Günümüz karanlık zamanları edebiyata ne kadar yansıyor / Dr. Halit Suiçmez
Hiçbir yazar çağının karanlığına teslim olamaz genel kuralı vardır. Ne yazık ki günümüz edebiyatı ve sanatının dünyada ve Türkiye'de olup bitenlere ne kadar ilgi gösterdiği ya da ilgisini yansıtmayı başardığı tartışmalıdır.
Günümüz karanlık zamanları edebiyata ne kadar yansıyor Türkiye ve dünya inanılmaz ekonomik ve politik değişimler geçirmektedir. Güncel ekonomi politik, edebiyatımıza, köşe yazılarımıza, etkinliklerimize yansıyor mu? Türkiye’nin ekonomi politiği romana-öyküye-deneme ve şiire ne ölçüde yansımaktadır? 80 sonrasına “yeni yalan zamanlar” denilmişti, günümüz dünyasında “karanlık zamanlar” yakıştırmasının gerçekliği nedir? Solan soldurulan bakışlar, başlamadan biten rüyalar-özlemler, geleceksizlikle umutsuzlaşan gençler… Hiçbir yazar çağının karanlığına teslim olamaz. “Kamusal bir eylemdir” yazarın tanıklığı, susmaz, susamaz, susmamalıdır da. Yazar konuşacak, eleştirecek, yorum getirecek, açıklayacak ve durmadan gerçekleri anlatacak… Elbette zamanının toplumsal gerçeklerini önceleyerek, sınıfsal gerçekleri etik ve estetik ölçülerde dile getirerek... Neleri, niçin ve nasıl yapmamız gerektiğini bilerek, nasıl yazacağımızı da irdeleyerek. Sorumlu bir yazar, “bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler” diyemez. Ekonomi, eğitim, sağlık, çevre, çocuk hakları aklınıza ne gelirse her şey politiktir. Hemen her şeyin bir diyalektiği ve ekonomi politiği vardır. Bu açıklayıcı bilimsel felsefe ile yola çıkıp yaşamı, dünyayı, evreni, insanı çözümleyebilir, iyileştirici katkılar sunabiliriz. Türkiye’mizin ekonomi politiğinde bugünün yazarları ne yapıyor? Yüksek enflasyondan, geçim darlığına, işsizlikten dış politikaya, toplumsal yozlaşmadan kültürel çürümüşlüğe, sağlıktan eğitime hangi toplumsal sorun romanımıza-öyküye, şiir ve denemeye yansıyor? Ülkemiz sayısız romanlık - öykülük konuyla doldu. Bunlar yüksek bir etik ve estetik bakışla edebiyatımıza ne kadar yansımıştır? Nazım Hikmet 50’li yıllarda NATO’ya, Amerika’ya, zamanın Başbakanına yönelik şiirler yazmıştı, Mahzuni türküler söyledi, Cahit Külebi şiirler yazmıştı. Rıfat Ilgaz öğrencilerinden oluşan “sınıf”ını anlatmıştı. Ya şimdi, buyurun örnek verin, Tahsin Yücel Gökdelen romanını yazmıştı bir kaç yıl önce. Kumru Kumru’yu yazmıştı. Başka neler var? Bugün yazarlar içinden geçilen karanlığı görüp yazmalı, öykülerle, romanlarla, deneme ve şiirlerle dolmalı masalarımız. Büyük İnsanlık için yapmalıyız bunu… Konuyu yalnızca yazarlar bağlamında değil, “aydınların tutumu” olarak ele almalıyız. Giderek küçük burjuva bir yaşantı içinde olan ve ülkemizin gerçek sorunlarına sahip çıkması gereken düşünce üreten herkesin sorunudur bu. Bilim insanından okura, sanatçılardan, düşünürlere dek tüm aydınların birlikteliğinde bütüncül bir kültür ortamı içinde tartışılması gerekir. Ülkemizde yakıcı bir küçük burjuva sorunu bulunmaktadır. Soruyu yineliyorum: Son yarım asrın, çeyrek asrın ekonomi politiği gerçek edebiyata ne kadar, hangi ürünlerle yansımıştır? Yanıtlarda acelemiz yok, lütfen düşünelim, tartışalım, araştıralım ve yazalım... Dr. Halit Suiçmez
Gercekedebiyat.com
YORUMLAR