Son Dakika



Aslında bir "dergici" olan ve Sözcükler dergisinin sahibi ve genel yayın yönetmenliğini yapan Fişekçi’nin istifası, sosyal medya hesabından duyurulmuştu.

Açıklamada, “Turgay Fişekçi, Cumhuriyet Kitap Eki yayın yönetmenliği görevinden istifa etmiştir. Ayrılma nedeni yazarlarından Oğuz Demiralp’in yazılarına gazete yönetimi tarafından son verilmesini kabul etmemesidir.” deniyordu

Bir başka deyişle Cumhuriyet gazetesi yönetiminin, nazikçe, Fişekçi'yi kovduğu anlaşılıyordu.

DERGİLER- KİTAP EKLERİ

Türkiye'de edebiyat dergiciliğini deyim yerindeyse bitiren, gazete kitap ekleri furyası olmuştu.

Kitap ekleri edebiyat eleştirisini de öldürmüş, edebiyatımızın niteliğini yayınevlerinin insafına bırakmıştı. Her yayınevinin kendi kitap tanıtıcı ordusuyla kitap eklerini paylaştığı kötü zamanlarda Cumhuriyet Kitap Turhan Günay yönetiminde bunun öncülüğünü yapmıştı.

Bu anlamda Adam Sanat dergisinden bu yana dergici olarak bilinen Turgay Fişekçi'nin Şubat 2019'da bir kitap ekine yayın yönetmeni olması, fedakâr "dergiciler" arasında yadırganmıştı.

Çünkü dergilerin -belirli ya da belirsiz- kendi ilkeleri vardır. Çıkaranların yapmak istedikleri bir idealin ürünüdürler.

Oysa kitap ekleri ilan gelirine bakar. Yayınevlerine -bazı çekinceleri olsa da- tam teslimdir. Kendisine ilan verilmiş bir kitabın "iyi" ya da "kütü" olduğuna bakmaksızın tanıtım yazısını doğal olarak reddedemez.

OLAYLARIN GELİŞİMİ

Turgay Fişekçi, Cumhuriyet Kitap yönetimine gelince elbette ilk yaptığı kendi dergisinden yazarlara öncelik tanımak olmuş, nereye giderse peşinden götürdüğü Oğuz Demiralp'i dergiye 'monte' etmişti.

Aslında edebiyat heveslisi bir emekli diplomat olarak Oğuz Demiralp'i bu "alem"e sokan, ülkemizin önemli "Frankofon"larından Enis Batur'du.   

Gelgelelim Oğuz Demiralp Radikal ve Taraf gazetesi artıklarının doluştuğu ve ABD Başkan Adayı Joe Biden'in konuşmasına yansıyan T24 adlı internet sitesinin köşe yazarıydı. (T24 bu ilişkiyi reddetse de özellikle K24 yazarlarının yazılarından zaten neoliberal ideoloji paçalarından akıyor; Biden'in itirafına gerek yok!)

Anlaşılacağı gibi T24 "Türk edebiyatı" değil, "Türkiye edebiyatı" yanlısıydı!

Bir paçasından Uğur Mumcu - İlhan Selçuk damarından kalanlarla, diğer paçasından Can Dündar'ın ektiklerinin yapışıp gizli bir savaş yürüttüğü talihsiz Cumhuriyet gazetesi için oldukça zor bir durum doğdu: Bir T24 yazarı Cumhuriyet gazetesi kitap ekinde de yazıyordu!

Aslında Cumhuriyet Kitap'ta yazmadan yıllar önce (2017) T24 sitesinde safını seçmiş olan Oğuz Demiralp, "Avrupa ile bağlarımızı biz koparırsak, bizden çok Avrupa rahatlayabilir" gibi yazılar yazabilen gerçek bir Batıcı.

Oğuz Demiralp 28 Eylül 2020 tarihli Cumhuriyet Kitap'taki yazısında bir yerde “Türkçe edebiyat” bir başka yerde de “Türkçe deneme” kavramı kullandı.

Bu yazının, bu kavramlarla eskiden beri mücadele eden ve son iki yıl içinde -biri Metis Yayınları, ikisi Şükrü Erbaş üzerinden üstelik Cumhuriyet'teki köşesinde- üç önemli yazı yazmış Özdemir İnce'yi -doğal olarak- rahatsız ettiği anlaşılıyor.

(Oysa bu neoliberal kavramların, tüm Cumhuriyet yazarlarını ve başta elbet okurlarını rahatsız etmesi gerekmez miydi?)

Özdemir İnce, iki gün sonra 30 Eylül 2020'de gazetedeki  köşesinde “Türkçe edebiyat ne demek”  diye iki  yazı yayınladı.

“Türkçe edebiyat diye bir şey yoktur. Türk edebiyatı vardır...”

Yılların edebiyat adamı şair, çevirmen ve kuramcı Özdemir İnce, lafını sakınmayan ve yazılarında oldukça sert eleştirel dil kullanan bir yazardı.

“Bu tür sapkınlıkların kökü çok derinlerde, etnik ayrımcılığa kadar gider...” diye yazarak bizzat adını vererek Oğuz Demiralp’i “sapkınlık"la ve “etnik ayrımcılık"la suçladı.

Özdemir İnce'nin yazısına jet hızıyla karşı yazı yazıp gazetede yayınlanmasını isteyen Demiralp'e ise gazeteden doğal olarak ve doğru olarak, "Kitap ekindeki sayfanızda rahatlıkla istediğinizi yazabilirsiniz ama gazetede uygun olmaz..." türünden yanıt verilmiş. (Gazeteyle "e mail" yazışmalarını yayınlayacağından son yazısında söz ettiği halde, nedense bu sözünde durmadı Demiralp.)

Oğuz DemiralpCumhuriyet'in yayınlamadığı yazısını hışımla "özgürlük abidesi" gördüğü T24'te yayınladı.

Demiralp, Cambridge Üniversitesi'nin İngilizce konuşan ülkeleri (Avusturya, ABD, Hindistan vs) kastederek yayınladığı İngilizce Edebiyat Kılavuzu'nun kapağını yayınlayıp "Vay! Vay! Koskoca Cambridge İngiliz edebiyatı dememiş, İngilizce edebiyat demiş." diyerek verdiği oldukça anlamsız yanıt, kafasının ne kadar karışık olduğunu da gösteriyordu. (Yalnızca Türkiye'de onlarca "İngiliz Edebiyatı" adıyla bölümler var yahu!)

Demiralp son yazısında yine isim vermeden gazetenin "Cumhuriyet Kitap'taki köşende yaz gazetede yayınlayamayız" iradesini "Düşünce özgürlüğü"ne ket vurma olarak değerlendiren ikinci bir yazı daha yazdı.

Bu tavrıyla ve gerçek dünyasını sergilemesiyle Oğuz Demiralp'in, koltuk değneğiyle de olsa kör topal yoluna devam eden Cumhuriyet'te yazar olabilecek özellikte olmadığı iyice ortaya çıkmış oldu.

Cumhuriyet gazetesi yönetiminin, bir gazetede olması gereken ilkesellikle, "Demiralp'i artık yayınlamayacağız" kararını tebliğ etmesiyle Fişekçi'ye "avaneni topla git" dediği açık.

Kısaca, Oğuz Demiralpyazarları yazdıklarıyla değerlendirmeyen, feodal biçimde kendi adamlarını tutma karakterindeki Turgay Fişekçi'nin de başını yemişti.

Cumhuriyet gazetesinin bu kararı Demiralp'in vaveylasındaki gibi "düşünce özgürlüğüne darbe" midir? Bir gazetenin ilkelerini savunması ne zamandan beri düşünce özgürlüğüne karşı darbe sayılıyor? Dünyanın her yerinde her gün binlerce yazar gazetelerden kovulur, çıkarılır!

Bir zamanlar Özdemir İnce'yi Hürriyet'te yazmaya ikna eden Ertuğrul Özkök'ün, 6 Ekim 2020 tarihli yazısıyla günah çıkarırcasına Oğuz Demiralp'in safına geçmesi, bence olan biteni daha iyi aydınlatıyor.

Edebudsman

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM