Metin Celal de Cumhuriyet’te Yazmayacakmış: Üzüldünüz mü? / Zeynep Kızılırmak
Metin Celal Cumhuriyet'teki köşesinde "Ben de yazmayacağım" demiş. Cürmün kadar yer yakarsın diyecektim ama Ahmet Yıldız'ın yönettiği gercekedebiyat.com'da tesadüfen gördüğüm bazı "facia yazarlar"la ilgili eleştirileri okuyunca aşağıdakileri yazmadan geçemedim. Aylardır gercekedebiyat.com sitesinde, insanbu.com'da ve birçok dergide, son yirmi yılda ülkenin en önemli edebiyat ödülleri ulufe gibi dağıtılarak yazar diye öne sürülenlerin boyası meydana çıkarılıyor. Okurlar şaşıyor: “Edebiyatımız bu duruma nasıl geldi?” Kendiliğinden olmadı elbet. Edebiyat bürokrasisinin mevkilerine otur(tul)muş, yanımızda, yakınımızda, hatta arkadaşımız olan kelli felli zatlar işledi bu günahı. Artık bu günâhkarların sütre gerisinde saklanmalarının olanaksız olduğu günlere geldik. Yazar olmayan yazarları, edebiyat değeri olmayan kitapları edebiyatımıza sokan insanların başında Metin Celal Zeynioğlu geliyor. Tam 22 yıl, yani edebiyatımızın ulusal olandan Avrupa Birliği'nin ideolojisi doğrultusunda liberal olana şekillendiği yıllarda Türkiye Yayıncılar Birliği’ni yönetti. Edebiyat bürokrasimizde Türkiye Yayıncılar Birliği gibi çok önemli mevkilere, Cumhuriyet gazetesinde bir köşeye, tüm ödül seçici kurulları dâhil her yere yönetici olarak sızmış Metin Celal. Oldukça sessiz bir kişilik; birisiyle tartışmaya girdiği görülmemiş; işini sessizce görmüş; derinden giden esrarengiz bir kişilik. Bu mevkileri tepe tepe kullanmış: Prof. Kurtuluş Kayalı’nın saptamasıyla “Batı için yazan”, halkından, ülkesinden kopuk yeteneksizlerin neredeyse hepsini Cumhuriyet'teki köşesinde mutlaka övmüş/tanıtmış, seçici kurulunda olduğu ödüllerden ödül vermiş! Görevini sağlam yapmış: Amerikancı darbe girişimine "basın iletişim ayağı" olarak katılmaktan "ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası" daha geçen gün bir üst mahkemece de onanan Ahmet Altan'ın her kitabını tanıtmayı görev edinmiş. Hatta ödül vermiş. Başında bulunduğu birlik kimseyi bulamamış “Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri”ni 2014’de ABD piyonu Ahmet Altan’a vermiş. (Daha önce kimlere vermemiş ki: Perihan Mağden, Prof. Baskın Oran, Ragıp Zarakolu, Nadire Mater, Can Dündar, Hasan Cemal, Elif Şafak, Ahmet Şık… Bu ayıp ona yeter.) METİN CELAL'den BİR ALINTI Uzun söze gerek yok: Aşağıda -tek bir alıntı- bir paragrafta dört yanlış yapan Metin Celal'in nasıl bir edebiyat anlayışına sahip olduğunu da özetliyor: "Dünya edebiyatından iyi örnekler yayımlamasıyla tanınan Ayrıntı Yayınları, çoksatanı değil kaliteliyi sunmayı amaçlayan ‘Türkçe Edebiyat’ dizisini başlattı ve arka arkaya okunmaya değer romanlar yayımladı." (Cumhuriyet Kitap, 27 Aralık 2011) 1- Ayrıntı yayınları 1988 yılında edebiyat yayıncılığıyla değil SSCB'nin yıkılmasıyla beraber Avrupa üniversitelerinden sosyalizm düşmanı, marksizm düşmanı ne kadar sıradan öğretim üyesi varsa (çoğu ilk kez yabancı dile Türkçe'ye çevrilmişti!) onların kitaplarını "yayım"lamakla ünlendi. (İlk kitabı Mitterandcı İvan İllich'in Şenlikli Toplum kitabıydı.) Tam bu yazıyı yazarken Ayrıntı yayınevinin bir kurucusunun Tezgah dergisine "eskiden yıllarca postmodern kitaplar yayınladık, son iki yıldır sosyalist kitaplar yayınlamaya karar verdik" diye itiraf ettiğini öğrendik. 2- Ayrıntı yayınevine en çok yapılan eleştiri, "çalakalem Türkçe"yle kitap yayınladığıydı. Böyle bir yayınevinin "Çoksatanı değil, kaliteyi…" amaçladığını yazabilmek nasıl açıklanabilir? 3- "Türkçe Edebiyat" dizisini başlatan ilk yayınevlerinden biriymiş. Büyük Türk edebiyatını aşağılayan bu deyimden, Türkiye Yayıncılar Birliği gibi bir kuruluşun başkanı olarak gocunmuyor bile; tek bir eleştiri, şaşkınlık yok. Hatta seviniyor. (Yine de bu işte bir yanlışlık ve risk olduğunu sezen Metin Celal ne olur ne olmaz diyerek ustaca tırnak içine almış.) 4- "Okunmaya değer romanlar…"mış! (İçinizde Ayrıntı yayınevinden basılmış –"Türkçe yazan" ya da Türk– yazarın yazdığı tek bir kitap anımsayan var mı?) Bir AB projesi olan "Ermenistanlı Yayıncılarla Türkiyeli Yayıncılar Buluşuyor” projesi de Metin Celal'in başkanlığı zamanında yürütüldü. Metin Celal yıllarca yayıncılığımızın yönünü Doğu'ya kapatmış, Batı'nın en sıradan yazarlarını bile abdurrahman çelebi haline getirmeye çalışmıştı. (Batı’nın, edebiyatın ve sanatın çağdaş bütün kodlarını, insanlığın kazandığı tüm birikimleri yalnızca kendine mal etmesinin imkânı artık kalmamıştır. Bugün maalesef insanlığa yeni bir ışık, yeni bir heyecan verebilecek tek bir Batılı yazar yoktur; tek bir Batılı düşünce insanı kendini kabul ettiremez haldedir.) HEİNRİCH BÖLL VAKFI ve METİN CELAL Edebiyatımızın ilerlemesi, dünya edebiyatına katkısı filan derdi olmadı Metin Celal'in. Dönemin rüzgârına uymuş, ulusal olandan liberal olana, dolaysıyla ABD ve AB yönüne yayıncılığımızın evrilmesi için çalışmış. Şairliğini 1999’da kesmiş; en son şiir kitabı o tarihli. Romana vurmuş kendini, demek ki o da olmamış. Parantez Yayınevi'ni kurmuş ama romanlarını kendi yayınevinde yayınlamamış. Yayınevinin İstanbul'daki adresinin kapı yazısı bile yok. Charles Bukowski'nin telifini almış yayınlamış yalnızca; ömür boyu garanti gelir. Kısaca, "bunlar nasıl yazar şair olmuş" dediğimiz tüm bu edebiyatımızın çer çöpüne Metin Celal büyük katkıda bulunmuş. Türk edebiyatının gelişmesine değil, edebiyatımıza bir takım “Batı” hayranı mankurtların yerleşmesi için çalışmaktan başka bir şey yapmamış. Celal, Yayıncılar Birliği Başkanı’yken “Batı” liberal edebiyatının Türkiye’deki temsilcisi olarak çalıştı diyenler yanılmış olmaz. Bizim liberal dediğimiz ama Cemil Meriç’in “pis liberal” dediği merkezlerin göbeğinde yer alıyor anlayacağınız. Türkiye’nin ilk İngilizce eğitim veren üniversitesi ODTÜ’de okumuş olmasının verdiği dil avantajını iyi kullanmış. Üç yıl Almanya’da kalması, Henrich Böll Vakfı Ödülü* almış olması edebiyatımızın bu ortalamanın altındaki yeteneğinin sessiz ama derinden ilerlemesinin nedenlerinden olabilir mi?
biyografya.net'de bile Metin Celal'in bu ödülü yok. Hiç bir yerde yok. Bu ödülden pek söz etmek istemiyor dışarda. (Ama "içerde" sakın tüm kapıları açan kilit olmasın!) Bu vakıf tüm dünyada birbiriyle ilgisiz –gibi görünen– üç konuda faaliyet yürütüyor: 1-Demokratikleşme, 2- Ekoloji, 3- Dış güvenlik politikaları. Bu vakıfların karanlık bağlantılarını açıklayan Alman gazeteci rahmetli Udo Ufkotte'nin dediği gibi, tüm "stiftung"lar kirli ve Alman ABD derin yapılarıyla ilişkili. 22 yıl Yayıncılar Birliği Başkanlığı yapmış Metin Celal'in özgeçmişinden bu ödül bilgisi silinmiş ama kitapyurdu.com'da ve ekşisözlük'te nasılsa silinmesi unutulmuş. (Celal'e duyururum!) Şimdi sade bir edebiyat okuru olarak böyle bir ödülü alıp almadığını, almışsa niçin aldığını açıklamasını bekliyoruz. Bu ödülden neden utanıyorsun Metin Celal? Bu insanlar kendilerine uymayan hiç kimseye ödül vermezler. Bu ödülü sana hangi özelliğin için verdiler? KISSADAN HİSSE Bu yazıyı niçin böyle yazdık? "Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz" demiş Ziya Paşa, onu kıramadık. Bir de o güzelim atasözümüz için: "Dün yediğin hurmalar, bugün seni tırmalar!" Burası Türkiye! *Heinrich Böll Vakfı ve birkaç uluslararası Alman vakfının Alman Gizli Servisi BND ve ortaklık olarak CIA hesabına çalıştığı yıllardır bir iddia olarak dile getiriliyor. Bu konuyu en çok kurcalayan Prof. Necip Hablemitoğlu hunharca öldürülmüştü. Aynı konuya, Vakıflar-BND-CIA-Medya ilişkilerine dikkat çekip uluslararası ses getiren Alman gazeteci Udo Ulfkotte de kitabını bastıktan bir süre sonra 2017'de şaibeli bir kalp krizine yenik düşmüştü. Zeynep Kızılırmak
GERCEKEDEBİYAT.COM
YORUMLAR