Son Dakika



Özdemir İnce’nin ilginç yazısından bir bölüm şöyle:

Bu kadar gevezelikten sonra sadede gelelim: Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ben Müslüman değilim, ben teistim, ben deistim, ben agnostiğim, ben ateistim, ben falancayım” dediğini duyan, yazdığını okuyan var mı? Bir Müslüman ana-babadan doğmuş herkes, kendisi aksini söylemedikçe “Müslüman”dır. Bundan dolayı da doğal olarak dindardır. Gerisi lagaluga!

Bu nedenle yoldaşlarım, kimse “Atatürk dindar mıydı” diye soramaz, Atatürk’ün dindar olduğunu kanıtlamaya kalkışamaz, kalkışmamalı; sapkın İslamcıları, dinbaz Müslümanları yatıştırmak ve kazanmak için M.K. Atatürk’ün kesesinden harcayamaz, harcamamalı.

M.K. Atatürk 1881 doğumludur, bir Müslüman ailenin okumuş çocuğudur. Tamam mı? Tamam! O halde Kuranıkerim’i okumasını, ezbere söylemesini ve bunların anlamını gayet iyi bilir(di). 1902 doğumlu babam da bilirdi. Ama Osmanlı Müslüman halkının çok büyük çoğunluğu tıpkı bugünkü gibi bilmezdi. Bilselerdi hocalara, ulemaya iş kalmazdı. Biline ki devrimci Atatürk beş vakit namaz kılsa, Erdoğan gibi cuma çıkışında cami önünde konuşma yapsa da mürteci tayfası ve dinbazlar ondan nefret ederdi. Bunu anlayıp işgüzarlık yapmamak gerekir.

ahmet yıldız

Şimdi işin aslına, Atatürk düşmanlığına gelelim: Genç Cumhuriyet ve onun önderi M.K. Atatürk anayasamızın 174. maddesi tarafından korunan sekiz yasa çıkararak, medreseleri kapatarak, Medeni Kanun yaparak, Osmanlı döneminin en itibarlı sınıfı olan “din uleması”nı neredeyse işsiz bıraktı. Medrese bitirenler, başta kadılık (yargıçlık) ve “muallimlik” olmak üzere devlet bürokrasisinde her görev ve makama gelebiliyorlardı. Osmanlı döneminde, gayrimüslimler dışında okuma yazma bilenler nüfusun yüzde üçü bile değildi. Cumhuriyetin onuncu yılında askerlik yapan köylüler ve kurslara giden kadınlar bile okuma yazma biliyordu artık.

Genç Cumhuriyetin hedefi, halkı bilinçlendirmek oldu. Halka, kafasının içinde bir beyin (akıl) olduğunu, aklını kullanmayı öğretmeyi amaçladı. Devlet ve din ortaklığına son vererek, toplum ve bireyi din adamlarının baskı ve istismarına karşı korumayı başardı. Dolayısıyla din adamları toplumdaki bir numaralı yerini yitirdi. Devrimler, aklı özgürleştirmeyi amaçlamıştı.

Bunları Din, İman, Masa, Kasa (Tekin Yayınları) adlı kitabımda anlattım. Atatürk, Cumhuriyet ve devrim düşmanlığının kaynağı ve dürtüsü kesinlikle dinsel değildir. Statü ve parayla ilgilidir. İmam hatip okullarını hormonlamalarının, giriş sınavlarında hırsızlık yapmalarının nedeni işte budur. “Masa ve Kasa”larına dokunmayan kişi dinsiz de olabilir(di).

ahmet yıldız

Özdemir İnce
(Cumhuriyet)
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM