Son Dakika

anlam-ve-degisim-586328.webp


İnsan zihni geçmişin kalıntılarıyla doludur.

Tarihimizden gelen ve hayatı düzenleyici özellikler gösteren ahlaki, sosyal ve ekonomik kodlarımız pek değişikliğe uğramadan devam ediyor...

Mülkiyet, egemenlik, açgözlülük, binlerce yalanı bir arada tutmak ve daha başka şeyler gibi sinir bozucu bir dizi rezil alışkanlığımız hız kesmeden milyonlarca kez tekrarlanır...

Ne işe yaradıkları da mutlak şekilde kötülük üretmekle kanıtlanan bu izler, bir çağdan diğerine, bir yüzyıldan ötekine sıçrarlar ve ne dinmek bilirler ne de susmak...

MÜLKİYET

Tuhaf bir dizilimdir insan. “Ne serden vazgeçer ne yardan” ve bunun en başat nedeni mülkiyettir. 

Mülkiyet ya da egemenlik kirli ilişkiler ağı üzerinden gelişir ve kaynağında gasp vardır. İnsanı insana, hatta İnsanı hayvana, bitkiye, doğaya düşmanlaştırır. Bununla da sınırlı kalmaz, bireyin anlama kavrama yetisini, yetersizliğe sürükler.

Zihnimizin üzerinde öylesine sapkın nitelikler yaratır ki kendimizi bir ömür kusurlu bir düşünce, kusurlu bir anlam ve kavrama kargaşası içinde buluruz. Beyaza siyah, düzensizliğe düzen, gasp etmeye 'hak' demeye başlarız. 

Bu tür tuzaklara düşmemek için öncelikle bir şeyi, bir nesneyi, olay ve olguyu karşılıklı yönleriyle anlamak gerekiyor. Değişim ve iyileştirme için bu koşul hayati önemdedir. 

ANLAMAK

Anlamak sorgulamakla başlar ve esas olarak birkaç adım üzerinden ilerler. Birincisi gözlemlemek -ama başkasının gözüyle değil. Eskimiş inançları, kabullenilmiş kurguları kenara bırakarak gözlemlemek-, ikincisi, hakkında fikir oluşturduğumuz şeyin sarmal yapısını görünür kılmak, üçüncüsü ise geçmişin kalıntılarından arındırarak nasıl olması gerektiğini çalışmak ve değişime zorlamak...

Değişimin işlevsel olması gerekiyor... Dokunmak, hissetmek, hareket etmek ve benzeri birbirini besleyen öncüller üzerinden yol almalıdır. Rastlantı olasılıklar yerine, bilinç ve süreklilik kazandırılmalıdır...

ANLAM ve DEĞİŞİM

Eskiden anlam ve değişim dört özelliğin toplamı veya parçaları (ahlak-estetik-ruh-fizik) temel alınarak anlaşılmaya çalışılırdı ama artık böyle değil... Şimdilerde dörtten fazla unsur, sayısız neden hayatımızı kuşatmış durumda. Nasıl yaşamamız gerektiğini, yaşamdan ne anladığınızı, anlamsızlığı anlama dönüştürme ihtiyacı içindeyiz. Yeni fikirler, yeni düzenler, yeni pusulalar arıyoruz. 

Kirlenmiş topraktan temiz ürün çıkmaz. Yaşamı ilerletmek istiyorsak insan üzerinde çalışmalıyız... Bu istek gülüp geçeceğimiz, burun kıvıracağımız bir hayal değildir. Kusursuzluğa yaklaşmak her zaman vardır, var olmaya devam edecektir. Hem kültürel hem kalıtsal yollar var önümüzde.

Sosyal mühendislik, türün eğitimi ve ıslahı, güç, yazgı, kimlik gibi şeylerin kontrolü bize bağlıdır... Düşünceli bilge bir kafayı, kıllı bir kafaya tercih ederim. Kıllar ne işe yarar ki...

Haydar Uzunyayla
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM