İki öykü / Celal İlhan
ÖYKÜ 1
Kendini, bölgenin bekçisi gibi görür, olur olmaz karşınıza çıkar, şaşırtırdı.
Onu en çok, boyuna-posuna bakmadan ‘aşk’ peşinde koşarken görürdük.
Bu kış neler olmuşsa, uzaklaşmış Ali Baba’dan.
*
ÖYKÜ 2
‘’Domuzdan bir öpücük’’, diye uzandı.
Sokulduğu kitap içini kıpırdatmıştı.
Eşi, ‘’Uzak dur Allahasen. Nereden çıktı öpücük! Domuz mu olduk şimdi de’’, dedi.
Bebişinin şakadan anlamadığını düşündü adam.
Omuzlar çıplak, kızıl ve yuvarlaktı ya onu anlatmak istemişti.
Adamı susturduğunu düşüne kadın, ‘’Öpücük-möpücük de yok’’ dedi. ‘’Bitti artık anlamıyor musun? Böcek konmuş gibi oluyor, irkiliyorum.’’
‘’Sevi biter mi ceylanım?’’, diye mırıldandı adam.
Kırgındı ama sakladı. Kitabının coşkun, sıcak, okyanus mavisi sayfalarına sığındı yeniden.
Celal İlhan
Gerçekedebiyat.com
Bıdık, tam bir erkekti.
‘Doğa boşluğa yüzvermez.’
Bıdık gitmiş, Mıdık gelmiş. Bu adları da kimler koyuyorsa…
Çayımı yudumlarken, Ali Baba’nın oğluna sordum, ‘’Hüseyin, bu da kim, Bıdığın nesi oluyor?’’
‘’Anlarsın ya ağbi, bıdığınki. Karnını şişirdi, bastı gitti deyyus’’, dedi.
Bahçeye son gidişimizde, Mıdık sürekli havlıyor, çemkiriyor, memeleri yere teğet, oradan oraya soluksuz koşturuyor. Anlam veremedim.
Hüseyin, ‘’Eniklerini koruyor aklınca. Üç gündür, iridir, ufaktır demeden, bu yana bakan her köpeğin üstüne hışımla gidiyor. Ötekiler de âlem ağbi. Hoş görüyorlar Mıdık’ın çılgınlığını. Kuyruklarını kıstırıp uzaklaşıyorlar.’’
Hamile kadınlara saldıran ‘’felsefeci’’din adamını anımsattı bana…
YORUMLAR