Son Dakika

nutuk-un-o-bolumunu-okurken-gazi-nin-gozyaslari-280382.webp


‘Döğüşerek, mücadele ederek ölmek hiç olmazsa şerefli idi. Hürriyeti gasp edilen bir millet ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, mütemadiyen insaniyet nazarında bir uşakdan dahi iyi muameleye layık değildir.’

‘Rica ile merhamet dilenmekle bir millet ve devletin şeref ve istiklali kurtarılamaz. Türk Milleti ensal-i atisi bunu unutmamalıdır.’   (Gazi Mustafa Kemal Atatürk – Nutuk)

‘Yapdı ve yazdı.’ (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

Türk milletinin kült kitabı tartışmasız Gazi’nin bizzat yazıp okuduğu Büyük Nutuk’tur.

Türk milletine yaptıklarını anlatarak onları gelecekleri açısından bilinçlendirmek istemiş, Kül Tigin’den 1300 yıl sonra başka bir Türk, yaptıklarını yaşadıklarını ölümsüzleştiren adeta yüzlerce sayfalık anıt yazmıştır.

Ancak Atatürk’ü, Nutuk’u yazmaya iten nedenler nelerdir? Bu nedenler araştırmacılar tarafından tam olarak yanıtlanamamıştır. Ne zaman yazmaya başladığı ile ilgili kesin bir tarih belli değildir.

Günümüzde bir doktora öğrencisinin bile 100 sayfalık bir Nutuk tezini yazması yıllar alabilmektedir. Gazi bu muazzam çalışmayı kimseye söylemeden kafasında kurgulamış, Ankara’da belgeleri toplamış, sonra birden İstanbul’a Dolmabahçe’ye ‘misafir’ olarak, olağanüstü bir çalışma temposuyla Nutuk’u yazmıştır.

Araştırmacılar yalnızca hazırlık aşamasına tanıklık edenlerin bilgilerini derlemiş ve bir sonuca gitmeye çalışmıştır.

Atatürk’ün 1927 yılı başlarında Nutuk'u dikte etmeye başladığı söylenebilir.

Gazi, Büyük Nutuk'u çok yoğun bir çalışma temposu içerisinde yazmış ve aylarca bu tempo devam etmiştir.

Hatta İsmet Giritli’nin belirttiğine göre Gazi, bu yoğun çalışma temposunun getirdiği stres ve çalışırken fazla miktarda tükettiği sigara nedeniyle Haziran (1927) ayı ortalarında bir kalp rahatsızlığı geçirdiği ve çalışmalarına bir süre ara vermek zorunda kalmıştır.

Gazi Büyük Nutuk’unu hazırlarken kullanacağı yüzlerce belgeyi ilgili kurumlardan talep etmiş (Örneğin Dış İşleri Bakanlığı) ve kendisine yol arkadaşlığı yapan siyasetçiler ve devlet adamlarıyla yoğun bir görüşme trafiği içerisinde çalışmıştır.

1927 yılı Temmuz başında İstanbul’a giden Gazi, burada çalışma temposunu daha da yoğunlaştırmış ve Dolmabahçe Sarayı’nda hemen hemen her gün Nutuk üzerinde saatler süren çalışmalar yapmıştır. 1927 yılı Temmuz ve Ağustos ayları gazetelerine bakıldığında; Gazi’nin Dolmabahçe Sarayı’nda çalışmakla meşgul olduğu, bakan ve devlet adamlarının kendisini ziyaret ettiğiyle ilgili haberlere sıkça rastlanmaktadır. Şüphesiz o aylarda Gazi Nutuk ile meşgul olmaktadır.

NUTUK ÖNCESİ OLAYLAR

Şüphesiz ki dünyada bu denli muazzam büyüklükte olmasına karşın en kansız devrimi büyük devrimci Gazi’nin öncülüğündeki Türk devrimidir.

24 Temmuz 1923’de Lozan Antlaşması’ndan sonra gözler ve dikkatler iç sorunlara çevrilmişti. Ekonomik durumun yanı sıra siyasal görünüm de belirsizlik içindeydi.

Her büyük devrimden sonra yaşanan sorunlar başta iktidar mücadelesi kendini göstermeye başlamıştı…

Halk Partisi içinde başlayan hareketlilik 9 Kasım 1924’te 11 kişinin istifası, 17 Kasım’da da Kazım Karabekir ve Rauf Orbay gibi önemli kişilerin önderliğinde Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kurularak daha dün bir bugün iki dedirtecek şekilde Mustafa Kemal’in karşısına çıkan ilk örgütlü muhalefet…

3 Mart 1924’te hilafetin lağvı ile teokrasinin sonu…

1925 yılının 11 Şubatında Güneydoğuda Şeyh Sait İsyanı’nın Ankara’yı meşgul etmesi.

4 Mart 1925’te Takrir-i Sükûn Kanunu çıkarıldı. Takrir-i Sükûn Kanunu. (Henüz iki yaşını tamamlamamış bir devletin içinde bulunduğu durumdan çıkışı için kanunun zorunluluğu ortadadır.)

5 Haziran 1925 tarihinde TCF’nin kapatılması.

Musul, Ankara Anlaşması ile Irak’a dolayısıyla İngiltere’ye bırakılmak zorunda kalınması.

Takrir-i Sükûn Kanunu ortamında tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması (5 Eylül 1925).

 Şapka Kanununun çıkarılması… (25 Ekim 1925).

1926 yılı ise genç Cumhuriyet için daha ürkütücü bir olay yaşandı. İzmir’de Atatürk’e yönelik bir suikast girişimi ortaya çıkarıldı (15 Haziran). İttihatçılar ve içlerinde Ali Fuat, Kazım Karabekir ve Cafer Tayyar Paşalarında bulunduğu 28 TCF milletvekili tutuklandı.

Adnan Adıvar ve Rauf Orbay yurt dışında oldukları için gıyaplarında yargılandılar.

İstiklal Mahkemesinden 18 idam, içlerinde Rauf Orbay ve Adnan Bey’in de bulunduğu 5 kişiye onar yıl kalebentlik cezası... (Karabekir, Ali Fuat ve Cafer Tayyar Paşalar beraat ettiler.)

Şimdi 100 yıl sonra bakınca Türkiye gibi bir ülke şartlarında Batı tipi muazzam bir devrimde bütün bunlar az bile şeylerdi!

TÜRK DEVRİMİ 20. YÜZYILIN EN ASİL DEVRİMİ

Her ne olursa olsun Türk Devrimi 20. yüzyılın en asil devrimidir. Aynı yüzyılda yapılmış Rusya’da Sovyet Devrimi, Almanya’da Nazi iktidarı, İtalya’da Mussolini faşizmi, İspanya’da Diktatör Franco dönemi ve İran’da İslam Devriminde dökülen kan düşünüldüğünde, bütün bunlara kıyasla Türk Devriminde şiddetin varlığından bile bahsedilemeyeceği açıktır.

Büyük Nutuk, bu şartların ardından, tahminen 1927 yılı başlarında yazılmaya başlanmıştır.

İşte bu olayları daha tazeyken okunan Nutuk, Türk ulusunu toparlamış, coşku vermiş, Türk Gençliğinin milli duygularını harekete geçirmiş, Avrupa’da ve İslam dünyasında oldukça etkili olmuştur.

NUTUK’UN OKUNUŞU

CHF II. Büyük Kongresi’nin 15 Ekim 1927’de toplanmış, Gazi saat 10’da kürsüyi çıkmış ve  “İstikbele aid tedabir hakkında müdavele-i efkâra başlamadan evvel maziye aid vakai ve hadisat hakkında maruzatta bulunmak ve senelerden beri devam eden ef’al ve icraatımızın milletimize hesabını vermek vazifem olduğu kanaatindeyim” diyerek Nutuk’u okumuştur. (Belgelere sıra geldiğinde Ruşen Eşref okuyordu.)

CHF II. Büyük Kongresi denildiği zaman akıllara Atatürk’ün Büyük Nutkunun gelmesi olağandır. Kongrenin tarihi değerini zirveye çıkaran ve ona müstesna bir ehemmiyet kazandıran bu nutuktur.

İşte bu Büyük Nutuk, gerek ülkemizde, gerekse yurt dışında büyük bir ilgiyle karşılanmıştır. Gazeteler günlerce manşetlerini Nutuk’a ayırmış, aydınlar Nutuk’u çeşitli yönleriyle inceleyen yazılar kaleme almıştır. Avrupa basınında da yoğun bir ilgiyle karşılanmış ve çeşitli yabancı gazetelerde Mustafa Kemal ve Türkiye’si hakkında övücü yazılar yayınlanmıştır. Eleştiriler ve tepkilerde mevcuttur.

Atatürk Nutuk’u Ankara’da okumuş ama İstanbul’da hazırlayıp yazmıştır.  

Büyük Nutuk bir savunma değil bağımsızlığı, çağdaşlığı, bir ulusal devletin inşasını anlatır. Geçmişten örneklerle geleceğin yoluna aydınlık verir. Topluma, özgürlüğün önemini, cumhuriyeti, demokrasiyi ve yurtseverliği öğütler.

Akçura’nın belirttiğine göre cümlelerde dilbilgisi hataları görülmez, uzun cümleler yerine kısa cümleler ağırlıklı olarak kullanılmıştır.

Gazi’nin üslubu muazzamdır, sesi kadifedir ve derinlerden gelir, üslup Rumeli şivesini hissettirir. Hitap tarzı İngiliz ve Alman hatiplerini andırır. Gazi genelde sakindir, nadiren ellerini hareket ettirir, ancak baş hareketleri ve yüz ifadeleri dikkat çekmek istediği yerlerde değişir. Bu anlamda iyi bir hitabet örneğidir.

Nutuk sadece tarihe sığmaz, kendini geleceğe taşır ve sürekliliğini yitirmez.

Büyük Nutuk’un sunumu 20 Ekim 1927 de sona ermiştir. 21 Ekim 1927 tarihli Milliyet gazetesi onu şu sözlerle uğurlar: “Büyük Gazimizin tarihi Nutku 32 saat 33 dakika devam etmiştir. Nutkun sonlarına doğru dahi reisimizin sesi teheyyücden kısılmıştı. Cebinden çıkardığı mendil ile gözlerinin yaşlarını sildi: herkes ağlıyordu.”

NUTUK’LA İLGİLİ YAZARLARIN SÖZLERİ

Yakup Kadri Karaosmanoğlu: “Gazi Hazretleri adı tarihin tunçtan levhalarına yalnız emsalsiz bir kılınç adamı, emsalsiz bir devlet reisi sıfatıyla değil emsalsiz bir kalem ve fikir adamı olarak da kalacaktır.”

Aka Gündüz: “Atatürk  Nutuk ile ak ve karayı birbirinden ayırdı, kimlerin gerçekten kahraman, kimlerin düzenbaz olduğu ortaya çıktı. O bir nutuktan ziyade tarihin bir terazisidir. Tartıyor, ölçüyor, biçiyor ve her şeyin, herkesin kıymetini damlası damlasına veriyor.” (“Tarihin Terazisi”, Hakimiyet-i Milliye, 18 Teşrin-i Evvel 1927, No: 2256, s. 3. 49)

Ağaoğlu Ahmet: “Ne kadar zamana sahip olsa da, ne kadar güçlü kalemi olsa da Nutuk’un şekil ve içerik bakımından mükemmeliyetini başka kimse anlatamaz. Nutuk’taki tasvirle ve özlü sözler dinleyicilere anlatılan olayları yaşatmıştır.” (Ağaoğlu Ahmed, “Gazi’nin Nutku”, Hakimiyet-i Milliye, 17 Teşrin-i Evvel 1927, No: 2255, s. 1. 2)

İzzet Ulvi: “Büyük Nutuk başlı başına bir zaferdir. Hiç kimse Türk İstiklal ve Cumhuriyet Tarihini Mustafa Kemal kadar güzel anlatamaz. Türk İstiklal ve Cumhuriyet Tarihi karanlıklardan ve karışıklıklardan kurtarılmıştır. Büyük Nutuk tarihi aydınlatmasının yanı sıra geleceğin yol göstericisidir. Bu Nutuk’la devrimin safhaları öğrenilmiştir. Milli şairler ondan ilham alacak, öğretmenler ondan ulusal terbiye esaslarını öğreneceklerdir. Erdem, özgürlük ve devrim her zaman kazanır. Tarih bunu göstermiştir.  Cumhuriyet fazilettir, fazilet ise Türk’ün ta kendisidir.”  (İzzet Ulvi, “Büyük Gazi ve Eseri”, Hakimiyet-i Milliye, 27 Teşrin-i Evvel 1927, No: 2265, s. 2)

Yunus Nadi: “Nutuk, mevcut olan nesil ve gelecek nesiller için önemli dersler içermektedir. Bu derslerin en önemlisi ulusal egemenliktir. Tarihi Nutuk ulusun karanlık ve zor günlerden nasıl aydınlığa çıktığını, varlığını ve bağımsızlığını nasıl devam ettireceğini göstermektedir. Nutuk, ulusal varlığı anlatmasının yanı sıra dünya askerlik tarihine yönelikte önemli mesajlar verir. Nutku dinleyen, Büyük Kumandan’ın askerlik ilim ve fennini bilmesinin yanı sıra kendi yurdundan başlayarak kamunun ve dünyanın ruhuna nüfuz edebilen, yönettiği ülkenin ruhunu, ihtiyaçlarını, gereklerini kendi ruhunda birleştirebilen ve toplayabilen kişi olduğunu anlar. Gazi’nin dünya tarihinde parmakla gösterilen büyük komutanlardan biri olduğu şüphesizdir.” (“Ankara Kongresi”, Cumhuriyet, 16 Teşrin-i Evvel 1927, No: 1235, s. 1–2. 52)

Akçuraoğlu Yusuf (Yusuf Akçura): “Nutuk’un tamamı samimiyetin eşi olmayan belirtisidir. Türklerin kahramanı bütün Doğu’yu yeni bir yola yöneltmiştir.” (“O”, Hakimiyet-i Milliye, 23 Teşrin-i Evvel 1927, No: 2261, s. 2.)

Necmettin Sadak: “Tarihin yapan da Odur yazanda… Türk bağımsızlık tarihini yazmak Gazi’nin Nutku ile beraber kolaylaşmıştır. Bir milletin tarihi bir insanın ömrüne sığmaz. Ancak Gazi Paşa ömrünün kısa bir kesitine koca bir tarih sığdırmıştır. Nitekim yaptığı tarihi yazanda kendisidir.”

M. Selahattin: “Edebiyatımızın şaheseridir.  Hiçbir heykeltıraş, kendi devrinin vakaaini bu kadar canlı bir şekilde çizmeye muvaffak olamadı. Hiçbir ressamın hayali Gazi’nin Nutku gibi heyecanlı ve canlı bir tablo yaratamadı. Ve yine hiçbir edib, böyle tunçdan kelimelerle, bütün bir tarihi ebedileştirmeye muvaffak olamadı. Gelecekte ve belki de binlerce yıl sonra Mustafa Kemal’den bahsedenlerin, onu sadece kurtarıcı, muzaffer bir devrimci olarak değil, aynı zamanda Türk edebiyatının en büyük şaheserinin yazarı olarak da kabul edecekledir.“  (“Tarihi Yapan da Odur, Yazan da…”, Akşam, 17 Teşrin-i Evvel 1927, No: 3237, s. 1.)

NUTUK’TA GENÇLİĞE SESLENİŞ BÖLÜMÜ ve ATA’NIN GÖZYAŞLARI 

Büyük Gazi,  yurt bağımsızlığının korunmasını ve devrimin geleceğini söz konusu ederek eserini ölümsüz hale getirmiştir.  Gençliğe Sesleniş bir bakıma bu ölümsüzlüğün teminatıdır. Tarihin hiçbir döneminde hiçbir ulusal önder kendi ulusunun gençliğine Atatürk kadar güvenmemiştir ve yine hiçbir önder, ‘Ey gençlik biz gereğini yaptık ve yapmaktayız. Eser sizindir. Sahiplenin, koruyun, geliştirin’ dememiştir. Bu bakımdan Gençliğe Sesleniş müstesnadır.

Gençliğe Sesleniş’te Türk Gençliğine bırakılan mirasın temellerinde Anadolu insanının gözyaşları vardır. Kongredeki gözyaşları kurtuluş onurunun tezahürüdür. Türk Gencinin ödevi ise yeni gözyaşlarına müsaade etmemektir.

Gençliğe Sesleniş bölümünü Anadolu Ajansı 20 Ekim akşamını şu sözlerle tasvir ediyordu: “Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Hazretlerinin Fırka Kongresinde altı günden beri devam eden tarihi söylevleri bugün saat 21.00’de son bulmuştur. Reisicumhur Hazretleri, söylevlerinin tamamlanmasından sonra gençliğe seslenerek şiddetli ve sürekli alkışlarla, yaşa ve var ol sesleriyle durmadan kesintilere uğrayan konuşmayı yapmışlardır. Gençliğe sesleniş konuşması, dakikalarca süren bir alkış tufanıyla karşılanmış ve salondakiler arasında büyük bir heyecan yaratmıştır.”

Bilal Şimşir, “Atatürk’ün Büyük Söylevi Üzerine Belgeler” isimli eserinde, İngiliz gazetelerinin “Gazi gözyaşlarını tutamadı”, “Mustafa Kemal ağladı” gibi başlıklarla Büyük Nutuk’un sona erişini duyurduklarını söylemektedir.   

BÜLENT ECEVİT: BİTMEYEN SÖYLEV!

Büyük Nutuk, İstiklal mücadelemizin ve Türk Devriminin bir kısmının anlatımıdır. Ancak geçmişi anlatırken, okuyucuyu günceli yakalamaya, geleceği düşünmeye sevk etmektedir. Bu anlamda hangi tarihte okunursa okunsun, okuyucu zihninde geçmişin güncelle kıyaslanmasını ve geleceğin tahayyül edilmesini sağlar.

Bülent Ecevit’in Nutuk’un 50. yılında söylediği gibi “bitmeyen söylev”dir. Yine Ecevit’in deyimiyle 1977’deki geçerliliğini 2027dede koruyacaktır.  20. yüzyılın ilk çeyreğinde kısa bir sürede onurlu bir tarih yaratan ulusal kahramanın günün şartları içerisinde kaleme aldığı metni 21. yüzyılın başlarında yeniden okunduğunda “mazi olmuş bir devrin hikâyesi” olarak görülememektedir.

Derinlemesine düşünme bir tarafa bırakılırsa, yüzeysel olarak incelendiğinde bile tarih olmuş devirleri anlatmasının yanı sıra, tarih olacak devirlere atıf yaptığı da inkar götürmez bir gerçektir.

Cavit Orhan Tütengil: “Nutuk’ta geçmiş ile gelecek arasında bir köprü kurulmaya özen gösterilmiştir.” (“1927 Yılında Türkiye”, Atatürk’ün Büyük Söylevi’nin 50. Yılı Semineri Bildiriler ve Tartışmalar, s. 55.)

“Batılılaşan Türk Edebiyatı’nın  en önemli, en başarılı kitabı, ölümsüz bir kitap!" (Necati Cumalı, “Nutuk”, Vatan, 10 Kasım 1961, s. 3)  

Nutuk Türk toplumuna siyasal ve toplumsal bir miras bırakmıştır. Gerçekçiliği, inancı, bağımsızlık ve özgürlük ülküsünü, ulusal terbiye ve ulusal varlık olgularını içerir. Ulusal yaşamın felsefesini anlatır.

Nutuk, ulusal boyutuyla bağımsızlık ve devrim eseridir. Mirası, yurt bağımsızlığı ve Türk Devrimidir. Ölümsüzdür ve ölümsüzlüğünün teminatı: “Gençliğe Sesleniş” tir. Uluslararası boyutta düşünüldüğünde emperyalist istilaya uğramış tüm mazlum ulusların rehberidir. Yazgıcılığı bir kenara iterek yazgıya yön vermeyi öğütler. Öte yandan Atatürk’ün şahsı, devrimci ruhu ve yurt sevgisi Nutuk’ta kendini gösterir. Nutuk, inancın ve inadın eseridir. Büyük zaferlerin ve Türk Devriminin kılavuzudur. Gelecek kuşaklarında rehberi olacaktır ve Türk Ulusunun baş tacı olmaya devam edecektir.

(Bu yazıdaki maddi bilgiler ve bazı yorumlar için T. C. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih (Türkiye Cumhuriyeti Tarihi) Anabilim Dalı’nda Ferhat Eroğlu'nun “Atatürk’ün Büyük Nutku’nun Basında Karşılanışı Ve Yorumu -1927 ve 1934 Baskıları Bağlamında- Yüksek Lisans Tezi”nden yararlanılmıştır.)

Ahmet Yıldız
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM