Halikarnaslı Herodot
HALİKARNASLI/BODRUMLU HERODOT VE TARİH-YAZIN İLİŞKİSİ Öz anlatımıyla Halikarnaslı olan Herodot (MÖ. 490/480- 430/420) Antik Yunan döneminde tarih, coğrafya, halkbilimin ve öyküleme ya da anlatılaştırma sanatının öncüsüdür. Çiçero, Herodot’u “tarih yazımının babası” olarak nitelendirmiştir. Herodot iki ciltten oluşan “Tarih” kitabında öncelikle Pers İmparatorluğunun yükselişini (MÖ. 6.yy), Yunanlara karşı Pers Savaşları’nı (MÖ. 5.yy) ve ilgili halkların kültürlerini anlatır. Bu kitaptaki anlatımlarında Atina, Mısır, Karadeniz yöresi, Makedonya, Trakya, İskitler ülkesi ve Babil’e yaptığı gezilerde edindiği kapsamlı izlenimlerine yer verir. Dönemin egemenlerine ilişkin eleştirel tutumu nedeniyle, yaşamının on yılını Samos adasında sürgünde geçirir. Sürgünden sonra döndüğü ve kısa süre yaşadığı Halikarnas’ı bir daha dönmemek üzere terk eder. Herodot’un kişiliğinin belirgin özelliği, eleştirel düşünme ve davranma olarak nitelendirilebilir. Bu kişilik özelliğinden ötürü, egemenlerle karşıtlaşır ve bu karşıt tutumu nedeniyle, “sürgünü” deneyimlemek zorunda bırakılır. Herodot’un dönemin dünyasına, halklarına ve kültürlerin çeşitliliğine ilişkin ayrıntılı bilgiler içeren ve dokuz bölümden oluşan “Tarih” adlı yapıtı olağanüstü büyüklüktedir ve büyük etki bırakmıştır. Kendisinin de ait olduğu topluluğu “Asyalı Helenler” kavramını kullanan Heredot’un, anayasa ve devlet biçimlerini de irdelediği ‘Tarih’ adlı kitabı, “Batı tarih yazıcılığının kurucu belgesi” olarak görülür, “demokrasi araştırmaları” ve öyküleme sanatı için yol gösterici yapıt diye nitelendirilir.[1] Öz yurdu olan Anadolu’nun kültürünün yanı sıra, Mısır ve İran kültürlerini irdeleyen Herodot’un kullandığı başlıca kaynak, sözlü aktarımlardır. Asya ile Avrupa’yı ayıran ve Kserkes’in Yunan Seferi açısından önem taşıyan Çanakkale ve İstanbul Boğazı, Herodot’un çok önemsediği ve uzunluk ve genişlik özellikleri açısından ayrıntılı betimlediği bölgelerin başında gelir. Aynı zamanda halkbilimci ve kültür felsefesinin öncüsü olarak da nitelendirilen Herodot, sözlü aktarımdan yazılı anlatıma geçişi de gerçekleştirmiştir. Böylece, insanlık tarihinde en kalıcı ilerleme atılımını gerçekleştirmiştir. HERODOT’UN KADININ TOPLUMSAL-KÜLTÜREL KONUMUNA BAKIŞI Herodot, toplumsal yapılar, kültürel koşullar ve yaşam tarzları arasındaki dolaysız ilişkiyi de irdeler. Bu bağlamda Anadolu’daki kadınların toplumsal konumları ile diğer ülkelerdeki kadınların durumlarını karşılaştırır. Mısır’da kadınların alım satım işleriyle, erkeklerin ise dokumacılık ile uğraştıklarını, Likyalılarda çocukların ya da genç kuşakların babaya göre değil, anneye göre adlandırıldıklarını, kadınların toplumsal yaşamda daha üst konumda olduklarını aktarır. Böylece, kadınların ve erkeklerin toplumsal yaşamı biçimlendirme olanaklarını ilk kez irdeleyen düşünür niteliği kazanır. Yunanlardan önce tanrılara ad veren Mısırların kültür birikiminin, Yunan kültürünü kalıcı biçimde etkilediğini yazar. Söz konusu nedenlerle ve politik çözümlemeleriyle de öne çıkan Heredot döneminin en önde gelen Aydınlanmacısı olarak nitelendirilebilir. Tarih ile yazın arasında dolaşan Heredot’un ‘Doğulu Kralların Öyküleri’ kitabındaki anlatımıyla, Mısır Kralı Psammetichus, “dünyanın ilk halkı hangi halktır?” sorusuna yanıt bulmak için araştırma yaptırtmıştır. Bu araştırmaya göre, “Firikler” ilk halktır ve diğerleri onu izlemiştir.
Herodot hikayesini okurken defne çelengiyle taçlandırılmasının gravürü. Herodot materyallerini sistematik olarak toplayan bilinen ilk tarihçidir. Heredot’un anlatımıyla, Batı’da adından sıkça söz edilen Pers Kralı Kserkses (MÖ. 6. yüzyılın ikinci yarısı, MÖ 5. Yüzyılın ilk yarısı) Yunan ülkesine sefere çıkmadan önce ordusunu Kapadokya’da toplar. Sardes üzerinden Troya’ya gider ve burada Troya Savaşı’na ilişkin anlatıları dinler. Oradan da Çanakkale Boğazı’na (Hellespont) geçer ve burada bir köprü yapımı buyruğunu verir. Herodot’u anlatımıyla, köprü doğal koşullara dayanamayıp çökünce, Ksekses, köprüyü kırbaç cezası ile cezalandırır. Cezalandırıcılar konuyu şöyle açıklar: “Acı, tuzlu su, efendimiz sana bu cezayı verdi; çünkü sen ona zarar verdin. Ayrıca, sen istesen de istemesen de efendimiz öbür yana geçecektir. Sana hiçbir insan kurban edilmeyecektir; çünkü sen aldatıcı ve tuzlu bir ırmaksın.” Xerxes hem denizi cezalandırır, hem de köprü yapımından sorumlu olanlarını kafalarını kestirir. Bunun üzerine “yeni köprüler” yapan ustalar, köprüleri şöyle kurar: “Karadeniz’e doğru iki farklı türden üç yüz altmış gemi dizdirirler ve bunların denize karşı yan konumlandırırlar. Ayrıca Çanakkale Boğazı’nda denizin akımına ve Karadeniz’e doğru esen rüzgârın yönüne göre ve urganları sıkıca bir birine bağlayacak biçimde bir başka gemi dizisini konumlandırırlar. Aynı şekilde Ege Denizi’ne doğru esen Doğu ve Güney yelinin yönüne göre gemiler konumlandırılır. Üç ayrı yerde gemiler arasında boş alan bırakarak, Karadeniz’e gidecek ve Karadeniz’den gelecek küçük gemilerin buradan geçmesini sağlarlar.” Böylece, köprü işlevi görecek biçimde gemileri sıraladıktan sonra “her biri bir gemi uzunluğunda ahşap direkleri gerdikleri urganlara bağlayıp, bunların üzerini ahşap ve toprakla örterler ve hayvanlar ürkmesin diye kurdukları bu ahşap yolun iki yanına korkuluk yaparlar.” Bu yolla Yunan ülkesine geçerler. Pers Kralı daha sonra aynı yerde gemilerden oluşan ve Kserkses Kanalı diye anılan köprüyü kurdurtur. Köprü yapımı başarısızlıkla sonuçlanır ve Salamis yakınlarında Yunan güçlerine yenilir. Antik dönem yazarları bu yenilgiyi ayrıntılı ve sıkça anlatır. Yunanlar kazandıkları utkuyu yüzyıllar boyunca kutlar ve anlatılarla kalıcılaştırır. Örneğin, dönemin Yunan tarih yazıcısı olan ve bu savaşlara katıldığı varsayılan Aischylos, Kserkses’in yenilgisini “sağduyu yokluğu ve dinsel tolerans yetersizliği” ile açıklar. Bu anlatımlardan da görüleceği gibi, Çanakkale Boğazı üzerine bir köprü kurma girişimi yaklaşık 2500 yıl önce düşünülmüş ve uygulamaya koyulmuştur. Herodot, konuya ilişkin bilgi birikimini gelecek kuşaklara aktaran tarihçi ve anlatıcıdır. Bu anlatımlar nedeniyle, Kserkses, Batı’da en çok adından söz edilen Doğulu figür niteliği kazanır. Ayrıca, Pers Savaşları, “Avrupa’nın tarihinde bir dönüm noktası” oluşturan önemli bir olay olarak nitelendirilir ve “klasik Yunan kültürünün politik söylemde, yazında ve sanatta başlangıcı” olur.[2] Tarih ile yazın arasındaki ilişkiyi konulaştıran bir başka filozof olan Aristoteles’in ‘Poetika’[3] adlı yapıtındaki anlatımıyla, tarih “gerçekten olmuş olanı”, yazın ise, “olası olanı ya da olabilir olanı” anlatır. Aristoteles’e göre, tarihçiyle yazıncıyı ayıran şey, birinin anlatmak istediklerini düzyazıyla, öbürünün ise yazınsal dille ya da dizelerle betimlemesi değildir. Eğer böyle olsaydı, Herodot’un yapıtı dizelere aktarılabilir ve böylece yazınsal nitelik kazanması sağlanabilirdi. Yazıncının görevi, “olasılık kurallarına” göre olası ya da olanaklı olanı betimlemektir. Söz konusu nedenle, yazın, “tarih yazımına göre daha felsefeye özgü, daha ciddi bir şeydir”; çünkü yazın “tümel ya da genel olanı”, tarih ise, “tikel olanı” bildirir.
Hegel “Tarih Felsefesi Üzerine Dersler” kitabının “Güzel Bireyliklerin Biçimlendirimi” bölümünde Herodot’a gönderme yapar ve şunları yazar: Herodot'un anlattığı gibi, Yunanlar, tanrılarının birçoğunu "başka ülkelerden", örneğin Mısır’dan almıştır. Bununla birlikte, Mısır’dan aldıkları "yabancı mitleri" yeniden oluşturmuş ve "tinselleştirmiştir", bir başka deyişle, düşünselleştirmiştir. Yunan tanrıları, "karakterlerinin tikellikleri" nedeniyle, "insan olarak" tasavvur edilmiştir. Söz konusu 'antropomorfizm', diyesi, insanlaştırmacılık ya da insan görünümüne büründürme nedeniyle, Yunan tanrılarında, insanın "tinsel olanı, hakiki olanı" oluşturduğu söylenebilir. Bu durum, insanın özelliklerinin "fantezi imgesi" olmasına yol açmış ve "mermer, metal ve ahşap" malzemede sanatsallaştırmasını kolaylaştırmıştır. İnsan öncelik kazandığı için, "onur ve saygınlık" gibi kavramlar, tinselleştirilerek, sanat yoluyla "güzel görünüşün özgünlüğü" olarak betimlenmiştir. Prof. Dr. Onur Bilge KulaHERODOT ve ASYALI HELENLER NİTELEMESİ
DOĞULU KRALLARIN ÖYKÜLERİ (ORİENTALİSCHE KÖNİGSGESCHİCHTEN)
HERODOT’TAN ARİSTOTELES’E TARİH İLE YAZIN İLİŞKİSİ
HERODOT’TAN HEGEL’E
Gercekedebiyat.com