Son Dakika



KENDİNİ BİRİKTİREN BİREYİN ŞİİRİ

Türkiye’de Garip manifestosundan sonra manifestoların en çok konuşulanı Veysel Çolak, Metin Cengiz, Seyyit Nezir, Hüseyin Haydar, Tuğrul Keskin’in imzalarıyla 1988 yılında 27 numaralı Broy dergisinde yayınlanan “Yenibütün: Kendini Biriktiren Bireyin Şiiri” manifestosudur. (Broy dergisi isimini Ruhi Su’nun bir türküsündeki sesleniş ünlemi olan ”Broyy” kelimesinden alır.) Manifestonun tam metnini yayınlıyoruz:

YENİBÜTÜN: KENDİNİ BİRİKTİREN BİREYİN ŞİİRİ

Şiir, her insana yayılmış somut ilişkilerin bireyde kabına sığamayan yoğunlaşmasından patlayan bu lirik başkaldırı, hiçbir bireyi ayırmaksızın herkese yöneltilmiş bu gözü pek ve tok çağrı, bugün de zekânın ve yüreğin bireysel oylumdan çakan şimşeği olarak kendini yaşamın ön siperlerine adıyor: Çünkü maden ve ipek, başak ve mürekkep, ter ve buz, gül ve bakır sürtünmüştür. Öneriyor ve işe koyuluyoruz: Gün, ateşe atılış günüdür.

Günümüz, mal fetişizminin insani olan her şeyi, tarihin en yıkıcı köle tanrısı olan parayla an be an değişime zorlayışına tanıktır. Emeğin binlerce yıllık ürünü olan birey, o sonsuz somutluğuyla her yüz yüze gelişinde kendinden uzaklaşarak nesnesinin biraz daha tutsağı olmaktadır: Milyonlar, ekmekte billurlaşan ter ve hünerini, ona tek tek baktıkça kokusu ve tadıyla kendileri oluşunu tanıma yeteneğinden yoksundur. Çünkü karşılarına on binlerce, ilmekle düğüm olmuş hayatın bin bir ayrıntısından dayatılan sonuç, paranın “mutlak güzelliği”dir. İnsan, emeği ve her biçimdeki yaratma yeteneğiyle köle tanrıya zincirlidir. İnsanı birey ve toplum olarak bütünüyle teslim alma tutkusunun peşinde saatini son kez kuran kapitalizm, bireyin özgür, asi ve yalnızca üretme-yaratma güzelliğine uyumlu bütünlüğünü parçalayarak her türlü alçalmaya doğru çürütüyor, koparılmış zekâ ve yüreğiyle saçmalıklar silsilesine kilitliyor. Bireyleşme sürecinden tekdüzeliğe ve insanîlikten yalıtılmış, birbirini sürekli yineleyen, anlamını yitirmiş ayrıntıların hücrelerine kapatılmış insan, toplumsal bütünlüğün diyalektiğinden alıkonmuş olarak yalnızlığa ve kendi ben’inin üstünlüğüne yozlaştırılıyor… Günümüz, birey ve toplum olarak, özgürlüğü ve zorunluluğu insanın kurtuluş ereğinde gerçekleştirmenin de güzelliğine tanıktır. Zekânın ve yüreğin, biricik üretici ve yaratıcı özneye, insana tutkuyla sarılmasından, insanın sonsuz diyalektiğini gerçekleştirme yeteneği önünde hiçbir zorluk tanımamasından büyüyen yalın kahramanlıklara da…

Yenibütüncü şiir, paranın büyüsünü bozmaya adanmış zekânın lirizmidir.

Günümüz, insanın günübirlik politik “doğru”larla çarçur edilişini ya da buzul politikalara devralınmasını yaşıyor. İnsanın politikadan sonra geldiği, yedeklendiği bir politik ortam, insanîliğini yitirmiş ve saplantılar hurdalığına dönüşmüştür. Emek süreçleriyle girilebilecek ve ancak böylelikle insanın safında yer alabilecek politik deneyimlerden kaçıldığı yerde, emeğin demokratik zorunun yükselişi korkuların en büyüğüdür. Bireyin kitlesel düzeyde kendini yaratmasının etkin ortamı olarak insanîleşmiş politik özün, bu gerçekliğe basıp geçen kabullerle çetin savaşı, gündemin sıcak ilkesidir: İnsanî deneyim ve bilinçliliğin politik ön kabullerin buzullarına çarpmadan ilerleyeceği bütünsel eylem programı, devrim ve dönüşümün yaşamda mevzilenen örgütlülüğü…

Yenibütüncü şiir, politikayla barışık olmayan insanî politikleşmedir.

Günümüz, bireyin tarihsel özgürleşme ereğinden ve bu uğurda bin nice güzelliğinden kovuluşunun kötü fotoğrafıdır. İletişim araçlarının gözaltı barbarlığı, insanı tarihle çelişkisinden ve tarihi gerçekleştirme bilincinden çalarak, kendisi ve dünya karşısında katılaşmaya zorluyor. İnsanın hiç bilmediği bir uçtaki dostu ya da düşmanına tarihteki hiçbir dönemde duyamayacağı yakınlık ya da uzaklığı tersine çevirerek tepkisini boşaltıyor. Dünyadan atılmışlık ve kaçış duygusu, bireyi tragedyasından yüz çevirmeye, sürüleşmeye zorluyor. Açlık ya da tokluk, sevgi ya da kavga, insanilik ya da işkence, savaş ya da barış, ölüm ya da hayat karşısında tragedyası olmayan birey, toplumsal bütünlüğünü yitirmeye yaz­gılıdır: Kendisi ve var olduğu toplum için hiçbir özveriyi üstle­nemeyeceği bir çözülüşü yaşamaktadır. Tragedyanın varlık nede­ni ve aşılma ortamı, tarihsel bütünlüktür. Bireyin tarihsel örgütleşme süreci, işte bu bütünlükte yaşanan sonsuz tragedyalar di­yalektiğidir; tragedyasından çalınmış birey ona geri döndürülmeli, her türlü insanî eylem bireyin tragedyasında somutlaştırılmalıdır.

Yenibütüncü şiir, tragedyasında yetkinleşen bireyin diya­lektiğidir.

Günümüz, insani özün kireçlenmeye ve tıkanıklığa geriletilmesiyle yüz yüzedir. İnsanın yaratıcı etkinliği, yeniden üretimin on binlerce tekrarında tüketilirken, bilimsel ve teknolojik ilerleme, insanın biricik boyutu olarak göklere çıkartılıyor, pragmatizm tek yaşam biçimi olarak ömür boyu kutsanıyor. Oysa insanî özün ge­reği, Amerika'nın keşfi değil, Hamlet'in yaratılmasıdır. Bilim ve teknik, insanî özün aracı, sanat amacıdır: Yaratma süreci, bu özün yetkin eylemidir. İnsanın doğayla ve kendi doğasıyla savaşmasını aştığı özgür bilincin pratiğidir.

Yenibütüncü şiir, öz demek olan yaratma sürecinin etkin­liğidir.

Günümüz, tarihin ve geleneğin nostalji ve hobiyle giderilme çarpıklığında bocalıyor. Bu, insanın tarihten savruluşunun gizlenmesidir. Tarih ve gelenek, bugünü anlamak ve kurmak, gele­ceği yükleniş, geleneğin içinde doğrulan bir karşı çıkıştır. Bugün­kü insan, geleneğin içinde birikir ve geleneğin elverdiği boyuttaki bugündür. Tarih, bugüne insan için birikmesi ve geleceğe elvermesiyle vardır. Yeni olan, tarihten gelerek tarihe biriken insani­liğin gerçekleşmesidir.

Yenibütüncü şiir, yenilikte geleneği de sırtlayan süreklilikte kendine birikmedir.

Günümüz, güncellik adına kayıp gidişin, yenilik adına yufkalı­ğın kutsanmasıyla lekelidir. Hayatın karşımıza çıkardığı binlerce olayın görünüşteki sırasızlığı sonu gelmeyen karmaşa, bitip tü­kenmez telaş, özgür ve zorunlu olanın çelişkiler bütünlüğünden sıçrayan özdür. Derinliğiyle buluşmayan ayrıntı, burjuva yanılsamasıdır. Dağınıklığın özündeki sürekliliğin gizi, yaşamın örgüt­lülüğünde saklı bilinçtir. Binlerce olayın çağrıştırdığı gerçek tektir: Güncelde kalıcıyı keşfeden somut derinlik.

Yenibütüncü şiir, hayat kadar dağınık, hayat kadar örgüt­lüdür. Venüz'ün ölümsüzlük gizi, insanın yaşama telaşıdır.

Günümüz, özgünlüğü yerellikle, gerçekliği evrensellikle takas yanılgısındadır. Birey, yaşadığı somut ilişkilerin diyalektik bütünü­dür. O bütünde, yerelin her rengi, evrensel rengin tonlarıdır. Ge­leneğin ve yeniliğin yerelde tıkandığı, evrensellik adına yerel ola­nın silindiği bir durum, bireyin kendini de sildiği durumdur. Yerellik ve evrensellik, bütünün gerçek doğasıdır.

Yenibütüncü şiir, brooyyy kadar yerli, merhaba kadar ev­renseldir.

Günümüz, insana kalıp sözlerde sürgünlüğü yaşatıyor. İnsan­dan koptuğu yapay biçimleri hızla yaygınlaştırarak, yaşamı terk edip sürecine sokulan söz, toplumsal ilişkilerin en dar bölgelerinde küflenmeye atılıyor. Toplumsal etkinliğin biçimleşmiş diyalektiği olan ve canlılığını bireyden alan dil, bireyi tüketen ilişkilerde tü­ketiliyor; gerçek niteliği olan billurlaşmayı, saydam ve üretken, yo­ğun ve yaratıcı katılaşmayı sözcükte ve sözde kuramıyor. Her şey günübirliktir: Bugün herkesin bir ağızdan söylemesi gereken sö­zün yarınki yersiz yurtsuzluğu, dilin doğası durumuna getiriliyor, çünkü insan aynı duruma sürükleniyor. Dile, gerçek toplumsal iliş­kide ve birey etkinliği olarak herkeste soluk almasını başaracak yaşamsallığı kazandırılmasıdır. Sözcüklerin paslanması ve kulla­nım güzelliğinden, anlamından sürülmesi böyle olanaksızlaşabilir. Fabrikadan tarlaya, işten alanlara, evden sinemaya, karikatüre, edebiyata yayılma biçimi, dilsel toplamın örtüştüğü yeni arakesit­leri bulmak ve dili buradan bütünlüğe götürerek bölünmüşlükten kurtarmakla yaratılacaktır. Yaşamın öncü yorumu, dilin de ya­vanlıktan bireysel yeni kullanımlara imgelenmesiyle olanaklıdır. Kurtuluşunu sözcüklerde billurlaştıramayan birey, yaşamda asla yaratamaz.

Yenibütüncü şiir, dilin öncü yorumunu, belirleyici imkân olarak yüklenir.

Yenibütün, kendini toplumsal ilişkiyle ve onu aşarak biriken bireydir. Marksizmin ufkundaki bütünsel insanın kendini bugünden üstlenmesinin karşılığıdır. Yenibütüncü şiir, her kıpırdayışında politikleşmiş sözcüğün, tek kişinin ufkundan herkesin ufkuna ya­yılmasıdır. Bireyin insanîleşmesi, toplumda özgürleşmesinin este­tik örgütlülüğüdür. Bireyleşmeyi başaramamış bir toplumun insan­ları, örgütlenmeyi yaratma sürecini de başaramaz. Yenibütün in­san, tarihin neresinde olduğuna her ilişkisinde yeniden bakan, onu çarpışarak kendine katan ve ona katılma yürekliliğini bulmuş in­sandır. Yenibütüncü şiir, onun her yerde ve her süreçteki öncü li­rizmidir.

Broy, Ocak 1988, sayı: 27

GERCEKEDEBİYAT.COM

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM