- Nazım Hikmet 115 yaşında -
 
 

DO / Osmanlı bir damladan doğan ırmak 
Zaman içinde kimlerin kanı kimlerde akar
Kimler taşır göğü damarların kırmızısında
Sesi Selanikli bir sabaha açan akasya
Buhurdanlı salonda çerçevesinden çıkan resim
Adını yaşamlar kulağına ezanlı dualarla      
Mahyasız bir bayrama döner iki göz arası
Aşksızlıktan kurur Arap dadının siyah karnı   
 
RE / Tamburi Cemil Bey’ in tamburundaki peşrev
Celile Hanım’la Yahya Kemal rengârenk şiirlendiğinde
Bir dal inceliğinde çinili şarkı düm teke düm tek
Kim bilir nasıl allanır kalbe düşen beste       
Hangi yalının perdeleri açık kalmıştır
Hangi sular Boğaz’ın sevdasına karışır 
Gizli gizli başlar sözcüklerin kavgası
Putlar yıkılır putlar yekinir vakit isyandır
 
Mİ / Büyük Savaş öncesi ekmeğin bilinmeyen dili
Güneyde çeltik saplarından daha incedir sıtma
Biberli kara ekmeğe katık has un ekmeği
Ve Ankara Hapishanesi’nde voltalı çaylak Nâzım 
İlk kez güneşe çıkarılmış şiiri anadan doğma üryan 
Konaklarda anlatılanlara benzemiyor kavruk insanlar 
Ne Dadaylı Pala Tahir ne Zilli Hasan ne de Boyabatlı Kâzım  
Bitlis tütününde her nefes bir başka efkâr
 
FA / Her gün ölümü yaşamaktansa
Şimdi mayıslı bir İstanbul düşün iç çamaşırı giymeyen
Boğaz vapurlarında çiçeğe düşmüş dağınık saçlarını akşamın
Zencefil kokulu bir gazelin “ mısra-ı berceste ” ağzını          
Üstümüzden dolu-dizgin geçen karanfil kanatlı zamanı
Yaşamdandır hep bu tutku bu ağıtlı yüz bu ölüm korkusu
Döne dolaşa yaşımı soruyorsun… Aşkla akran sayılır
Karadeniz’de nokta teknenin kaderine  belki gök yakışır  
 
SOL /  Bitmez tükenmez bir Anadolu ağıdı
Öyle bir masal ki soluğun bırakmaz soluğumu
Güneşle doğar güneşle ağar güneşle batar
Frenk kentlerinin çıplak heykelli bulvarlarında suskun
Suskun dolaşırken tozlu bir köy yolu sarılır ayaklarıma
O ağlar ben ağlarım yasaklı bir türküde yasımız başlar 
Şimdi nerde hangi ağacın altında bana ayırdığın mezar
Türkçemde gömülü olsam da sonsuz zamanlara 
 
LA / Yaşamın sonsuz dengesi 
Ayırmak denizi dalgadan suyu tuzdan… Kumsala ihanet
Küçükayı’dan Büyükayı’dan  yıldız koparmak… Göğe ihanet
Ağacı yapraksız bırakmak başağı yağmursuz…Toprağa ihanet 
Taşı kayadan öpüyü dudaktan aşkı bedenden ayırmak...Doğaya ihanet
Memeden sütü kesmek çocuğu ninniden…Anaya ihanet
Şiiri sazdan düşmek türküyü kınalı gelinden…Anadolu’ya ihanet
Yasaklamak güneşi sevilendiği kenti konuştuğu dili…Nazım’a ihanet
 
Sİ / Ölüm ya da özlemin ıslak mavisi 
Mutluluğun resmini mi soruyordun Abidin’e
İstanbul’un sevdası Bursa’nın Sinop’un aşı suyu kanında
Oysa hiç kimse düşmedi senin düştüğün yalnızlığa
Islak bir özlemdi gözlerindeki Boğaz mavisi  
Yere göğe bir başkaldırı olsa da kırık kalpli direnişin   
Sözcük sözcük dize dize Türkçe’nin en güzeli anamın dilinde 
El ele göz göze şiir şiire nice ölümlerle nice dirimlerle  
 

Sabahattin Yalkın
GERCEKEDEBİYAT.COM


ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)