hanimeli-nadir-avsaroglu-20251206005434559.jpg


Müdürüm 

Bir kış günü ama birden 

Hanımeli aklıma geldi 

Benim çocukluğumun bitkisi 

Çocukluğumun en güzel kokusu 

 

Baharın ve yaz gecelerinin 

En güzel kokan çiçeği 

Kokusu ile burnu yakan, bayıltan,  

İnsanı alıp götüren, uyutan.  

 

Hanımelinin 

Kokusunu duyduğun zaman  

Aklında ne varsa uçar gider,  

Kokuya odaklanmaktan dolayı  

Konsantrasyonun dağılır ve  

Seni başka türlü bir ortamın  

İçine alır, mutlandırır. 

 

Bu çiçeğe bahçe kapısı demirlerini  

Sarmaladığı bir durumda rastlanılınca  

İnsanın içi açılır güzel kokusundan  

Yanından geçen bir yolda ilerlemek  

Üzere programlanmış da olsanız  

O bahçeye giresiniz gelir.  

En güzel kokan çiçeklerden biridir. 

 

Bazen kötü bir günün ardından  

Ilık bir rüzgarla,  

Hiç ummadığın bir anda  

Yüzüne çarpar kokusu,  

Yabancı bir sokakta. 

O an cennetin varlığının ispatıdır... 

Müdürüm 

Çocukken, kış mevsiminde sokağa çıkmazdık. Babaanne ya da annem izin vermezdi. Zaten okul da vardı. İlkbahar hem havaların ısınması, hem derslerin hafiflemesi demekti ve aynı zamanda sokağa çıkabilmenin başladığı aylardı tüm çocuklar için. 

Sokağa çıkmaya başladığımız ilk zamanlarda, bütün kışın hıncını almamız gerektiği gibi bir endişemiz vardı sanki. Bisikletti, toptu, koşmaydı, kovalamacaydı, kavga, dövüş ne varsa çocukluğa dair. Belli bir saatten sonra narin bacaklarımız kaldıramazdı yorgunluğu, gider bir yerde otururduk. O yorgunlukları atma mekânımız, nefeslendiğimiz, eve döndüğümüz zaman fırça yememek için terimizin soğumasını beklediğimiz yer, işte o hanımelinin tüm sokağı kokuttuğu taş duvardı. Dayak yediğimizde gidip ağlamışlığımız da vardır o duvarda, oturup çekirdek yediğimiz de, yaptığımız yaramazlıkları anlatıp bu konuda daha büyük başarılar için birbirimizi motive ettiğimiz de, gevezelikler edip cıvıl cıvıl kahkahalar attığımız da! Bilirsin Müdürüm, tam çocukluk işte ya... 

Aslında pis, kirli, leş gibi bir duvar. Ama hep orda otururduk. Neden hep orda oturduğumuzu büyüdükten sonra anladım. Hanımelinin, aslında bilinçaltımıza işleyen kokusuymuş bizi hep aynı duvarda oturmaya iten. Çiçeğe koşan arılar gibi duvara değil, kokuya gidermişiz. En büyük endişemizin sokaktan eve erken çağrılma, en büyük korkumuzun da bir sonraki gün ceza yiyip sokağa çıkamama ihtimali olduğu günlerimizde işlemiş içimize o hanımelinin kokusu. Şimdilerde komşunun evinin girişinde bir hanımeli var. Her yaz ve bahar aylarında sokağa çıkarken ya da gün dışarıda gezinirken içim dolduran kokusuyla. Komşudaki hanımeli er akşam eve girerken kokusuyla selam gönderiyor bana çocukluğum. 

Hanımelinin kokusu,  

Bilinçaltıma işlediği kadar  

Eskiye özlem aslında  

Benim her akşam  

Eve girerken kimyamı bozan. 

Bak diyor, sen beni unutsan bile  

Ben seni unutmadım. 

 

Bu dünyaya ait değilmiş de  

Yolunu şaşırıp gelmiş gibi. 

Bu dünyaya yakışmayacak  

Kadar güzel kokan çiçek. 

 

Müdürüm, hanımeli 

Kokusu beni benden alan  

Şahane çiçek, muhteşem bir bitki.  

Bir sokakta yürürken ansızın  

Kokusu burnuma gelen ve yüzüme  

Birden bir tebessüm oturtan.  

 

Hanımeli 

Her sene kokusunu aldığımda  

Başka mutlu hissediyorum kendimi.  

Kapladığı bahçe duvarı,  

Bulunduğu sokak bir anda  

Güzel insanların yaşadığı  

Bir yere dönüşüyor gözümde 

 

Hanımeli 

Kanun hükmünde kararname ile  

Her evin bahçesine dikilmesi gereken  

Doğanın ve tabiat ananın bir lütfu,  

Dünyanın en güzel kokusu  

Çocukluk anılarımın mimarı.  

Mayıs ayını ekstra sevme sebebi.  

 

Hanımeli 

Böylesine kokan bir çiçeğe  

Hanımeli ismini verecek kadar  

İnce ruhlu, kibar insanların 

Bahçesinde salınıveren 

 

En mutlu olduğum zamanların  

Anısından çıkıp gelen koku. 

 

Şairin de dediği gibi 

O mavi gözlü bir devdi. 

Minnacık bir kadın sevdi. 

Kadının hayali minnacık bir evdi, 

Bahçesinde ebruliii 

Hanımeli açan bir ev. 

Nadir Avşaroğlu 
Gercekedebiyat.com 

 

 

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler