'Bedava yaşıyoruz'
Usta şair Orhan Veli’nin doğumu Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıç yılına rastlar. 1914 yılının 13 Nisan günü dünya gelir, 3 ay 15 gün sonra, 28 Temmuz 1914’de Birinci Dünya Savaşı başlar. Mehmet Emin Yurdakul Savaşın başlangıcıyla Cumhuriyet arasındaki zaman, yeni Türkiye’nin doğum sancıları çektiği yıllardır. Dünya savaşırken Ziya Gökalp’ın ikinci şiir kitabı, Yeni Hayat (1918) yayınlanır. “Şuur devrinde şiir susar, şiir devrinde şuur seyirci kalır. İçinde bulunduğumuz zaman galiba birinci devreye aittir… Halk terbiyesinde de bazı fikirlerin vezin kisvesinde arz edilmesi fena mı olur?” der şair. Yeni Hayat, Gökalp’in temiz duygularını yansıtır. Kitap, adının belirlediği özlemleri ve aranan mutluluğun ilkelerini sergilemekle ülkücü bir düşünce adamının inançlarını, doğruluklarını yansıtır. On dört yıl sonra, 1928’de… Ziya Gökalp Kültür hayatımız açısından çok önemli bir dönemecin, harf devriminin başlangıç yılıdır. Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Suda Halkalar” ı, Yusuf Ziya Ortaç’ın “Yanardağ”ı, Servet-i Fünun sanatçısı Hüseyin Siret Özsever’in “Bağbozumu”, Haluk Nihat Pepeyi’nin “Geçmiş Zamanın Masalları”, Şükufe Nihal’in “Hazan Rüzgarları”, Mehmet Emin Yurdakul’un “Mustafa Kemal”i anılırken Orhan Veli, 14 yaşında, Ankara’da okula gitmektedir. Şiire meraklıdır. Nihat Haluk Pepey Beş yıl sonra, 1933’de… Cumhuriyetin Onuncu Yılı kutlanacaktır. O yıl, şiirimizin de çeşitli kitaplarla zenginleştiği bir anlamda mihenk taşıdır. 1937, sönük bir yıldır. Aynı şekilde 1938’de yeni yetişmiş hiçbir imza ürünü yoktur. Ama Orhan Veli’nin ilk şiirleri 1 Aralık 1936’dan başlayarak Varlık sayfalarında görülmeye başlanır. Yeni Türk alfabesine uyarlanma güçlükleri geride kalmış, dergiler çoğalmış, edebiyat sayfaları izlenir olmuştur. 1940, şiirimizin köşe başıdır. Şukufe Nihal Başar Hece geleneğinden yola çıkıp, anlayışlarını değiştirerek dergilerde görünen üç genç şairin (Orhan Veli Kanık, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet Anday’ın) ortak eseri Garip, şiir görünüşünde köklü bir dönüşüm yapmayı hedefleyen bir görüş olarak öne çıkar. Garip’in önsözde Orhan Veli, kendi imzası altında, şiir anlayışını açıklar; üzerinde durduğu başlıca noktaları belirtir: “Şiir, bütün özelliği edasında olan bir söz sanatıdır, ama vezin ve kafiye kayıtlarını kırmak, şairane eğilimden kurtulmak, halk insanını anlatmak ve halkın beğenisini bulmak, klasik biçimlerden yardım ummamak, dize-mısra düşkünlüğünden ayrılıp şiirde bütünlüğe varmak gereklidir. Yüz kelimelik bir şiirde yüz tane güzellik arayan insan vardır. Halbuki bin kelimelik bir şiir bile, bir tek güzellik için yazılır. Tuğla güzel değildir, sıva güzel değildir, fakat bunlardan terekküp eden (oluşan, se) bir mimari eser güzeldir…” Oktay Rifat Orhan Veli, Türk şiirine yeni bir soluk getiren şairimizdir. Dili sade, anlaşılırdır. İnsan ve insanın yaşadıklarına odaklanır. “Söz” adlı şiiri anlayışının ilk örneğidir: Aynada başka güzelsin Yatakta başka Aldırma söz olur diye Tak takıştır Sür sürüştür İnadına gel Piyasa vakti Muhallebiciye Söz olurmuş Olsun Dostum değil misin? Ve… Sanki bugünümüzü anlatan şiiri, “Bedava”: Bedava yaşıyoruz, bedava Hava bedava, bulut bedava Dere tepe bedava Yağmur çamur bedava Otomobillerin dışı Sinemaların kapısı Camekânlar bedava Peynir ekmek değil ama Acı su bedava Kelle fiyatına hürriyet Esirlik bedava Bedava yaşıyoruz, bedava. Sait Faik’in tanımıyla, üzerinde en çok durulmuş, zaman zaman alaya alınmış, zaman zaman da kendini kabul ettirmiş, tekrar inkâr, tekrar kabul edilmiş; zamanında hem iyi hem kötü şöhrete ermiş bir şair vardır. İki incecik bacak, kısaca bir trençkot, kanarya sarısı bir kaşkol, müselles bir yüz, şişirilmiş göğse benzeyen bir sırt, -denebilirse- ergenlik bozuğu bir yüz: İşte görünüşte Orhan Veli. Orhan Veli’nin şiirleri cazın özgün ruhuyla da buluştu. Büyük şaire saygı duruşu niteliğinde bir müzikal yolculuğa ne dersiniz?
Selim Esen
Gercekedebiyat.com














