‘Her yalnızlık insanlarla doludur’ Kafka

"Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu."
Kafka’nın uzun öyküsü ‘Dönüşüm’ bu cümleyle başlar.

Dönüşüm’ü otuz, otuz beş yıl önce okumuştum. Okuduğum bir kitabı bugüne kadar ikinci defa hiç okumadım. Yakın bir zaman önce sonsuzluğa uğurladığımız değerli yazar İrfan Yalçın’ın Kafka ve Dönüşüm öyküsü üzerine yazdıkları internette karşıma çıktığında, bu kitabı ikinci defa, hem de yaklaşık otuz beş yıl sonra okumaya karar verdim.

Ünlü bir uzun öyküdür Dönüşüm. Öykünün kahramanı Gregor Samsa bir sabah kendini yatakta böcek olarak bulur. Başlarda ailesi ona şaşırarak, biraz acıyarak, yardımcı olmak düşüncesiyle bakar. Gregor böceğe dönüştüğü güne değin kölelikler içerisinde yaşamıştır, işyerinde, aile çevresinde. Bu kölelikler içerisinde benimsenir, sevilir Gregor. Böceğe dönüştükten sonra ona en çok yardım eden de kız kardeşi Grete’dir. Grete güzel keman çalmaktadır; Gregor kardeşini konservatuvara göndermeyi planlamaktadır, böceğe dönüşmeden önce tabii.

Gregor’un artık eve para getirememesinin de sonucunda, aile maddi olarak da zor duruma düşer. Gregor hariç ailenin tüm bireyleri çalışmak zorunda kalır; hatta evin bir odasını kiraya verirler. Yaşananların sonucunda, en başta Grete artık Gregor’dan kurtulunması zorunluluğunu söyler. Sonunda da Gregor’dan hazin bir şekilde kurtulunur.

1915 yılında yayımlanan bu öykü, bir modern klasik başyapıtıdır. Kısa, insanın içini karartan bir yapıttır Dönüşüm, ama günümüze, hatta yüzyıllarca sonrasına ışık tutacak denli etkileyicidir. Çok basitçe tanımladığımızda, yıllar hatta yüz yıllar öncesinde yayımlanan bir eser, yüzyıllar sonrasında bile insanlığa ışık tutuyorsa o eser artık klasik olmuştur, Dönüşüm gibi, Savaş ve Barış, Suç ve Ceza, Don Kişot, Oblomov, Dede Korkut, Yunus Emre ve yüzlercesi gibi.

Peki günümüzdeki Gregor Samsa öyküleri nasıl olabilir?

Örneğin yazarsınızdır veya yazar olmaya çalışmaktasınızdır. Bin bir emekle, gecenizi gündüzünüze katarak bir eser yaratırsınız. Başvurduğunuz yayınevlerinin kapıları yüzünüze kapatılır. Yanıt bile vermezler ya da tonla para isterler kitabınızı yayımlamak için. Sosyal medya fenomeni ya da medya ünlüsüyseniz, ne yazdığınızın bir önemi yoktur; kitabınız en az iki yüz bin adet basılır. Hasbelkader kitabınız yayımlanır ise, sözde yakınlarınız bile kitabınızı satın almaya, okumaya tenezzül etmezler. Yazar çevreleri aralarına almak istemezler, küçümserler, burun kıvırırlar. Artık Gregor Samsa’ya dönüşmüşsünüzdür.

Yaşamınızı bir kuruma adamışsınızdır. Yıllarca gece yarıları işten çıkmışsınızdır; beden ve ruh sağlığınız bozulmuştur. Bir gün nedensiz işten çıkartılırsınız, yıllardır arkadaş bildikleriniz yok olurlar, sizden kaçarlar, onların gözünde Kafka’nın böceğine dönüşmüşsünüzdür.

İş bulabilmek için kapılar çalarsınız. O kapıların arkasındakilerin bazıları isminizi bile anımsamadıklarını söylerler. Sözde akrabalarınız bile belki iş bulmakta yardım isterseniz diye konuyu açmak istemezler, hangi ruh halinde olabileceğinizi umursamazlar, ama hep onlar haklıdır Gregor’un ailesi gibi. Kafka’nın böceğisinizdir yine.

Bir özel hastanenin önünde vale olursunuz. İlk iş gününde rahatsızlanırsınız, özel hastane ‘sen buranın tahlil, tetkik parasını ödeyemezsin, başka yere git’ der. Beyin kanaması geçirmişsinizdir, ölürsünüz. Doğru düzgün haber bile olmazsınız. Kafka’nın böceği gibisinizdir onların gözünde çünkü.

Beyaz yakalısınızdır, bir kurumun bilgi işlem bölümünde üç kişinin işini, üç otuz paraya tek başınıza yetiştirmeye çalışırsınız gece gündüz. İntihar edersiniz. Çünkü Gregor Samsa’ya dönüşmüş, hatta belki Gregor Samsa olarak doğmuşsunuzdur.
Moto kuryesinizdir. Bütün gün motosikletin üzerinde bir şeyler taşırsınız. Yetiştiremeyince, müşteriden, patrondan azar yersiniz. Yetiştirmek acelesiyle yollarda can verirsiniz. Gregor Samsa’sınızdır.

O kadar çok Gregor Samsa öyküleri yazılabilir ki, buna herhalde sayfalar yetmez.

Benim kitabı ikinci kez okumama vesile olan İrfan Yalçın, Kafka’nın nesnel gerçeklikleri düşte görüyormuş gibi yazan bir yazın ustası olduğunu söylüyor. Kafka’nın sanki bu bozulmuş yaşamların, tarihselliğin dışında bir alın yazısı olduğunu, insanoğlunun var oldukça bu sürüp gidecekmiş gibi düşündüğünü belirtiyor ve buna karşı çıkıyor.

Dönüşüm’ün çevirmeni değerli yazar, çevirmen Ahmet Cemal ise, öyküyü hiyerarşi ve otorite düşüncesiyle temellenen, bu amaçla sözü edilen düşünceyi önce aile kurumu içerisinde odaklaştıran, toplum içerisindeki bireyin tragedyası olarak tanımlıyor ve çocuklarının hep iyiliğini, gerçekte ise köleliğini isteyen son aile yapıları yeryüzünden silinene değin, Dönüşüm’ün geçerliliğini koruyacağını belirtiyor.

Başka bir yazar ise yıllar önce yaptığı bir konuşmada ilginç şeyler söylemiş: ‘’Yalnız kalan insanın, dünyanın şu büyük akışı içinde, hamam böceğinden veya tahtakurusundan fazla bir şey olabileceğini sanmıyorum. Kafka da bir gerçeği yansıtmıştı. Onun gerçeği de bir hamam böceği olmaktı.’’

 Bence Gregor Samsa’ya dönüşmemek için sömürüsüz bir dünya kurulması gerekiyor, elbette bu bir ütopya, olsun, ütopyalar güzeldir. Aynı zamanda Büyük Atatürk’ün halkçılık ilkesinde olduğu gibi, imtiyazlı sınıfların olmaması gerekiyor. Bunlar belki çok zor.

Peki birey olarak ne yapmalıyız en azından?

Örneğin bir şirket patronusunuz ve çalışanlarınızı Gregor Samsa’laştırıyorsunuz. Yarın şirket battığında, patron da Gregor Samsa’ya dönüşebilir. Onun için kendimizin de bir gün Gregor’a dönüşebileceğimizi düşünerek, kimseyi böcekleştirmememiz gerekliliği, bence en kolay çözüm olabilir. Ya da en doğru çözüm yine eskilerde var. Aşağıdaki Şaman öğretisinden alınma sözler yaşamımızı aydınlatır:

Evrende, doğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz

Nehirler kendi suyunu içemez
Ağaçlar kendi meyvelerini yiyemez
Güneş kendisi için ısıtmaz
Ay kendisi için parlamaz
Çiçekler kendileri için kokmaz
Toprak kendisi için doğurmaz
Rüzgar kendisi için esmez
Bulutlar kendi yağmurlarından ıslanmaz
Doğanın anayasasının ilk maddesi şudur:    
Her şey birbiri için yaşar
Birbiri için yaşamak, birlik ve bütünlüğü sağlar
Eski çağlardan beri gelen bir prensiptir bu
Ben’i Sen yapar
Sonra Ben’i ve Sen’i Biz yapar
Hasan Murat Doğan
Gercekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)