Fotoğraf Altı Yazıları -17
Gördüğümüzde istisnasız hukukçular gezi grubunda olan hepimizin yüreğine bir sevinç konmuştu-pır pır eden... Mutlu eden. 28 Nisan 2009- Zeytindağı- Güre- Akçay- Edremit... Bu sevinç yüzümde kaldı. Emekle yemek sunduğunuz ve yaşadığınız evin önündeydik.
Yaşamanın güzelliği, üretmenin emek istediği üzerine kısa bir sohbetle anladığımız severek yaşadığınız ve söylediklerinizin pratiğiydi yaşamınız...Bir cennet yaratmıştınız ağabey emeğinizle, ellerinizle Güre'de... Her yaz mutlaka bir kez uğradık sonra bir kez daha karşılaşmak için sizinle. Bugün artık yoksunuz işte!
Işığınız kararında olsun-rahat uyuyun yeni dünyanızda. Bir Ege-Girit deyişi-bu söylem... Ölümünden önce bir yazışmada şair Ahmet Erhan söylemişti bunu. Büyük annem Ayvalıklı bir Rumdu diyerek hem. Belki de büyükanne saydığı biridir demişti çok sonra Ferruh, bu akrabalık konusunda bilgimiz yok demişti.
Bence bu söylem ışığınız pek çoktu, azalmasın, sürsün her daim diyedir gidişinizle...
Nasıl üzüldüğümüzü tahmin edersiniz siz: "üzülmeyin çocuklar, sizi de beklerim, gittiğim yer güzel-değilse güzelleştiririz" deseniz bile... Duyduğumuzda acı haberi; hepimizin yüreğinde bir tel koptu çıt diye... Nasıl sızladık bilsen...
Nasıl büyük hayıflar geçti sonra, yazıkladık içimizden kimilerini. Çünkü tükenmedi soyları kimi zalim insanların; sizi ve siz gibi yaşam ustalarını düşman belleyen, fenalıklar eden, değerini bilmeyen.
Sevgiyle uyuyun, sevgimiz içinde uyuyun... O kadar çok seven kaldı ki ardınızda... 27.09.2013.
Bundan sekiz yıl önce (2016) aynı gün eklediğim cümleler şöyle:
“Yıllardır her yaz gidip, beş yıldızlarla dolu oteller yerine dayımın o nohut oda, bakla sofa evinde kalıp, bir avuç bahçesinde emek veriyorsam toprağa, toprağın ve emeğin değeri biliyor olmak kadar ailenin ve yaşlıların da yalnız kalmamasını az da olsa sağlama gereğidir içimden akan....
Bir bahar gününde seni gördüğümüzde elin toprakla uğraşın en güzel halindeydi... Alnında o emeğin teri... Sonra uyudun işte... Dün gibi. Uykun rahat olsun değerli Tuncel ağabey...”
"Güzel insanların gidişiyle eksiliyor dünyamızın aydınlığı. Acılar artarken karanlıklar da güçleniyor. Oysa o güzel insanlar "vazgeçmek yok, geçit yok!" diyordu. Anımsamalı."
Sonra… Yokluğunuzdan daha zorlayan bir şeyler geçmiş başımdan ki şunları yazmışım sitemi kendi içimde… “Ben her zaman iyi düşündüm. İyilik düşündüm. Sandım ki böylelikle dünya daha güzel olur. Hesaplı, hesapçı yaşamadım hiç. Ne verirken ne alırken.” demişim yedi yıl önce. (2017) Ne yanılgı!
“Ömür bir borçmuş oysa... Tahsilatçısı varmış zamanın. Faize faiz de işleten.
Hukukta yasaktır oysa. Boşuna hukuk okumuşum, boşuna insanlık öğrenmişim. Olmayan alacağı borçlusu olmayandan tahsil eden ve nihayet tahsilat tamamlandı, sonrası borç olur diyen bir hukuk, hak duygumu, hukuk bilgimi sıfırladı, ezdi, geçti. Toprakla uğraşmaya verdim ben de kendimi. Siz gibi.
“Toprakla uğraşmak güzel. Bir avuç toprağa döneceğiz nasılsa. Ne varlığın önemi var ne ardımızdan gelecek mallar... Anımsamalı.”
Bir yıl önce, kardeşçiğim sağdı ve ben her şey gelip geçti, sitemlendiğim olaylar bile gereksiz hale geldi diye sadece sizi anan bir cümle eklemişim fotoğrafımız altına… (Öldüğünüz haberiyle paylaştığımda ölümünüzden çok sizinle bir fotoğrafı paylaşmış gibi olmuşum ki en çok beğeni koyulan fotoğraflardan biri olmuş 2008 yılından kalan o kare… )
“Anısına...” demişim anılar arasında gördüğüm geçen yıl… “İyi ki ürettikçe bölüşen insanlar oldunuz sizler ve bizler pay aldık o üretimden, aldığımız kadar borçlandık diye üretmeye devam ediyoruz sevgiyi.” demişim sonra…
Sadece dizilerden, filmlerden tanıdığımız bir insan olduğunuz için değil kimliğiniz kişiliğinizle uyumlu yaşadığınız için sevdik sizi biz. Bu yıl da “ışığınız hep kararında yine” diyorum size. İçtenlikle.
Ünsal Çankaya
Gercekedebiyat.com