle bize bakan

Çocuk odalarında bulunmaması gereken,

Baktıkça vicdan azabı çektirten,

Hayat adil değil bu çocuk neler çekmiş

Hayatı boyunca, neden böyle ağlıyor,

Dedirten resim...

 

Zira merhamet denen nesnenin

Son kırıntılarının tüketildiği o yıllarda,

Yeni bir dünya düzeninin içine

Feleğin çemberi içinden geçmekte olan

Türkiye’nin ruh halini anlamak için

Üzerinde sosyolojik araştırmalar

Yapılması gereken bir resim...

 

"Ağlayan çocuk" posterleri

Dört bir yanımızı kaplamıştı.

Sonra ne oldu bilmiyorum,

Salgın başladığı gibi esrarengiz

Bir biçimde sona erdi.

"Ağlayan çocuk"un masum yüzü

Hayatımızdan silinip gitti.

 

Bu resmin olduğu evlere girince

Anında çocukluğuma dönerim hala.

 

Gerçekleşmeyen hayallerimizin sembolü.

Bir neslin kaybedilmesinin müsebbibidir..

 

Yıllar sonra arabamı tamire götürdüğüm

Sanayi sitesinde salaş bir lokantada gördüm.

Geçmişe döndüm, anılar canlandı

Olmadık şeyler aklıma geldi.

 

Ağlayan çocuk, büyümüş,

Koca bir adam olmuş

Evlenmiş, güzel bir eşi

Şirin mi şirin bir de kızı var

Oto sanayide kaporta üstüne

Bir dükkân açmış

Çok şükür, iyiymiş işleri

Artık ağlamıyordu,

Hatta her şey yaşamın o bildik

Sıradanlığında gibi görünüyordu.

Eski günleri, resmi sordum;

Sakin ve telaşsız bir sesle

"Bir kopyası yok bende," dedi,

Resmin hikâyesini anlattı.

"Korkmuşum fotoğrafçıdan,

Ondan ağlamaya başladım.

Sonra bir de baktık ki camekâna asmış.

Nasıl bu kadar ünlü oldu,

Ben de hiç bilemiyorum." dedi.

 

Çocukça bir utangaçlıkla,

Küçükken işlediği bir kabahati

Gizlemeye çalışır gibiydi.

İnanasım gelmedi;

Gözlerinin içine baktım...

Resme bakar gibiydi.

 

Nadir Avşaroğlu

Gercekedebiyat.com

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler