Son Dakika

mehmet-buyukcelik-gercek--23122024120440.jpg


Şiirin nereden gelip nereye gittiğini düşünenler, bunca yılın şiirinin toplumu sürükleyebilecek bir gücü olduğunu az çok bilirler. Toplumcu olmayan şiirin toplumu düşünsel anlamda ileriye taşıması düşünülemez.  Bireyselliğe kapılan şairler her ne kadar öz yaşamlarını öne çıkarsalar da toplumun genel durumunun içindedirler.

Ancak yaşam boylu boyunca sorunlarla uğraşan insanın yaşamıdır. İnsanın benzer sorunları ve duyguları yaşama ortaklıktır.  En önemli gereksinme, yemek, barınmak, korunmaksa ki öyledir; bir mücadele gerektirir. Sanat da kendi öz yapısı içinde bu mücadeleye ortaktır. Yaşamdan kaynaklanan gerçekçi yapıtlar toplumcu özelliği taşır.

Ancak şiirin bir ayna olmadığı da bilinmelidir.

Sanatın, özellikle şiirin genel karakteri hayatın içinden ve insandan insana olmasıdır. Şairler, ışığı çoğaltıp topluma yöneltmiyorsa, insanı ve sorunlarını öne almıyorsa yazdıkları neye yarar ki…

Şiirin tarihsel temelinde olan muhaliflik ta halk ozanlarıyla kendini göstermiş, onlar da öfke ve kavga şiirleriyle her türlü haksızlığa, zulme başkaldırmışlar, ezilmişler, susturulmuşlardır. Yanmaktan korkanlar ise zalimlere yandaş olup kral sofralarında keyif çatmışlardır. Günümüzde eskiye oranla daha insanca yaşıyorsak bunda özgürlükçülerin payı vardır. İşte toplumu geleceğe taşıyan şiir onların şiiridir.

Yüzyıllardır süren toplumcu şiirin varlığının ve uzun ömrünün nedeni de bu bitmeyen dikta anlayışlarına tepkidir. İnsanlık ve sanat tarihi, yönetenlerle yönetilenlerin iki ayrı ideolojiyi seslendirdiği belgelerle doludur.

Günümüzde toplumcu şiirin ne olduğunu bilmeden küçümseyen, siyasallaşma olarak suçlayan kimseler sloganlaşan çarpık şiir anlayışını toplumcu şiir sayarak konuşuyorlar.

Hatta bunların içinde toplumcu gerçekçi şiiri yadsıyan ve yanlış bulanlar var! Şiire siyaset sokuluyormuş onlara göre.

Oysa yaşamın her anı politik çıkarlarla örülmüştür. İnsan hayat boyu her şeyi seçerek kendi politikasını yaşamaktadır.

Bu gerçeğe rağmen şair sanatsallıktan ödün veriyorsa, estetik değerler içermiyor ve sanatın kendi inceliklerinden de kopuksa zaten ortada şiir yoktur. “Toplumcu gerçekçi” şiirin geçmişinde bu tartışmalar yaşanmıştır ve şiirden ödün vermeyen toplumcu sanat anlayışı önemsenmiştir.

Var olan haksızlık ve zulmün yansıtılması bir gazete haberi niteliğindeyse buna şiir demek elbette olası değildir. Emeğiyle yaşayanların içinden neler geçtiğinin ne kadar vurucu olduğunu gözardı etmez gerçek şiir. Genel gerçekçilik ile şiir dilinin ifadesi ayrı şeylerdir.  Ne söylendiği önemli olsa da, şiir olabilmesi için öncelikle nasıl söylendiğine bakmak gerekiyor.  Bu doğrulara dayanmayan şiir gerçekçi değil, sanatın dışına düşmüş günlük siyasi slogandır.              

Şiirdeki anlamla, düzyazıdaki anlamın aynı görülmesi yaygın bir yanılgıdır.  Şiir gerçeği dönüştürebilir ve düzyazının anlamından da yansıtıcılığından da ayrılır. Şair salt bir yansıtmacı olamaz, o anlayışla toplumu ileriye taşıyamaz.

Günümüzün toplumcu şiiri geçmişin büyük ustalarının izini sürerken, bilgi birikimli genç şairler arasında yeni çıkışlara rastlamak da şiirin geleceği için şiir severleri umutlandırıyor.

Mehmet Büyükçelik
Gercekedebiyat.com

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM