Triptych 0811 / Cem Güneş
Triptych 0811 / Cem Güneş
Üç profesyonel dansçı, senfoni orkestrası eşliğinde bir rock gitaristle beraber düş, hırs ve gerçeğin ilişkisini anlatıyor sevenlere. Konsere gitmeden önce kreograf ve dans sanatçısı Ella Fiskum’un böylesine karışık bir konseptin içinden nasıl çıkacağını merak ediyordum.
Sahne tasarımı, müzik seçimi ve kostümleri gördükten sonra gösterinin amacını ancak çözmeye başladım.
Tryptych 0811, ilk açılışını New York’ta yaptıktan sonra İskandinavya turnesine çıktı. Ella Fiskum’un yanısıra balerin Svetlana Bednenko, gitarist Ronni Le Tekrø ve erkek dansçı Silas Henriksen’in canlandırdığı oyun iki sahneden oluşuyor.
Triptych sözcüğü yunancadan gelmekte ve yan taraflarında ana resmi uyumla bir şekilde tamamlayıcı ek parçalar olan yağlı boya tablolara verilen isim. Dans gösterisi sırasında da arka planda slaytlar kullanılıyor. Slaytların bazılarında aynı dans figürlerinin bir kent meydanında ya da doğada icra edilmiş şekillleri gerçekle paralel gösteriliyor. Triptych 0811’de sanatçılar kostüm değişikliklerinin bir bölümünü sahnede birbirlerine yardım ederek gerçekleştiriyorlar.
Oyunun ana fikri olarak aslında rönesans sonrası değişen Avrupa kültüründe insanların gerçek sıfatlarını ve özelliklerini kendilerine, yakın çevrelerine ve topluma kabul ettirmekte yaşadıkları kolaylığı övgüyle anlatıyor.
İlk perdeye kara çarşafın içinde çıkan Ella, o çarşafın altında çırpınırcasına bale ve dans gösterisi yapmaya çalışıyor, sanatçı ruhu acı çekiyor ve bunalıyor, ardından ısırdığı ‘o kırmızı’ elmanın etkisiyle korka korka da olsa karalardan arınıp kendi bedenini buluyor ve hırsla dans etmeye, etrafına duygusal ve görsel sıcaklık saçmaya başlıyor.
Gösteride tekrar tekrar işlenen ve geri dönülen mesaj: " kendi yaşamımı kendim inşa ediyorum ."
Gösteride görev alan erkek dansçı Silas Henriksen belli ölçüde feminin özellikleri olan bir figür. Kendindeki kadınlık ruhunu önceden boynu eğik biçimde gösteriyor. Buna rağmen başarılı danslarıyla sanatını pekiştiriyor. Urban yaşam tarzı onun için vazgeçilmez. Kendisine hem balerin hem de kabare sanatçısından sevgi ve onay geldiğinde pozitif enerjisi daha da artıyor ve feminin yanını daha cömert bir şekilde göstermeye başlıyor. Derken çevre ve toplumdan da kabul görmeye başlıyor.
İşte bu yaratıcılık dolu fantazi ve gerçek dünyada yüksekten- alçaktan hareket eden türbanlı bir kadın, bir anne ile gece kulübü dansçısı, rock yıldızı, süper bir balerin ve bir erkek dansçı tarafından canlandırılan bayan Holywood yıldızı ana figürleri arasında oluşan heyecan ve enerji işleniyor.
İkinci perdenin ortalarında başlayan rengarenk abstrakt gösteri, sahnede uçuşan renkler ve fantazi dansların çeşitliliği etkileyici. Kendini yaşayan insanların, özellikle sanatçıların ve özellikle kadın ruhunun engellenmediğinde insana özgü yaratıcılıklarının filizlenmesi ve etraflarına verdikleri aydınlık ve bolluk. Belki de ciddi problemlerden arınmış, barış dolu dünya gezegeninin tek kurtuluş yöntemi de bu olmalı.
Bale dans sanatçıları için belki de erişilebiecek en ileri ufuk bölgesi olsa da, balerinin dünyasına yoğun kadınlıkla, kabareyle, artistik dansla rockgitardan da yardım alarak girip, ona bir ölçüde olumlu meydan okuyuş da algımızdan kaçmıyor. Ella çocukluğundan beri bir balerin olma hevesinde bir kız çocuğu olarak büyüyor. Dans sanatında yeteneği onu kabare ve bir çeşit striptiz sanatçısı olmaya yöneltiyor. Buna rağmen beraber sahne aldığı başarılı balerinle son derece uyumlu ve dostça gösteriler yapıyor ve dans ediyor. Çünkü onu kıskanmıyor ve kendisindeki özelliklerinden çıkan gerçekliğini benimsiyor.
Belki insana özgü erdemlerden en anlamlısı bu; kendinde bulmak istediği ve bulamadığı yeteneği başkasında görmek, kıskanmadan olumlu ilişkiye ve dayanışmaya girmek.
Gösteride kullanılan melodilerin altında Ali Helnwein imzası olmakla beraber, Çaykovski’nin Kuğu Gölü, Ludwig Mincus’ tan derleme bale müzikleri, zamanında Marlyn Monroe tarafından canlandırılan Irving Berlin’nin, You’d be Surprised (Şaşıracaktın) ve son olarak Frank Sinatra’nın That’s Life (Yaşam Budur) eserlerini canlı şekilde senfoni orkestrasından dinliyoruz.
Gösteride üçüncü boyut olarak kullanılan tv ekranı, gösterinin sanatsal doğal havasını biraz rahatsız ediyor bence. Ayrıca orkstranın alt katta kalıp biraz boğulması da tartışılır. Orkestra görsele gelse bu sefer danslardan ve kreasyonlardan dikkati bir ölçüde çalabilirdi.
Triptych 0811’in daha birçok kültürsever başkenti zenginleştireceğe ve perspektife, yaratıcılığa, tuale, dansa ve müziğe bol aromalı şarap tadı vereceği, yepyeni ve değerli renkler getireceği kesin.
(Kuliste sunulan şarap da fena değildi.)
Ella Fiskum Dans
Triptych 0811, orkestra eşliğinde iki perde
Orkestra şefi
Torodd Wigum
Reji, koreografi, video
Ella Fiskum
Kompozitör
Ali Helnwein
Gitar kompozisyon
Ronni Le Tekrø
Sahne düzeni
Serge von Arx
Sesler
Elisabeth Kjeldahl Nilsson
Kostüm tasarım
Elisabeth Nøkland Johansen
Film-fotograf
Karl-Erik Brøndbo, Francisca Penzani, Veronika RudyevaRyazantseva
Balerin
Svetlana Bednenko
Dansere
Ella Fiskum, Silas Henriksen
Gitarist
Ronni Le Tekrø
Koreografi asistanı
Pia Elton Hammer
Sinema oyuncuları
Sarah Skogland, Billy Wirth
Cem Güneş-Norveç
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR