Tunalı Hilmi Caddesi’ndeki Sevda Cenap And salonunda, Derneğin Başkanı eleştirmen Onur Sezer’in sorularını seçkin üyeler karşısında, karşılıklı söyleşi biçiminde yanıtlayan Habib Aydoğdu, kendi resim serüveninin yanında resim sanatıyla ilgili önemli noktaları da vurguladı.

Habib Aydoğdu’nun konuşmasından not alabildiğimiz önemli noktalar şöyle: 

  • Konya’da üç haneli bir köyde doğdum. Zor koşullarda büyüdüm. Ne anam ne babam okuma yazma biliyordu. İlköğrenimin ardından girdiğim sınav sonucunda altı yıllık Konya İvriz İlköğretmen Okulu'nda yatılı okumaya hak kazandım. Yeteneğe yönlendirme uygulamasından yararlanarak öğretmen okulunun üçüncü sınıfından dördüncü sınıfa geçerken ders notlarının aritmetik ortalamasının yüksek oluşuna paralel resim yeteneğinin öğretmenleri tarafından keşfi ile 1966 yılında yetenek sınavıyla İstanbul Ortaköy İlköğretmen Okulu resim seminerine girdim. Sanat eğitimcileri Selahattin Hüsnü Taran ve Hamdi Dicle'nin öğrencisi oldum. 

  • 1970 yılında öğretmen olarak bu okuldan mezun oldum; aynı yıl şimdiki adıyla Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olan dönemin İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Dekoratif Resim Bölümü'nün yetenek sınavını kazanarak dört yıl boyunca resim eğitimi gördüm. 

  •  O dönemlerde üç dört defa ölüm tehlikesi yaşadım o zamanlar öyleydi, ülkemizde her şeyin daha güzel olmasını istiyorduk ama biraz da cahillik vardı. O dönem öyleydi. Çok iyi arkadaşlarım nice güzel arkadaşımı o yıllarda kaybettim.

  • Yaşamı ve Yapıtlarıyla Habip Aydoğdu Sergisi 

  • Yedek subay olarak askerlik görevimMardin'in Nusaybin ilçesinde yaptım. Orası beni etkiledi benim bildiğim ülkenin Batısındaki hayattan başka bir yerdi. Oradaki resimlerimde bu nedenle olacak sosyal yön daha fazladır. Ama bana sorarsanız resim yönü zayıftır. 

  • Bir tuvalde renk azaldıkça resmin gücü artar düşüncesindeyim. Askeriyede ıstampa mürekkebi adı verilen bir mürekkep vardır. Kırmızı renklidir ve mühür basmak için kullanılır. Elimde bir tek o mürekkep olduğu için resimlerimde kullandım. Sonra o duygular sanat hayatım boyunca devam etti. Kırmızı benimle bütünleşen bir renk oldu, bu renk artık "Habip Kırmızısı" olarak biliniyor.  Böylece resmimde kırmızı giderek baskınlaşmaya başladı. Habib’in resimlerinde kırmızı iktidarı ele geçirdi diye yazdı arkadaşlarım. Siyahı da çok seviyorum. Daha anarşisttir; hem sevgi, hem aşk vardır onda. Özellikle siyahı kullandığımda başka bir duygu yaşıyorum. 

  • Ben resim yaşamımda önce edebiyattan, özellikle şiirden beslendim. Ankara’da Ahmet Telli, Adnan Azar, Ahmet Erhan, Ali Cengizkan... Şiir ve müzik... Özellikle caz. Şiirin sorunlarıyla cazın ritmi çok yakın. 

  • Sanatta yaratıda asıl olay ritmi yakalamaktır. Motive olabilmek birinci etkendir. 

  • İlk sergimi 1976 yılında Ankara’da Zafer Çarşısında açtım. Sergim hakkında Hasan Hüseyin çok güzel bir değerlendirme yazmıştı. Ama resmime daha çok psikologlar ilgi göstermişti. 

  • Benim için tuvale ilk darbe önemlidir. Ondan sonra resim yaparken kendimi gerçekten kaybediyorum. Resmim bitmesin istiyorum. Bitmiş resimlerim biraz kuru geliyor. Uzun sürüyor resim yapmam. Demlenmeye bırakıyorum.Bir hafta bir ay sonra yine eksiğini tamamlıyorum. Resmimde eksik olmuyor mu? Oluyor. Küçük gafları bırakıyorum, büyük gafları olan resimlerim olabiliyor. 

  • Her resme yeni bir başyapıt olabilir diye başlıyorum. 

  • Hayatta insanın biraz da şansı olacak. Benim en büyük şansın eşim Fikriye Hanım olmuştur.  

  • Resim sanatında her şey denendi. Ama en iyi sanatçı malzemeyi iyi kullanandır. Malzemeden korkmamak lazım. İyi kullanılmadığı zaman...

  • Habip Aydoğdu ile "Kırmızı Yolculuk" 

  • Sanatçı özgün değilse yapıtı da özgün değildir. Sanatta en önemli şey özgünlüktür. 

  • Resimde büyük boyutlu tuvallerde ve defterlerde çok rahat oluyorum. 

  • Şimdi çok ressam var. Ama para ön planda. Biz eskiden birbirimizi çok eleştiren konuşmalar yapardık ama kaça resim sattın sorusunu hiç sormazdık aklımıza gelmezdi. Liberal dönemle birlikte her şey değişti. O zamanlar belki galeri sayısı azdı ama biz de azdık. 

Habib Aydoğdu bir soru üzerine, “Yapay zeka belki bize yetişemeyecek. İyi ki tam zamanında doğmuşum” dedi.

Sohbette yapay zekanın Ahmet Erhan'ın ağzından Habib Aydoğdu için yazdığı şiir okundu. 

(Notları alan: Sanat Kurumu Derneği üyesi Ahmet Yıldız)

 

Gercekedebiyat.com 

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)