Karanlık filozoflar: Herakleitos
Sokrates öncesi (pre-sokratik) doğa filozofları arasında yer alan ‘Karanlık Filozof’ (Skoteinos) olarak nitelendirilen Herakleitos’un karanlık tarafı nedir?
Ahmet Cevizci Felsefe Tarihi / Thales’ten Baudrillard’a (Say yayınları, 2021) adını verdiği incelemesinde Herakleitos’un “evrendeki değişme olgusunu güçlü bir vurguyla ilk kez ele alan’ filozof olduğunu söyler. Akış ve değişme Herakleitos’un ‘her şeyin akış içinde olduğu’ tezinin bir yönünü oluşturur. Cevizci’ye göre Herakleitos’un felsefesi “bir yanda doğanın nesnel ve bitimsiz süreçleri, diğer yandan sıradan insanların inanç ve değerleri olacak şekilde, iki ana perspektif üzerine yoğunlaşır. (s.47)” Herakleitos ölü bir doğadan söz etmez, onun doğası canlıdır. Doğa varolmak için dışarıdan herhangi bir etmene bağılı değildir, bağımsız olduğu için canlıdır, bağımlı olsaydı canlı olduğunu ileri sürülemeyecektir. “Herakleitos doğanın kendi kendine yettiğini söyleyerek ve doğa dışında bir kuvvete başvurmayarak mekanik görüşün tamamen dışına çıkar ve organik ve yaşayan bir bütün olarak doğa anlayışını doruğuna taşır. Herakleitos’ta doğanın canlılığı ek bir özellik olarak ona eklenmez, o ezeli ve ebedi bir şekilde yaşar.” (Günay Yılmaz İnal, Herakleitos’un Doğa Anlayışı, İÜ, Felsefe Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi) Evrendeki düzeni ve akışı sağlayan ilke logostur. Logos kökenbilimsel olarak ‘leg’ kökünden gelir; leg ‘kavramak’, ‘seçmek’, ‘Legein’ sözcüğü söylemek anlamındadır. Logos ‘Ussal yasa’dır; ‘us, ‘usa dayanan söz’, ‘yasa’, ‘düzen’, ‘bilgi’, ‘usla kavrama’ gibi anlamlar içerir. Aynı kökene göre ‘pathos’ da duyguyla kavrama anlamında kullanılır, teolojide ‘tanrısal söz’ olarak kabul edilir. Herakleitos, evrene yeni ve güçlü bir kavram katar, onu yeniden anlamlandırır. Cevizci, Herakleitos’un “ondaki oluşu, değişme ve birlikten çokluğa geçiş sürecini en iyi, yakarak ve yıkarak yaşayan ateş ifade ettiği için (s.49)” ilk madde olarak ateşi seçmesinin önem taşıdığını yazar. “Bütünün kendisi olan bu kosmos’u ne bir Tanrı ne de bir insan meydana getirmiştir. O, daima belli ölçülere göre yanan, belli ölçülere göre sönen ezeli ve ebedi ateştir.” (Herakleitos, Fragmanlar, Kabalcı Yayınevi, s.89, İst.) Dünyanın iç çekirdeğinde demir-nikel alaşımı vardır ve bu alaşım çok yüksek basınç ve sıcaklık etkisiyle kristal halde, dış çekirdekte ise bu karışım erimiş haldedir. İç çekirdeğin yüzeyindeki sıcaklık Güneş'in yüzeyindeki sıcaklıktır. “Onun ateşi maddenin arketipik biçimidir. Kosmos bir bütün olarak belli miktarları sönen ve buna karşılık belli miktarları yanan bir ateş gibi betimlenebilir, onun bütünü aynı zamanda yanmaz. O bu durumda, her zaman olmuştur ve her zaman olacaktır. Bu nedenle, Miletoslulardaki anlamı ile bir kozmogoni Herakleitos’ta bulunmaz. Ateş, Thales’in suyu veya Anaximenes’in havasında olduğu şekliyle kökensel bir madde olamaz… bununla beraber o, doğal sürecin süre giden kaynağıdır.” (G. S. Kirk, J. E. Raven and M. Schofield’ten alıntılayan İnal, a.g.t. s.15) Herakleitos’un, ‘logos’u ‘evreni düzenli bir bütün olarak kuran ve hareket ettiren ussal ilke’dir. Logos Herakleitos’a göre oluşumların gerekçesidir, onları biçimlendiren, evrenin düzen olarak kavranmasındaki bilgi ilkesidir. Evren ancak karşılıklı değişim ilişkisiyle algılanabilir. Bu biçimiyle rastlantısallıktan, gelişigüzellikten bağımsız olarak vardır. Evrendeki her şey logos doğrultusunda insan aklıyla kavranılmayacak kadar derin ve karmaşık işlemektedir. Anaksagoras nous kavramını ortaya atmıştı, nous düzenleyici olarak evrenden önce vardı, dışarıdan gelirdi, Herakleitos’un logos kavramı ise evrenle birlikte, evrensel oluşun içindedir. Herakleitos, her şeyi yöneten değişmez yasa olan logos’u, evreni düzenli bir bütün olarak kuran, hareket ettiren, düzenini sağlayan evrenin temeli, evrensel zorunluluk olarak kabul eder, logos’suz bir evren düşünemez. Herakleitos’u ‘Karanlık’ yanı, Antik Yunan felsefesinin en gizemli, en paradoksal düşünceler ileri sürmesi, dünya görüşündeki karşıtlıklar ve değişim düşüncesiyle farklı bir filozof olmasıyla açıklanabilir. Herakleitos fragmanlarda kullandığı dili ve simgesel anlatım biçimiyle karanlık filozoftu. Çağdaşları görüşlerini kanıtlamak, açıklamak için uzun ve sistematik bir anlatım biçimi yeğlemelerine karşın Herakleitos buna gerek duymuyor, düşüncelerini aforizmalarla, kısa tümcelerle açılıyor. Friedrich Wilhelm Nietzsche aforizmayı “Başkalarının bir kitapta anlattığı şeyi, on cümlede anlatmak” olarak tanımlıyor. Ya da belki tek bir tümcede… Arthur Schopenhauer, Emil Mihail Cioran, Marcus Aurelius, Novalis, Franz Kafka, Lev Tolstoy, Oscar Wilde, Marcel Proust, Fernando Pessoa, Bernard Shaw gibi filozoflar ve yazarlar felsefi, şiirsel, kimi zaman yazınsal nitelikte aforizma yazmaktan geri durmamışlardı; Herakleitos öncüydü, hepsinden öndeydi. Epistemolojik olarak Yunanca ‘aphoriseyn’den köken olarak gelen aforizma ayırmak anlamına geliyordu. Hipokrat ‘Aphorismus’ kitabında sağlık üzerine önerilerini aforizmalar biçiminde yapıyordu. Şu söz onundu: “Sanat uzun, hayat kısa, fırsat kaçıcı, deneyim aldatıcı, karar zor.” Herakleitos’un felsefi aforizmaları bir yanıyla sembolik olduğu kadar diğer yönüyle paradoksal nitelikteydi. Aforizmaların anlamlarının kavranılabilmesi için simgelerin taşıdığı yalın içeriğin bilinmesi, paradoksların karşıtlıklarının çözümlenmesi gerekir. Herakleitos’un aforizmalarındaki yalın gibi görünen ifadeleri de sembolik göndermelerle derinleştirilerek metaforlarla yüklü olduğundan, yüzeysel olanın altındaki derin gerçekliğin açığa çıkarılarak kavranması gerekir. “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz” aforizması evrendeki değişimi vurgular, bunun dışında içinde daha aşkın anlamlar taşır. Ontolojik olarak nehir düz anlamıyla denizlere, göllere ya da bir başka büyük akarsuya karışan su kitlesi olmasının yanı sıra bütünsel olarak ve o bütünü oluşturan moleküler yapısıyla parçalıklı bir yapıdır. Varlık olarak nehir onu aşan niteliktedir. Herakleitos ‘Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz’ derken doğadaki her şeyin sürekli değişim içinde olduğunu söyler. “Herakleitos’un değişim öğretisinin daha genel anlamı üzerine bir gözlem yapılabilir. Şeylerin gerçeklikleri hakkında yapılan spekülasyonlarda temel bir ayrım gerçekliği maddede görenler ile formda görenler arasında olmuştur hep. Bu ayrım Yunan düşüncesinde çok açıktır, fakat bu tabi ki Yunan düşüncesinin bu ayrımla sınırlanabileceği anlamına gelmez. Şimdi, Herakleitos’un ırmak hakkında söylediği yani; ikinci kez girdiğin ırmağın aynı ırmak olmadığı, materyalist inancın doruğunu temsil eder. Günler geçmesine rağmen bir ırmaktan hep aynı ırmakmış gibi bahsederiz, hâlbuki ertesi gün onun kıyısında durduğumuzda bugün gördüğümüzden tamamen farklı bir suya bakıyor olacağımızı biliriz. Benzer şekilde, bedenlerimize sürekliliğe sahip şeyler gibi bakarız her ne kadar bize onların maddi bileşenlerinin değişiyor olduğu ve yedi senelik devirler içinde tamamen yenilendiği söylenebilecek olsa da. Bu düşünce alışkanlığı karşısındaki gerekçemiz formun aynı kalmasıdır: yani gelen ve karışan madde veya su aynı modele katılır ve bu sayede biz onun aynı özdeşliğe sahip olduğunu söyleriz.” (Guthrie’den aktaran İnal) Epistemolojik olarak insan nehre girdiğinde değişen sadece nehrin suyu değildi, kişinin kendisi, suya girdikten önceki algısı da değişim halindedir. Her şey aynı gibi görünse de, fiziksel ve düşünsel olarak aynı değildir. Herakleitos “Aynı ırmaklara gireriz ve girmeyiz. Biziz ve biz değiliz” yargısında bulunur. Sürekli değişim ve karşıtların bağlamında nehir salt büyük bir su parçası olarak kabul edilemez, onu oluşturan yalnızca akışkan haldeki tek bir maddeden oluşmaz, yatağından kopardığı, sürüklediği kum parçacıklarıyla birlikte yatağındaki diğer elementleri de içerir. Nehir bu bağlamda hem aynıdır hem de her an farklılaşmaktadır. Bireyin ilgi edinme biçiminin yanı sıra bilginin doğası da an’a bağlı olarak sürekli değişim, dönüşüm içindedir. İlk deneyimden elde edilen bilgiler, ikinci ve daha sonraki deneyimlerle ilksel yargıyı, algıyı etkileyerek değiştirip dönüştürür. Herakleitos, bilgiyi de sürekli değir olduğunu çıkarsar, değişmez olduğunu kabul etmez, sabit, somut, nihai olarak kesin bilgiye ulaşmak neredeyse olanaksızdır. Her şey sürekli değişim içindeyse, bilgi de öyle olmalı, yeni gerçeklikler karşısında değişmektedir. Doğru bilenen, daha doğru olanla sürekli değişim halindedir. Cevizci Herekleitos’u “bilgi felsefesi bağlamında, duyu-deneyi veya algı (aisthesis) ile akılsal sezgi veya rasyonel kavrayış arasında bir ayrım” yaptığını kabul eder. “Duyu yanılsamaları dolayısıyla veya aklın rehberliği olmadığında, sadece görünüşe ve çokluğa götürmeleri nedeniyle, duyuların insana gerçek bir bilgi veremeyeceklerini, insan bilgisinin, zaman zaman onun bir önkoşulu olsalar da temellendirilemeyeceklerini öne süren Herakleitos’a göre, gerçek bilgiye ancak akıl yoluyla erişilebilir.” (s.49,50) Nehir ileri doğru sürekli bir akışla farlı bir gerçekliği de içerir; zamanın geri dönülmez, bütüncül ileri akışını… Zaman nasıl her an kesintisiz biçimde farklılaşarak ileri doğru akıyorsa, tek bütünden farklıysa aynı anda o bütünün parçalarından biri, diğerlerine eklemlenen bütün, hem de parçadır. Süreklilik içindeki akışlı nehir gibi, aynı biçimde süreklilik içinde olan zaman da hem o anı hem o andan önce ve sonrayı içerdiğinden her an farklı olacaktır. Aynı nehre giren de aynı kişi olmayacaktır, birey de sürekli değişimle var olduğundan kendinden önce başka bir varlıktır. Genel olarak bireyin fiziksel görüşünde herhangi bir değişim gözlenmese de yaşamsal deneyimleri, önceki ve şimdiki, hatta sonraya ilişkin zaman algısı, fiziksel olarak hücresel yapı gibi biyolojik olan ve olmayan değişkenler de her an farklılaşmaktadır. Martin Heidegger, Herakleitos’un bu görüşünü destekler, varlık ve oluş arasındaki dinamik ilişkiyi buna bağlar. Heidegger Metafiziğe Giriş’te varlık kavramını ‘varlık ve oluş’, ‘varlık ve görünüş’, ‘varlık ve düşünce’, ‘varlık ve gereklilik’ olarak dört kategoriye ayırır. Varlığın anlamını Varlık ve Zaman’da verir. Varlık olmuş bitmiş bir şey değildir, sürekli oluşum halindedir; durağan olmayan varlık, sürekli değişim halindedir. Herakleitos’un ‘aynı nehirde iki kez yıkanılmaz’ önermesi evrenin sürekli değişim, oluşum ve dönüşüm içinde, bilginin, doğanın, canlının da sürekli değiştiğini, felsefi olarak varoluşsal gerçekliğin deneyimlerle ortaya konulabileceğinin çıkarsaması olarak kabul edilebilir. Sürekli değişim içinde olma hali sabit bir gerçekliğe ulaşmanın olanaksızlığını ortaya koyar. Herakleitos Felsefesinin yapış, oluş, ediş biçimiyle çok açık olmayan, kapalı ifadelerle ortaya çıkması, muğlâk, zor anlaşılır anlatım biçimiyle diğer karanlık filozoflar gibi Herakleitos’u da karanlık filozof olarak anılmasına neden olur. Karanlık filozof düşünceleri karmaşık, zor anlaşılan, yorumlanması güç, derinliği olan filozoflardır. Asıl karanlık olan anlamamakta direnmektir. Halit Payza
Gercekedebiyat.com