Diyanet’in dini referanslarla hukuk normlarına müdahalesi yetki gaspıdır
Diyanet geçtiğimiz günlerde Türkiye’deki tüm camilerde kadınların eşit miras hakkını hedef alan bir hutbe okuttu.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 15 Ağustos 2025 tarihinde yayımladığı 'Kul hakkı ateşten gömlek' başlıklı Cuma hutbesinde kadınların miras hakkına da değindi. Ailede, toplumda ve dünyada yaşanan bütün kötülüklerin temelinde kul hakkı ihlalleri olduğu söylenen hutbede, miras hakkına ilişkin şu ifadelere yer verildi: "Karşılıklı rıza olmadan, Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek, ilahî adalete aykırıdır. Dolayısıyla kişinin kız çocuklarını mirastan mahrum bırakması, kız çocuklarının da Allah'ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır." Diyanet bu hutbe ile bugün de bin dört yüz yıl önceki şeriat hukukundan yana tavır koymuş oldu. Hutbenin teolojik kaynağı ‘feraiz’ denilen İslam Miras Hukuku’dur. Kuran’ın Nisa Suresi 4:11, geleneksel fıkıh anlayışı mirasçıların payının Tanrı tarafından belirlendiğini, erkek çocuğun kız çocuğuna oranla iki kat pay alacağına ilişkindir. Ayette ayrıca eşin hakkı, kocasının mirasının 1/8 ya da 1/4, mirasçı eğer erkek ise karısının mirasından 1/4 veya 1/2 olarak, yaşayan diğer mirasçılar varsa (amca, hala, torun vs.) onların da mirasa dâhil olacağını belirlemiştir. Medeni Kanun 17 Şubat 1926’da TBMM tarafından kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Yasanın yürürlüğe girmesi ile birlikte şer’i hukuk yürürlükten kaldırılmış, çağdaş hukuk anlayışı onaylanmış, yasa aile yapısında önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Medeni Yasa kadın/erkek ayrımını ortadan kaldırarak eşit miras hakkı tanımıştır. Miras çekirdek ailenin hakkıdır, yasa çekirdek ailede miras bırakandan başka mirasçının olmaması halinde uzak akrabaların da mirasa dâhil edilebileceğine hükmetmiştir. Ayrıca miras bırakan isterse mirasını dilediğine bırakabilir. İslam hukuku buna da kısıtlama getirerek 1/3 vasiyet hakkını tanımaktadır. İslam miras hukuku eşitsizlik üzerine kuruludur, bu eşitsizlikler toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanır. Erkeğin, kadının alacağının iki katını alması erkeğin ailenin nafaka yükümlüsü olmasına dayandırılır. Oysa günümüzde kadın da ailenin nafaka yükümlüsü olarak çalışma yaşamında yerini almıştır. İslam hukuku bireysel özgürlüğü sınırlandırmaktadır, bu sınırlandırma miras bırakanın mutlak tasarruf hakkının yok sayılması anlamına gelir. Çağdaş anayasalar, yasalar eşit yurttaşlık ilkesine göre düzenlenmiştir. İslam hukuku cinsiyeti ve aile bağlarını öne çıkararak mirasçıları ayrıştırarak eşit yurttaşlık hakkını ortadan kaldırmaktadır. Sadece bu yapısıyla bile İslam hukuku teolojik Tanrısal iradeyi, toplumsal dayanışmanın önüne koyduğu için geçersizdir. Şer’i hukuk toplumsal dayanışmanın, vasiyet özgürlüğünün karşısındadır. Miras hukuku, bir toplumun mülkiyet, aile, toplumsal adalet anlayışının en önemli göstergelerindendir. İslam hukukunun aksine çağdaş hukuk, insan iradesi, eşit yurttaşlık anlayışı üzerine kuruludur. Kadının mirastan aldığı payın erkeğin payının yarı oranında olması, modern hukuktaki cinsiyet eşitliği ilkesine aykırı, toplumsal gerçeklikle çelişkilidir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın miras hukukuna ve çağdaş yaşam biçimine İslami hukuk ölçütleriyle ayar vermesi, kurumsal yapısı ile uyuşmamaktadır. Modern devletlerde hukuk, seküler ve evrensel ilkeler üzerine kurulu bir toplumsal sözleşmedir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın miras hukukuna ilişkin İslam hukuku hükümlerini referans göstermesi, çağdaş hukuk ve toplumsal düzleme müdahaledir. Bu durum, laiklik ilkesinin aşındırılmasına, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yeniden gündeme getirilmesine, çağda hukuk devleti algısının zedelenmesine neden olmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı, Anayasa’ya göre din hizmetlerini yürütmekle yükümlüdür, ancak yasama ve yürütme organı değildir. Buna karşın çağdaş hukuk sistemine, çağdaş yaşam biçimine fetvalar, hutbeler aracılığıyla ayar vermesi Anayasa, yasa ve laik devlet düzeniyle çelişmekte, iki farklı hukuk sisteminin varlığı algısını yaratmaktadır. Hukukun kaynağı dinsel dogmalar değil, demokratik süreçlerdir. Türkiye’de hukuk normlarının kaynağı TBMM’dir; Diyanet’in dini referanslarla müdahalesi, yetki gaspı anlamına gelmektedir. Halit Payza Gercekedebiyat.com