Yılbaşının anlamı
1926 yılı… Cumhuriyetin hicri takvimi bırakıp miladi yıla geçtiği yıldı. Gazeteler, haftalık ve aylık dergiler özel yılbaşı sayıları hazırladılar. Özel yılbaşı sayısı yayınlamak geleneği o yıl başladı. Bol reklam alan ve çoğunlukla saklanan bu tür özel sayıların tirajı da yüksekti. Ekler dışında da geçen yılın öne çıkan olayları, haberleri; dergi ve gazetelerde yılbaşına doğru sayfaları doldurmaya başlardı. Bazı önemli durumlar, baskın özellikler geçmiş yıla adını verirdi. Ekonomik krizler, önemli seçimler, savaş dönemleri belirleyici olurdu. Örneğin Hayat dergisi 1956 yılı için “Harp ve ihtilal yılı” demişti. Cezayir ve Süveyş’te savaşın başlaması, Fas’ın özgürlüğüne kavuşması, Macaristan’daki ayaklanma bu nitelemenin nedenlerini doğurmuştu. Magazin dergileri ise kendi alanlarında bir değerlendirme yapardı. Hangi yıldız evlenmiş, hangisi boşanmış. Ankara’yı ziyaret eden sinema sanatçısı kim olmuştur? O yılın dedikoduları ve skandalları nelerdir? Gelecek yıl için de tahminlerde bulunulurdu. Örneğin “1957 yılının en parlak yıldızı kim olacak?” Yılbaşı’nın en önemli reklam verenlerinin başında elbette içki üreticileri gelirdi. Kocataş Lüks Şampanya Gazozu yılbaşını kutlar, hayranlarının kendisini unutmamasını hatırlatırdı. Tekel de (o zamanki adıyla İnhisarlar İdaresi) uygun fiyatlarıyla seçenekler sunacağını açıklardı. Tayyare Piyangosu çekilişi, 31.12.1932 Beyazıt, Cengiz Kahraman Arşivi Yine gazetelerde, çeşitli yılbaşı programlarından hangisini seçeceğimiz konusunda kararımızı etkileyecek ilanlar da önemli yer alır, ilanın altındaki “mühim notta”, yılbaşı gecesi için, bu muazzam programa ilaveten, orijinal dans, caz, şan, kotiyon ve sayısız sürprizler hazırlandığı hatırlatılırdı. Ve büyük harflerle “Yerler numaralıdır. Kapatmakta acele ediniz” uyarısı yazılırdı. Evde yılbaşı geçirecekler radyo programını Radyo Haftası dergisinden öğrenirlerdi. Örneğin dergi, 1952 yılının son gününde Ankara Radyosu’nun yılbaşı programında çalınmak üzere Nihad Baysal’ın 15 dakikalık bir plak doldurduğunu açıklamış okunan şarkılar arasında “To Love Somebody”, “Misirlou”, “Bibidi-Babidi-Boo” nun olduğunu açıklamıştı. Ankara Radyosu için plak dolduran bir başka sanatçı da Celal Şahin’di.1
Nuri Halil Poyraz yönetiminde İstanbul Radyosu canlı yayını, 31.12.1957, Hürriyet Gazetesi Yılbaşı’nın hemen ertesinde gazeteler bu kez yılbaşıyla ilgili dedikoduları aktarırdı. Dedikodu yazarları içinde en tanınmışı Adalet Cimcoz’du2. Fitne Fücur imzasıyla yazdığı yazılar dilden dile dolaşırdı. 72 yıl önce, 1953 yılbaşı yazısı şöyleydi: “Akşamın en güzel kadını yine Bayan Hâle Birol idi. Fakat güzel gözlerindeki istihzaya (alaya alma) çarpmamak şartı ile… Genç kızların başında Meral Sirer geliyor. Zümrütleri belki yaşı için fazla ağır ama o da geçkin taze kadar dansı seviyor. Simsiyah gözlü, simsiyah saçlı Mukaddes Hanımın elbisesi pek orijinaldi; kendisi de pek sempatik, pek hassas bir kadın. Feyzi Bey esmerleri tercih etmekle muhakkak ki pek isabet etmiş. Akşamın tüysıklet şampiyonu Selâmi’nin cin gibi karısı Semra, üzerinde Lütfiye Arıbal’ın olduğunu tahmin ettiğim işlemeli bir tuvalet var. Bayan Semra viskiden başka bir şey de içmiyor. Hanımlar çıplak tuvaletleri içinde pek rahattılar; fakat bazı fraklı erkekler, kazık yutmuş gibi dimdik oturmağa mecbur oldukları için yeni seneye pek rahat giremediler galiba.”
Cumhuriyetin ilk yıllarında birçok yenilik gibi yılbaşı da çekingenlikle karşılanmıştı. Örneğin Peyami Safa 31 Ocak 1936 günü Tan gazetesinde şöyle yazmıştı3: “Birkaç sene evveline gelinceye kadar bir Müslümanlar için yılbaşı kelimesi, Noel, paskalya, karnaval veya herhangi bir yortu gibi, seyircisi ve yabancısı olduğumuz bir âlemin günlük ve od ağacı kokan alaca karanlık ayinlerinden farksızdı. Birkaç senedir, bir de baktık ki, medeni sebeplerle benimsediğimiz bu yılbaşı da Noel gibi, Hazreti İsa şerefine, İncilin yasak ettiği günahları işlemeye dünyanın her yerinde vesile teşkil eden hoş bir eğlence imiş.”
Atatürk'ün dansı, Ankara Palas, 31 Aralık 1933 50’li 60’lı yıllarda yılbaşı konusunda en sık yazan isimlerin başında Fikret Adil4 gelirdi. Türkiye İş Bankası’nda memur olarak çalıştığı sırada, 1961 yılı sonunda yazısını şöyle bitirmişti: “Yeni yılın eşiğinde, yabancı bir evde, kiralık bir kadının yatak odasının kapısını açar gibi olurum. İçeride kim ve ne biçim bir kadın var? Belki balet artistlerinin iğreti, belki de bir heykelin ölümsüz gülümsemesini takınmıştır. Yılbaşı geceleri Habeş dadım Menekşe’yi hatırlarım. Yağmurlu günlerde pencereye oturur, dışarılara bakardı. Hurmalıkları görüyormuş gibi gelirdi bana! Sonra öldü. Veremden dediler. Ben o özlemden öldüğünü sanıyorum. Ve Noel ile yakınlığından ötürü Hıristiyanlığı düşünürüm. Nasıl olur da İsa sevmeyi överdi de kilise aşkı yasak etti! Ve zaman neden aşka karşıdır?” * “Genç, olgun röportajcılar kapı kapı dolaşarak kalburüstü zevata sorarlar: ‘1953 hakkında ne düşünüyorsunuz?’ Suale muhatap olan ya iyimserdir ya kötümser. Bunun için alınacak cevap da karaktere göre değişir. Fikrine müracaat edilen zat birinci sınıftan ise: ‘1953 bize saadet getirecek, refah getirecek; sandıklarımız, dolaplarımız giyecekle dolacak… Yoksulluk yüzü görmeyeceğiz!’ der; yok eğer kötümserlerdense: ‘1952’den ne gördük ki, 1953’den bir şey ekleyelim. Perşembe’nin gelişi çarşambadan bellidir. Allah hepimize sabır versin!’ sözüyle keser atar.” (Ref’i Cevad Ulunay, “Yılbaşı ve Kumarları”, Mizah, 27.12.1946) * “O ne hovardalık rezaleti ne sefahat gecesi idi!.. Aşağıda, yukarıda ne kadar genelev varsa kapılar çekilir; her gazino, her kahve, her koltuk (küçük meyhane) bir kumarhane. Her sokakta çalgı, saz eğlentisi, çengi çalgı ile dans eden kadın oyuncu), köçek (kadın kılığına girip sahnede oynayan erkek) … Her evin her odasında bir ziyafet sofrası. Üstünde hindiler, yemişler, rakılar, biralar, etrafında türlü türlü erkekler… Evinden birinden çık ötekine gir… Kumarhanenin birinde yutul, ötekinde kazan! … Fuhşa, sarhoşluğa ait hangi veya kaç türlü vasıta varsa hepsi ayakta; bildiğimiz karnavallar yahut eski Roma’nın satürnalleri (Tanrı Saturnus şerifine yapılan şenlikler) buralarda akşamleyin dirilir, sabahleyin can çekişirdi.” (Ahmed Rasim, “Evvelki Yılbaşılar”, Muharrir Bu Ya, 1969, ss.249-255.) * “İlkkanunun son günü akşamı, gönlümüzde bir ümittir başlıyor. Radyodan gelen ses, koynumuzda sımsıkı sakladığımız, bize bin türlü vaatlerde bulunan Tayyare piyangosu biletinin numarasını söylemese bile yine ertesi gün bizim için bir saadet devresi başlayacağına inanıyoruz. Bu tatlı hülya birkaç gün devam ediyor ve sonra yeni seneye alışıp, onun yeni olduğunu unutup on iki ay sonrası için, gönlümüze hoş gelen tasavvurlar kurmaya başlıyoruz.” (Nurullah Ataç, “İkinci Kanun (Ocak)”, Resimli Hafta, 31.12.1938). * “On beş, yirmi sene evveline kadar yılın değiştiğini ve yenileştiğini, Muharremde aşureden ve Mart’ta Balıkhane merasiminden hatırlardık. Türkiye’de hayat çok basit, fikir hareketleri gayet dar, hele dünya hadiseleriyle münasebet pek azdı. Bir çoklarımız cihandan habersiz, gelip geçen zamandan kaygısız, bir ot gibi belki rahat, fakat bir ot kadar manasız yaşardık. Şimdi yıllarımızı, birçok maceralarla, iyi kötü sayısız hadiselerle, facialarla, komedilerle ve cihanın dört köşesine ait haberlerle dolu uzun bir sinema perdesi karşısından çekilir gibi dolgun ve yorgun kapatıyoruz.” (İbrahim Alâettin Gövsa, “Yeni Yıl”, Yedigün, 1 Ocak 1936). * Doğan Kardeş dergisinin Ocak 1946 sayısı da çocuklara önemli mesajlar veriyordu: “Yeni yılda; Kendimize iyi bakacağız! Hastalanmamaya çalışacağız! Derslerimizi günü gününe hazırlayacağız! Arkadaşlarımızla iyi geçineceğiz! Oyunlarda mızıkçılık etmeyeceğiz! Birbirimize yardım edeceğiz! Daima tatlı dilli, güler yüzlü, doğru sözlü olacağız! Büyüklerimizi sayacağız, küçüklerimizi koruyacağız! Her şeyin güzelini ve iyisini bileceğiz! Her şeyin kıymetini bileceğiz! Yurdumuza ve milletimize faydalı olmak için çalışacağız! Ve Doğan Kardeş’ e yeni kardeşler bulacağız!” (Doğan Kardeş, Ocak 1946, sayı:11, s:3) ______________________ 1 Celal Şahin, (1925-2018), Cumhuriyet döneminin ilk şovmenlerinden. Kabataş Lisesi’nde okudu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nden mezun oldu. Sanat hayatına lise öğrencisiyken başladı. 2 Adalet Cimcoz, (1910-1970), Dublaj ustası, mütercim, sanat eleştirmeni, dedikodu yazarı. Almancadan yaptığı çeviriler, gazetelerde "Fitne Fücur" adıyla yazdığı dedikodu yazıları ile tanındı. 3 Peyami Safa, (1899-1961), Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Matmazel Noraliya'nın Koltuğu ve Yalnızız gibi psikolojik türdeki eserleriyle Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının önde giden yazarlarından. Yaşamı ve fikrî hayatındaki değişimlerini eserlerine de yansıttı. Server Bedi takma adıyla birçok roman kaleme aldı. 4 Fikret Adil, (1901-1973), Gerçek adıyla Fikret Adil Kamertan. Yazar, gazeteci ve çevirmen. Selim Esen
Gercekedebiyat.com