Oğuz Yabgu Devleti / Prof. Dr. Necati Demir
Prof. Dr. Necati Demir, Türk tarihiyle ilgili önemli çalışmalarından, 'Anadolu Türklerinin ataları olarak nitelediği Türk devleti hakkında Oğuz Yabgu Devleti adlı kitabı tam 10 yılda yazdı. Kitabın önsözünü, okurlarımızın kitaba ilgi göstermesi umuduyla yayımlıyoruz.
Oğuz Yabgu Devleti 765-783 yılları arasında, muhtemelen 776'da Seyhun Nehri boyları ve Aral Gölü çevresinde kurulmuş, son yabgusu ya da hanı Şah Melik'in (diğer adı ile Kılıç Arslan'ın) 1042'de ölmesi ile tarih sahnesinden silinmiştir. Yaklaşık 266 yıl hüküm sürmüş bu Oğuz devleti hakkındaki bilgi ve belgeler son derece azdır. Mevcut kaynakların çoğu da rivayetlere dayanmakta olup bilimsellikten uzaktır. Oğuzların kurdukları devlete ne ad verdikleri bilinmemektedir. İbnü'l-esir, “Oğuz kavmi”; Kâşgarlı Mahmud, İbn Hurdazbih ve Gerdizi, “Oğuzlar”; İdrisi ve İstahri ise “Oğuz Ülkesi” olarak anmışlardır. Ancak son yüzyılda çağdaş tarih araştırmaları anlayışıyla araştırmacılar bu devlet için “Sirderya Oğuz Yabgu Devleti” ve “Oğuz Yabgu Devleti” adını uygun görmüşlerdir. Biz de Oğuzlar konusunda çok önemli çalışmalar yapan Faruk Sümer ve S. G. Agacanov'un kullandığı Oğuz Yabgu Devleti adını doğru bulduk ve onlara katıldık. Günümüz Kazakistan Cumhuriyeti'nin güneyinde akmakta olan Seyhun, diğer adı ile Sirderya Nehri ve çevresi Anadolu Türklüğünün tarihi ve kültürü açısından son derece önemlidir. Zira Oğuz Kağan Destanı burada başlar. Devamı olan Dede Korkut Destanı'nın bazı bölümleri yine bu bölgede teşekkül etmiştir. Alpamış Destanı'nın mekânı da bu çevredir. Anadolu Türklüğünün temeli, özgeçmişi, şifresi Oğuz Yabgu Devleti'ne dayanır. Fakat ne yazık ki Oğuz Yabgu Devleti hakkında kaynaklar yok denecek kadar azdır. Bu sebeple, sonraki nesillere örnek olabilir mi bilinmez ama yaklaşık on yıl Oğuz Yabgu Devleti'nin tarihini yazmak için hazırlık yaptık. Dünya üzerindeki bütün Oğuznameleri, Dede Korkut Kitabı, Şecere-i Türk, Şecere-i Terâkime, Tevârih-i Âli Selçuk ve bütün dil yadigârlarını topladık. Onlarca kez alan araştırmaları yaptık. Yardımcı unsur olan sikke, arkeolojik kalıntılar vs. olmak üzere Türk tarihinin bilinen temel kaynaklarının tamamına ulaştık. Kitap, makale ve bildirilerle bilim dünyasını da haberdar ettik. Şimdi, bütün iyi niyetimizle Oğuz Yabgu Devleti ile ilgili elde edilen sonuçları birlikte değerlendirmeye çalışacağız. Bilge Kağan ile Kül Tigin sınır boylarında mücadele verirken Türgişler içerisinde Kara Türgiş boylarının (Nou-che-pi) isyan ettikleri, Köktürklerin düşmanı Kengürler1 (Peçenekler) ile birlikte hareket ettikleri Köktürk Yazıtları'nda şöyle anlatılmaktadır: Soğdak halkını düzene sokayım diye İnci (Sir Derya) Irmağını geçerek Demir Kapı'ya kadar sefer ettik. Ondan sonra Kara Türgiş halkı yine düşman olmuş, Kengeres'e doğru gittiler. Bizim askerlerimizin atları zayıftı, yiyecekleri de yok idi. Kötü kişiler ... cesur erler bize hücum etmişler idi. (Kötü şartların hep bir araya geldiği) böyle bir zamana üzülüp Kül Tigin'i az sayıda er ile gönderdik. Alp Salçı kır atına binip hücum etmiş. Kara Türgiş, halkı orada öldürmüş; tutsak almış (KT-D 39-40).2 Burada bahsedilen Türgişler, Oğuz Yabgu Devleti'ni kuran Oğuzlardır. Prof. Dr. Necati Demir - Ahmet Yıldız 751 yılında Çinliler ile Araplar Talas'ta karşı karşıya geldiler. Talas Savaşı'nda Çin ağır bir yenilgiye uğrayarak çekildi. Çinliler Talas savaşından iki ay önce doğuda Nan-çao Hanedanlığı ile savaşmış, altmış bin asker kaybetmişti. Yeni bir ordu kurmaları üç yılların aldı. Ancak bu ordu da 754'te büyük bir yenilgiye uğradı. Onlar iki yüz bin askerini de böyle kaybettiler. Dolayısıyla Çin'in artık batı tarafı ile ilgilenecek durumu kalmamıştı. Batıda meydan Araplar ve Karluklara kalmıştı, Çin etkisinden kurtulan bölgeyi bu defa Karluklar işgal etti. Türklerin bir kısmı ise sürekli olarak batıya gitmek ya da batı tarafına daha önce gelip yerleşen soydaşlarının yanına göçmek zorunda kaldı, Çin ile Türklerin iletişimi kesildi. Dolayısıyla tarihi kayıtları tutan Çinliler artık Türklerden bahsetmez oldular. O yüzden 753'ten sonra Türgişler ya da Oğuz Türkleri ile ilgili bilgilere Çin tarihlerinde rastlanmaz oldu.3 Oğuz Yabgu Devleti ile ilgili en önemli bilgiler hiç kuşkusuz arkeolojik kazılara dayanır. 1946 yılında Rus arkeolog ve etnografya bilimci Sergey Pavlovich Tolstov başkanlığında Oğuz Yabgu Devleti'nin başkenti Yenikent'te kazı çalışmaları başlatılmıştır. Kazıda pek çok arkeolojik ve etnografik malzemeye rastlanmıştır. Bu malzemeler ve yapı şekillerinden, buraların MS 400 yıllarında inşa edilmeye başlandığı ortaya çıkmıştır. İnşa edenlerin de burada MS 10. yüzyılda oturanların atası olduğu anlaşılmıştır. Özetleyecek olursak, Aral Gölü çevresinde MS 400'lü yıllardan beri yine Türklerin yaşadığı ortaya çıkmıştır.4 Oğuz ismi için yine Köktürk Yazıtları'na bakmak gerekmektedir. Oğuz sözcüğü genel olarak Dokuz (Tokuz) Oğuzlar ve diğer Oğuzları karşılamaktadır. Bu sözün geçtiği bütün cümleler gözden geçirildikten sonra bir cümle dikkat çekmektedir. Tonyukuk Yazıtı (720-725) kuzey yüzünün son cümlesindeki “Türk Bilge Kağanı, Türk Sir budununu, Oğuz budununu besleyip oturuyor.” ifadesi çok dikkat çekicidir. Burada Dokuz Oğuz kastediliyor olsaydı “dokuz” sözcüğü eklenirdi. Bizce burada Batı Türklüğü, Onok yani Türgişler kastedilmiştir. Dolayısıyla Batı Türklüğünün yazıyla, Oğuz adıyla ilk kez anılışı budur. Fars asıllı Gerdizi, Zeyn el-Ahbar (Tarih-i Gerdizi) başlıklı eserini 1041'den önce kaleme almıştır. Ancak o, eserini oluştururken İbn el-Mukaffa'nın (ö. 759) muhtemelen 750 yılından önce kaleme aldığı Rub el-dünya adlı çalışmasından yararlanmıştır. Gerdizi, Türkistan ülkesine mamurluktan uzak olduğu için Türk adı verildiğini, Nuh Peygamber'in Yafes'in istediği zaman yağmur yağdırabilmesi için Allah'a dua ettiğini, Allah'ın onun duasını kabul ettiğini, Yafes'e bir isim (dua) öğrettiğini, Yafes'in bu ismi bir taş üzerine yazdığını, unutmamak için bu taşı boynuna astığını, bu isimle yağmur yağmasını istediği zaman yağmur yağdırdığını, bu taşı (cede taşı, yada taşı, yede taşı) suya atsa suyun hastaya şifa verdiğini anlatmıştır. Yafes'in mirasçıları Oğuz, Karluk, Hazar ve benzerlerinin nesli çoğalır. Bunlar bahsedilen taşa mirasçı olurlar. Sonra bu taş sebebiyle adı geçen boylar arasında anlaşmazlık çıkar. Bu taş Oğuzların elindedir. Yafes'in oğulları “Bir gün toplanıp kura çekelim. Taş kime çıkarsa ona verelim.” derler. Bunun üzerine Oğuzlar aynı şekilde başka bir taş yaparlar. Bu ismi (duayı) onun üzerine de yazarlar. Oğuzların büyüğü bu sahte taşı boynuna asar. Kararlaştırılan gün gelince, kura çekerler. Taş, Karlukların hissesine düşer. Oğuzlar yaptıkları sahte taşı Karluklara verirler. Esaş taş Oğuzlarda kalır.5 Burada bir efsane rivayet edilmiştir ve gerçek de değildir. Tam olarak Oğuz yurdu da tarif edilmemiştir. Ancak yazar; Oğuz, Karluk, Hazar Türklerinin komşu olduklarını söylemiştir. Hatta Hazarlar ve Peçeneklerin bir bölümünün, Burtasların hepsinin Oğuzlar ile benzer dine sahip olduğunu söyleyerek aynı coğrafyanın halklarını zikretmiştir.6 Oğuzlar ile ilgili bilgi veren pek çok yazar, Türgiş Devleti dönemi bilgilerini Oğuz Yabgu Devleti zamanına aitmiş gibi sunmuştur. Rivayetlere dayalı anlatılar olsalar da biz Türkçe olarak kaleme alınmış Dede Korkut Hikâyeleri, Şecere-i Terâkime, Divânu Lügât'it-Türk'ün her satırını defalarca okuyup en ince ayrıntısına kadar değerlendirmeye çalıştık. 266 yıl hüküm sürmüş bir Türk devleti olmasına rağmen Oğuz Yabgu Devleti hakkında şimdiye kadar müstakil bir çalışma yapılamamıştır. Çalışma yapılamaması, kaynakların yetersiz oluşundan dolayıdır. Biz bu durumu dikkate alarak Oğuz Yabgu Devleti ile ilgili tespit edebildiğimiz bütün kaynakları dünya kütüphanelerinden yaklaşık on yılda topladık. Konu ile ilgili toparladığımız bu belge ve bilgileri sırf Oğuz Yabgu Devleti tarihine kaynak olsun diye yayımladık. Oğuz Yabgu Devleti'nin kurulduğu bölgenin büyük bir bölümünde tarafımızca alan araştırması yapılmıştır. Cimkent, Sayram, Otrar (Farab), Türkistan, Sığanak, Cebd, Yenikent, Kızılorda, Aral Gölü çevresi âdeta adım adım taranmıştır. Hatta Kazakistan Devleti'nin çeşitli üniversitelerince sürdürülmekte olan arkeolojik kazılara gözlemci olarak katılınmış ve mevcut buluntulara bu çalışmamızda yer verilmiştir. Çalışmanın sonraki baskılarında kazılardan yeni çıkan unsurlara da yer verilecektir. Bu arada kazılarda bulunan sikkelerin de yazılı kaynaklarla çok az uyuşması veya uyuşmaması da bir başka olumsuzluk olarak karşımızda durmaktadır. Arkeolojik kazılardan anlaşıldığına göre Batı Köktürkler ve devamı olarak Türgişler, Gök Tanrı inanç sistemi içinde yaşamakta idiler. Ancak çevrelerinde gelişen Zerdüştlük, Budizm, Hristiyanlık ve İslamiyet'ten etkilendiler. Çalışmamız beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde “Oğuz Yabgu Devleti'nin Coğrafyası” konusu ele alınmıştır. İkinci bölümde konumuzu tarihi zemine yerleştirebilmek için “Oğuz Yabgu Devleti'nin Tarihi Altyapısı” üzerinde durulmuştur. Üçüncü bölümde “Oğuz Yabgu Devleti'nin Kuruluşu”, dördüncü bölümde “Oğuz Yabgu Devleti'nin Dağılışı” araştırılmıştır. Beşinci bölümde ise “Oğuz Yabgu Devleti Döneminde Kültürel Hayat” konuları incelenmiştir. İlk kitabımızdan itibaren tekrarladığımız beyanımıza bu çalışmada da yer vermek istiyoruz. Bu çalışmaları hazırlarken gözden kaçmış ilmi ve teknik hatalarımızın bulunmaması elbette mümkün değildir. Eksiklerimiz de kalmış olabilir. Hatalarımızın düzeltilmesi ve eksiklerimizin tamamlanması için konuya daha vâkıf olanların ve okuyucularımızın olumlu tenkidine muhtaç olduğumuzu belirtir, hatalarımızın iyi niyetimize bağışlanmasını temenni ederiz. Bu çalışma şimdiye kadar elde ettiğimiz bilgi ve belgelerin toplamı olarak ortaya çıkmıştır. Biz bunu, ön çalışma olarak değerlendirmekteyiz. Bundan böyle Oğuz Yabgu Devleti ile ilgili bulduğumuz bilgileri ekleyerek çalışmamızı daha da olgunlaştıracağımızı tekrar etmek isteriz. Bu eser, uzun süren bir dizi çalışmadan sonra hazırlanabilmiştir. Kaynak taraması ve temini uzun yıllarımızı almıştır. Alan araştırmalarımız çok zor şartlar altında gerçekleştirilmiştir. Çalışmalarımızı hazırlarken haritaların çiziminde Dr. Öğr. Üyesi Abdulkadir Ergün'den, sikkeler üzerinde yer alan Soğdca yazılar konusunda Aysun Soyer'den, Oğuz Yabgu Devleti seramikleri konusunda Doç. Dr. M. Fatih Karagül'den yardım aldık. Kitabın tashihini vefakâr öğrencilerim Aslı Uysal ile Eda Saygın yaptılar. Katkı sağlayan herkese çok teşekkür ediyorum. Bu çalışma, Gazi Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Birimi tarafından ID: 7388, SGA 2021-7388 nolu proje kapsamında desteklenmiştir. Çalışmamızın okurlar tarafından zevkle okunmasını diliyoruz. Notlar: 1Peçeneklerin adı Köktürk Yazıtları'nda “Kengü” olarak geçmektedir. 2Talât Tekin, Orhon Yazıtları, Ankara 2008, 8. 35. 3Jean-Paul Roux, Orta Asya: Tarih ve Uygarlık, İstanbul 2014, 6. 189. 4 Sergey P. Tolstov, Oğuz Şehirleri ve Oğuzlar, (çev. Ekaterina S. Şeremeteva), İstanbul 2017, s.31-58. 5 Ramazan Şeşen, İslam Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, Ankara 2001, 8. 72. 6Şeşen, İslam Coğrafyacılarına Göre... 6. 82-83. Prof. Dr. Necati Demir (Oğuz Yabgu Devleti, ‘Önsöz’, Ötüken Neşriyat, İst. 2024)
Gercekedebiyat.com
YORUMLAR