Ankara Film Festivaline o belgesel damga vurdu
Bir Ankara Film Festivali daha göz açıp kapayana kadar ve elbette tüm filmleri izleyemeden bitti! İlk gösterimini Antalya Altın Portakal’da yapıp (muhtemelen dereceye girerek oldukça yüklü para kaldırma umudu var) ikinci gösterimi Ankara Film Festivali’nde yapmayı düşünen ama Altın Portakal iptal edilince filmlerini ‘mundar’ etmemek için apar topar çeken film yapımcılarının ayıplarının dışında, festival yine görkemli geçti. Müthiş Ankara film izleyicisi tarafından birkaç saatte biletleri biten 34. Ankara Film Festivali'ne damga vuran film, Laf Aramızda Engürü Kahve belgesel filmi oldu. Ayşe Gültekingil, Can Mengilibörü, Özlem Mengilibörü, Tanju Gündüzalp'in yönettiği, 90’ın üzerinde kahve müdavimi ve kahve sahibi/çalışanının saatlerce süren anlatımlarından ve onlardan sağladıkları fotoğraf, video görüntülerinden montajlanarak oluşan Laf Aramızda Engürü Kahve belgeselinde oturacak yer yoktu. Engürü Kahvesi’nin ‘müdavim’lerinden ve Engürü Kahve filminin kahramanlarından biri olarak son anda bilet almayı başardım. Film başlayınca da çoğunu yirmi yıldır görmediğim nice dostun yakın çekim yüzlerini görerek duygulandım. Her biri genç, neredeyse çocuk, tertemiz yüzleriyle belleğimde donmuş kişiler şimdi -o dönemde kahvede bu denli faaliyet içinde olduklarını gerçekten bilmiyordum- şaşırtıcı biçimde -ki Engürü’yü önemseyen yalnızca biziz sanıyordum- büyük bir özlemle anlatıyorlardı. Hangi yıl çağırdılar bilmiyorum ama belgesel yapan arkadaşların stüdyosuna giderken ne konuşacağımı bilmiyordum. Eğer telefonda iyi bilgilendirilseydim Engürü’yle ilgili epey fotoğraf verir, daha ayrıntılı bilgilendirebilirdim. Filmde Edebiyat ve Eleştiri dergisi özel bölümü konması gerçekten duygulandırıcıydı. 100 sayı çıkardığım ve bir ömür verdiğim derginin yazar ve şairleriyle buluşma yerimiz Engürü Kahvesiydi. Kahveye ilk ne zaman gittim anımsamıyorum. Ama şair Yavuz Yıldırım’la görüşmek içindi... Ya da belki de ilk karikatürist dünya tatlısı temiz bir kalbe sahip rahmetli Emre Onur’un, “Gel Engürü’ye gidelim. Dergiciysen orada olman zaten şart” demesiydi. Emre Onur Çarşaf’ta karikatürleri çıkmış, Edebiyat ve Eleştiri’de de bira parasına çizen bir arkadaşımızdı. Ne yazık ki alkole yenik düştü. Adeta bir sokakta öldü. Yavuz Yıldırım sabahın erken saatlerinde ya içerde cam kenarındaki masasına tüner ya da hava iyiyse dışardaki cama yakın köşede masasında oturur kendisini görmeden edemeyen dostlarını beklerdi. Belki de oradaki en yaşlı kişiydi. Bazen bir şey konuşmazdık ama orada onunla oturmak da mutluluk verici, insanı rahatlatan serinleten bir duyguydu. Yavuz Yıldırım'ın ısrarlara rağmen Nihat Genç gibi belgeselde yer almak istememesi bu nedenle oldukça üzücü. Şimdi şöyle de düşünebiliriz: Engürü Kahvesi bizim ‘sosyal medya’mızdı. Mesajlarımızı varlığımızla orada veriyor, suratlarımızı (fotolarımızı!) orada paylaşıyorduk. Cep telefonlarının olmadığı veya Alcatel’in kocaman odun cep telefonlarının biraz daha narin Ericson'a evrildiği zamanlardı. Belgeseli izleyince gördüm ki bizim kahve dönemin marjinal insanlarının uğrak yeriymiş. Tiyatro dergisinden müzik dergisine, edebiyat dergisinden -Kaos- GL dergisi çevresine (O zamanlar LGBT gibi kalabalık harfleri yoktu, naifti) kadar, sanat edebiyat mahkumu her birimiz boyumuzdan büyük işler yapmayı orada planlamışız. (Bu öyle bir marjinallik ki sahiplerinde bile bu tuhaflığın olduğunu filmde konuştuklarında öğrendim: Sigara dumanı yüzünden ve ‘dünyanın en pis işi’ olarak niteleyip bıraktıkları kahvecilikten sonra pazarcılığa başlamışlar ve tüm mal varlıklarını orada kaybetmişler, sattıkları Engürü için yürekleri dağlanmıştı.) Yine de çoğu müdavim bizim gibi koltuğunda dergi gazeteyle dostları görmek için değil, çantasını hızla savurarak okey ve kâğıt oynamak için geliyordu. Biz, cezaevinden çıkmış ’80 öncesi’nin kültürünü hâlâ yaşayanlar için çok ‘lümpen!’ gelen bu kişiler elbette kahvenin yaşaması için elzem kişilerdi. Filmden sonra şöyle bir duygu oluştu: Engürülü olmak ayrıcalıktır! Türkiye’nin en karanlık yıllarında her biri tertemiz yüreğe sahip bunca insan arasında olmak gerçekten gurur verici. Bu da elbette öncelikle Engürü’nün sosyal yapısından ama daha çok da yönetmenlerin her Engürülü kişiyi filmlerinde adeta filmin baş aktörü, kahramanı haline getirmeyi başarmalarından. Ahmet Yıldız (Yazar) Film yalnızca kişileri anlatmıyor. Diğer çevre sokakları, mahallenin yapısını, ülkenin siyasi yapısını, yaşanan büyük kırılmaların ortasındaki tarihsel olayları, yani dönemin ‘ekonomi-politiği’yle birlikte işi kotarıyor. Bunu kantarın topuzunu kaçırmadan başarmak kolay değil, sağlam bir bilinç gerekiyor. Nice Engürü gibi kahve, tarihin karanlıklarında kaybolup gitmişti. Film yapılmasaydı Engürü de kaybolacaktı. Böyle bir belgesel yapmak gerçekten muhteşem bir Ankara işi iş. Konur Sokağı’nın destanı gibi. Süreyya Murat (Tv program yazarı) Belgesel film yapmak belki dışardan kolay gelir ama iki saatlik bir zamanda insanlara nefessiz biçimde film izletebilmek, vurdulu kırdılı şiddet dolu sahnelerle seyircinin dikkatini avlayan kurgusal filmlerin çekimini düşününce ne kadar zor olduğu anlaşılır. Böyle bir film yapmak gerçekten zor bir iş. Yönetmenler Ayşe Gültekingil, Can Mengilibörü, Özlem Mengilibörü, Tanju Gündüzalp, Ankara üzerine belgeselleriyle başkent tarihinde iz bırakacaklar... Daha önce yaptıkları iki belgeselden biri de Ankara’nın gecelerini anlatan Ankara Nox adlı bir belgeseldi. Film, haklı olarak,Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi VEKAM’ın “Ankara Hikâyesini Bekliyor” çağrısıyla düzenlediği belgesel yarışmasında VEKAM Özel Ödülü aldı. Daha nice ödül alır umudundayım. Seçici kurul ödül gerekçesinde "Belgesel, 1990’larda Ankara’nın Kızılay bölgesindeki popüler mekanlardan Engürü kahvesinin tarihine ışık tutmaktadır. Eserde sanatçılar, yazarlar, öğrenciler ve direnişçiler gibi farklı ve zengin bir kitleyi buluşturan bir kamusal alan ve hatta sanatsal yaratım mekanı işlevi görmüş olan bu kahvenin sözlü tarihi mekanın müdavimlerinin anlatımıyla betimlenmektedir. Laf Aramızda Engürü Kahve, kent merkezinin değişimi ve daralan kamusal alanlar gibi güncel problemleri bir kahvehane ekseninde tartışarak Ankara’nın ve Türkiye’nin politik ve kültürel yakın tarihine beklenmedik bir bakış açısıyla yaklaşmış ve jüri üyelerinin dikkatini çekip ve beğenisini kazanmıştır" dedi. Ali Balkız (Yazar) Filmin en üzücü yanı son bölümünde verdiği kaybettiklerimizin fotoğraflarıydı. Filmde konuşmuş ama film gösterime girmeden kaybettiğimiz Engürülü arkadaşlarımızdı. Süreyya’nın ansızın ölümü sarsmıştı ama Peygamber Rıza’nın da öldüğünü öğrenmem böyle bir filmi izlemenin sevincini boğdu. Filmin adına da açık itirazım var: Şu ‘Laf Aramızda’ ne demek ne gerek vardı. Bebe akademisyenlerin tumturaklı konu başlıklarına benziyor; bu denli başarılı, ciddi bir çalışmayı, emeği çocuklaştırmış; yalnızca ‘Engürü Kahve’ yeter de artardı. Daha olgun, daha doyurucu ve dolu. Yeri gelmişken belgeselde Tanıl Bora’ya, Ece Temelkuran'a bu kadar yer verilmesi haksızlık olmuş. Tanıl Bora’nın Ece Temelkuran'ın uğradığını bile hatırlamıyorum ki her akşam ben oradaydım. Kemal Can da şöyle böyle. Filmi, Birikimci “tayfa”nın etkisine sokmuş, elbette Engürü’yü de. Bir de stüdyo çekimlerinin temizliği ve özeninin yanında muhtemelen ‘zoomdan bağlanmış görüntülerin dağınıklığı filmi teknik olarak olumsuz etkilemiş. Arkadaşlar teşrif etmedilerse filmde de yerleri olmamalıydı bence. Ancak koronavirüs salgını günlerinin ağırlığı çökünce bu yöntemden başka bir yol görülmemiş doğal olarak. Yönetmen Can Mengilibörü’nün 5 saatten kırpa kırpa 2 saate indirdik sözü bana bu yazıdan sonra şunu akla getirdi: Keşke o kadar döküman varken kalanlarıyla kırpılmış konuşmalarla Engürü Kahve II’yi de yapsalar. Ayrıca daha çok görsel bulurlar. Ben fotoğraf albümümü daha ciddi ararım örneğin! Murat Özcan (Fotoğraf sanatçısı) 1985-2007 yılları arasında Ankara'nın en merkezi yerlerinden biri olan Konur Sokak'ta yer alan Engürü kahvesi, o dönem Ankara'da yaşayan ve düşünsel, yazınsal, sanatsal üretim yapanların iletişim ve buluşma mekânı haline gelmiştir. Belgesel, bu kahve çevresindeki tanışıklıkların, rastlaşmaların, kesişmelerin yol açtığı üretimler üzerinden 1990’lar Ankara’sının politik, toplumsal, kültürel iklimine bir bakıştır. Belgeselin ilk gösterimleri 34. Ankara Film Festivali Ankara Filmleri Seçkisi kapsamında 6 Kasım 2023’te gerçekleşmiştir. Menekşe Toprak (Yazar) Proje Ekibi: Ayşe Gültekingil, Can Mengilibörü, Özlem Mengilibörü, Tanju Gündüzalp Ahmet YıldızSOSYAL MEDYA OLARAK ENGÜRÜ KAHVESİ
FİLMİN EN ÜZÜCÜ YERİ
ENGÜRÜ KAHVE II
LAF ARAMIZDA ENGÜRÜ KAHVE FİLMİNİN TANITIM METNİ
Yapım: Can Mengilibörü
Yönetmen: Özlem&Can Mengilibörü
Senaryo: Özlem Mengilibörü
Yapım Tarihi: 2023
Gerçekedebiyat.com