Mohamed Effat diye bir Arap karikatürcü
1996 yılı yazında bir gün, Karikatürcüler Derneği bürosuna beklenmedik bir telefon gelir… Arayan Mısırlı karikatürcü Mohamed Effat’tır: “Falan gün filan saatte ilk kez İstanbul’a geliyorum. Karikatürcüler Derneği benimle ilgilenir mi?” Bunu soran Effat’a, o günlerde yönetim kurulunun “eli ayağı gibi” görev yapan B. Sadık Albayrak şöyle yanıtlar: “Yönetime danışayım, yine konuşalım…” Söz konusu gün ve saatte Kahire’den havalanan uçak, İstanbul-Yeşilköy havaalanına sorunsuz iner fakat kule radarının bile göremeyeceği küçük bir sorun pistte değilse de terminalde duruyordur! “Meslektaşımızla tabii ki ilgileniriz” diyen dernek yöneticileri, Mısırlı karikatürcünün havalimanında karşılanmayı bekleyeceğini düşünmemişlerdir. Bu nedenle, Mohammed Effat’ın cıvıl cıvıl kara gözleri, havaalanı dış hatlar çıkış kapısında, isminin yazıldığı kartonla kendisini bekleyen bir dernek görevlisini boşuna arayacaktır. Yine de, o gözünde büyüttüğü kocaman İstanbul’un merkezi sayılır Sultanahmet’i bulması o kadar zor olmaz... Effat’ın İstanbul’daki ilk durağı olan Karikatürcüler Derneği o yıllarda Sultanahmet’tedir… “Az İngilizce”nin sebep olduğu bu küçük iletişim kazası tanışma faslını birazcık olumsuz etkilese de, iki yakasının mayasına o aynı sıcak özünü veren ‘Akdenizlilik’ galebe çalar. Mohamed Effat o kadar cana yakın, sevimli bir kişiliktir ki tanıştığı bütün karikatürcülerle hemen arkadaş olur. İstanbul gezisi boyunca, neredeyse her gün görüştüğümüz Mohamed Effat, biz yeni dostlarına güzel bir sürpriz bile hazırlamış; Mısır Konsolosluğu’nda, Karikatürcüler Derneği yönetim kurulu üyeleri ve eşleri şerefine vereceği bir akşam yemeği davetini organize etmiştir. Özgün Arap yemeklerinin olduğu, içkilerin içildiği o güzel akşamda Karikatürcüler Derneği başkanı Canol Kocagöz, karikatürcü büyüğümüz ve Sümerolog Veysel Donbaz, yönetim kurulu üyeleri Necati Abacı ve Mustafa Bilgin şahitliğinde, konuk meslektaşımız Mohamed Effat’ın yakasına taktığı ‘Karikatürcüler Derneği rozeti’ iki milliyetin önce insanlık, sonra sanat potasında kaynaşmasının nişanesi gibi parlar. 2011 yılında ‘28. Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması'nın jüri üyeliği için Türkiye'ye bir kez daha gelen Mohamed Effat, evet bir Arap’tır ve bu konu, sözü getirmek istediğim asıl yerdir… Arap denilince, hepimizin zihninde ister istemez, daha azı tarihten ve daha çoğu gelenek görenek farkından gelen iki olumsuz fotoğraf oluşur… Oysa Arap denince hepimizin imgelemine örneğin, “şuaradan” Adonis düşmeli, Mahmud Derviş düşmeli, 1996’dan bu yana da, kanlı canlı el sıkıştığım karikatürcü Effat gelip yanlarına ilişmelidir. (…) Kaydet! Arabım Sen yağmaladın bağlarını atalarımın Benim ve tüm çocuklarımın sürdüğü toprağı sen yağmaladın Bana ve torunlarıma hiç bir şey bırakmadın şu kayalıklardan başka! Söylendiğine göre hükümetiniz bunları da alacakmış, öyle mi? Madem öyle! Kaydet! Kaydet ilk sayfanın ta en başına Nefret etmem insanlardan Hiç kimseye saldırmam! Ama aç kalınca toprağımı gaspedeni çiğ çiğ yerim! Kolla kendini, kork benim açlığımdan Kork benim öfkemden! Kolla kendini! İnsanı yaşadığı tarihin içinde değerlendiren, kaderini belirleyen sınıfsal konumunu önceleyen bakış açısı ile ülkesinde veya dünyada haksızlıklara tepki veren vicdan sahibi bir karikatür sanatçısı olduktan sonra; Mohamed Effat bir “Türk”tür, bu satırların yazarı tam da bu nedenle bir “Arap”! 2019’da, 71 yaşında yıldızlara karışan, tam adı Mohamed Effat Abd El-Azim İsmail olan dostumuz Effat’ı, 2024 yılı biterken özellikle anmak istedim… Hem şansları hem şanssızlıkları kadim coğrafyalarına, lanet sömürgeci saldırganlığın acısında boğuşan Effatların, Mahmud Dervişlerin, Adonislerin sesine ses, soluğuna soluk katma çabası en azından ruhuma iyi geldiği için! (…) şehir kapkara karanlık Mustafa Bilgin
şiirler okuyup simsiyah boşluğa
seni çağıyorum sesime
bugün yırt bu geceyi baştan sona dolaş tüm şehri
bütün sokak lambalarını yak
bütün kapıları çal herkes uyansın
bir müjde olsun içinde senden bir şeyler olsun
bu gece şehir uyumasın
bu karanlık
bu şehir
bu gece
bu son olsun
bu gece bu simsiyah karanlığı yırtan bembeyaz çığlık
bana seni getiren müjde olsun
bu son olsun içinde sen olsun.
Gercekedebiyat.com