28 Mayıs Salı günü, Rusya Devlet Yabancı Edebiyat Kütüphanesi’nin Rusya-Türkiye Merkezi’nde
“Muhteşem Yüzyıl ve tarihsel gerçek” adlı toplantı yapıldı. Etkinliği, Rusya-Türkiye Merkezi Başkanı siyaset bilimleri uzmanı İlşat Sayetov düzenledi.
MUHTEŞEM SÜLEYMAN TARTIŞMASI
Tartışmaya, Asya ve Afrika Ülkeleri Enstitüsü Başkanı, Orta Doğu Tarihi Bölüm Başkanı, Osmanlı Tarihi uzmanı Mihail Meyer, Türkiye’nin Moskova Büyükelçiliği Kültür ve Turizm Müşaviri Celal Kılıç, Rusya Bilimler Akademisi Doğubilimleri Enstitüsü araştırma görevlisi Svetlana Oreşkova, Rusya Bilimler Akademisi Doğubilimleri Enstitüsü Ortadoğu Ülkeleri Araştırma Merkezi Türkiye Bölümü Başkanı Natalya Ulçenko, Yönetmen Kirill Vertyaev, Muhteşem Yüzyıl dizisinin Rusça tercümanı Yelena Oren, Rusya Stratejik Araştırmalar Enstitüsü araştırma görevlisi Yevgeniy Bahrevski, Rus-Türk Kültür Merkezi temsilcisi Arif Asalıoğlu katıldılar.
Toplantı sırasında farklı görüşler dile getirildi. Örneğin, bir bütün olarak böyle bir filmin, Türk tarihini bilmeyen Rusya toplumu için çok yararlı olduğunu belirten Meyer, “Diziden sonra enstitümüzde Türkiye’yi araştırmak isteyecek kişi sayısının artacağını umuyorum.” dedi. Uzman, “Diziyi, Süleyman’ı oynayan aktör sayesinde beğendim. Bence, Süleyman böyle olmalı, özellikle gençliğinde.” diye ekledi. Bununla birlikte birçok tarihi olayın filmde yanlış yansıtıldığını kaydeden Meyer, örnek olarak dizinin başından beri yeni haremin gösterildiğini, oysa o dönemde henüz inşaat halinde olduğuna işaret etti. Eski ve yeni haremlerdeki yaşamların karşılaştırılmasının çok daha ilgi çekebileceğini de sözlerine ekledi. Ayrıca haremin haddinden fazla özgür gösterildiğini belirten ve örnek olarak Mihrimah Sultan’ın saraydan çıkıp rahat rahat Yahya Taşlıcalı ile konuştuğuna işaret eden Meyer, “Nasıl çıkabilirdi? Doğu insanının mantığını böyle göstermek doğru değil. Böyle olmamalı.” yorumunda bulundu.
Bu konuda Meyer’a katılan Svetlana Oreşkova, haremin daha izole, her erkeğin giremeyeceği bir yer olarak gösterilmesi, kadınların kozmetik, mutfak, eğitim gibi uğraşıların da yansıtılması gerektiğini dile getirdi. Araştırmacı, “Avrupa ve hatta Kemalist dönemin etkisi altında kalan Türkiye izleyicisi için bu tür şeyler açık değil, dizide altı çizilmesi gerekiyordu. Örneğin, İbrahim ve Hatice’nin aşkının gösterildiği, İbrahim’in hediyelerini ve mektuplarını gizlice, hiçbir canlının duyamayacağı şekilde gönderdiği bölümlerde bu konu başarılı bir şekilde çalışıldı. Zira harem, Türk kültüründe çok özel bir yere sahipti ve bir nevi Kız Ahlak Okuluydu.” şeklinde konuştu.
TARİHİ DİZİLER NASIL OLMALI?
Muhteşem Yüzyıl dizisinin neden Türkiye’de bu denli sıcak tartışmalara yol açtığını anlatan Türkiye’nin Moskova Büyükelçiliği Kültür ve Turizm Müşaviri Celal Kılıç,
“Kültürünüzde önemli bir tarihi şahıs olduğunu düşünün ve onu sadece entrikalar ve aşk ilişkileri içinde görüyorsunuz. Bu çok üzücü.” dedi. Öte yandan dizinin olumlu yönlerinin de olduğunu belirten müşavir, Rus turistlerin arttığına işaret etti. Dünyanın günümüzde hiç olmadığı kadar açık olduğunu, her bir insanın her an dünyanın her yerine gidebildiğini ve her şeyi gözleriyle görebildiğini belirten Kılıç,
“Bizde böyle bir söz var: insan bilmediğine düşmandır. Öylece siz, bilet alıp Türkiye’ye gidiyorsunuz. İstanbul’da, İznik’te, Bursa’da her şey kaldı, merak eden insan kolay kolay bilgiye erişebiliyor. Ruslardan çok olumlu tepkiler aldım. Mesela, Facebook gibi Odnoklassniki adlı bir Rus sitesinde iyi yorumlar yüzde 80-85 civarında... Amerika’nın kültürünü herkes bilir, biz de bunu dizilerle yapıyoruz, çünkü başka bilgi yok, bu baştan çok önemli. Muhteşem Yüzyıl, Türk kültürünü yansıtıyor, nasıl yansıtıyor – bu başka bir konu, ama reytingini yakalamış, başbakan önemli demecinde bile ondan söz etti. Hem de teknik olarak çok iyi bir film. Dizi olsa da okuma isteği uyandırıyor, Rusya’da ilk kez Süleyman hakkında bir kitap yayımlanacak mesela.” dedi.
Dizi için aktör seçimini başarılı bulan yönetmen Kirill Vertyaev ise her bir oyuncunun sadece dizileriyle değil, rol aldığı ünlü Türk filmleriyle bilindiğini kaydetti. Dizinin türüne gelince Rus yönetmen, “Bu dizi, tarihsel bir drama olarak konumlandırılıyorsa muhakemesi de elbette sıkı olmalı.” dedi.
Bunun üzerine toplantıda Muhteşem Yüzyıl’ın bir saga, hatta bir masal olduğu fikri ortaya atıldı. Örneğin, Yelena Oren, “masal” tanımlamasının daha doğru olduğu, dizide döneme uygun olmayan kostümlere, var olmayan karakterlere, yanlış coğrafya adlarına müsaade edebileceği kanısını dile getirdi.
Vertyaev, ayrıca, dizide bir dakika bile susmayan ve örneğin karakterin mimiğine odaklanmayı engelleyen müziği şikâyet etti. Yelena Oren ise tam aksine, müziğin güzel ve akıcı ve ilgi çekici olduğunu söyledi.
Diziyi Rusçaya çevirdiği zaman birçok zorlukla karşılaştığını belirten Oren, “Örneğin, Rosolana’nın (Hürrem) aksanı olduğu, Süleyman yerine Sülüman dediği biliniyor. Hatta bu sultanın hoşuna giderdi. Bu konuşmasının özelliklerini korumak çok önemliydi. Ayrıca, başta Sümbül Ağa olmak üzere dizide birçok karakterin konuşmalarında bolca kullandığı Arapça sözcüklerinin Rusçaya çevirisinde zorluklar yaşandı. Maalesef, bu tür ifadeler Rusçaya çevrilince duygusal boyutu kayboluyor. Arapça olarak kalması daha iyi olurdu. İsimler ise orijinalde olduğu gibi bırakıldı ve bu çok iyi oldu. İzleyiciyi, o dönemin dil özelliklerine yaklaştırıyor. Genel olarak Muhteşem Yüzyıl, Ukrayna yapımı Roksolana filmine göre daha başarılı. Çünkü doğrudan Türk kültüründen olan aktörler oynuyor. Rusya’da bu dizi inanılmaz popüler oldu. Hatta birçok kişi, internette Rusça altyazılı olarak Türkçe izliyor, çünkü yeni bölümler, televizyona göre daha erken yayınlanıyor. Böylece Ruslar, Türkçe öğrenmek için yeni bir motivasyon kazanmış oldu.” şeklinde konuştu.
Rusya’da, benzer bir dizinin olmadığı üzüntüsünü dile getiren Yevgeniy Bahrevski ise “Ülkemizde, edebiyat ve sinema sayesinde, 18-19. yüzyıl tarihimize saygımız var sadece. Ancak Rus ortaçağına gelince, hakkında çok az bir şey biliyoruz. Bu bağlamda Türk film yapımcılarının girişimini benimseyerek örneğin Korkunç İvan hakkında bir dizi yapmak hiç de kötü olmazdı. Muhteşem Yüzyıl’ın tarihi gerçeklere uymaması ise pek de önemli değil, çünkü tarih çamur ve kan demektir ve son derece gerçekçi bir tarihi filmi izlemek hiç hoş olmazdı. Filmde sanata dikkat etmek, tarihi ise bir arka plan olarak algılamak gerek. Bu sayede tarihi gerçeklerin saptırılması bu denli şiddetle algılanmaz.” dedi.
Genel olarak çoğu katılımcılar, dizinin tarihsel hataları olsa da sanatsal değerini düşürmediği fikrinde birleşti. Üstelik sadece gerçekleri yansıtacak diye bir iddiası da yok ve daha çok yerel ve yabancı izleyiciye, her zaman çekici ve sırları bol olan Türk kültürünü tanıtmak için tasarlandı. Dizinin 43 ülkede yayınlanması, izleyici kitlesine göre BBC’nin Sherlock’unu geride bırakması da bir tesadüf değil. Muhteşem Yüzyıl, evrensel değerleri gösteriyor, tarihi olaylar bağlamında insan öyküsünü anlatıyor. Görüntülerine çok fazla önem vermek doğru olmazdı.
Tartışmanın sonunda katılımcılar, 5’inci sezonunun da planlanan dizinin sonbaharda bir kez daha tartışılması ve yeni toplantıya Türkiye’den Türk tarihi uzmanlarının davet edilmesi arzusunu dile getirdi. Katılımcılar, diziyle ilgili tartışmaların yeni bölümler sayesinde dinmeyeceğini belirtti.
Toplantıda şu fikirler dile getirildi:
“Dizide hemen neyi beğendim? Elbette görüntüyü. Eşyalar ve giysiler döneme her zaman uymamış olabilir, ancak her şey çok güzel ve lüks. Gözlerimi alamıyorum. Dizinin en büyük avantajı aktörleri. Herkes yerli yerinde. Herkes oynadığı kahramanını mükemmel aktarıyor. Stanistavski’nin sözleriyle: Kesinlikle inanıyorum!”
“Taylan kardeşlerine, bu denli zor projeye kalkıştıkları için teşekkür etmek istiyorum. Özellikle bu dönemi tercih etmekle yanılmadılar. Yabancı dizilere göre Muhteşem Yüzyıl’ın birçok üstünlüğü var: güzel hileler yerine duygusal, dokunaklı anların varlığı, edepsizlik minimumda, güzel müzik, kahramanlar ki, bazı tuhaf davranışlarına rağmen sempati uyandırıyor. Şahsen benim için dizi, 16. yüzyılı aynen yansıtsaydı sıkıcı olurdu. Sultan I. Süleyman hakkında acımasız bir film olurdu. Tek bir çıkışmam olacak, o da haddinden fazla açık kadın elbiseleriyle ilgili. Ancak, son bölümlerde hem Hürrem’in hem de diğer kadınların başlarını bile örtmeye başladığı kaydedilmeli. Film yapımcılarının izleyicinin görüşünü dinlediği sevindirici.”
“Dizi bir yüzyıl kadar uzun, ancak muhteşem bir yüzyıl bu. Evet, bir nevi tarih remiksi oldu. Ancak remiksin güzel olduğunu kaydetmem gerek.”
“Dizide hiçbir kahraman ideal değil, yani hayat olduğu gibi gösterildi ve bu bir artı. İnsanlar, iyilikler de yapıyor kötülükler de, bazen acımasız oluyorlar, intikam alıyorlar, yalakalık yapıyorlar, gıpta ediyorlar. Dizi, elbette ideal değil. “Beyaz lekeleri” var. Bazı öykülerin sonları anlaşılmıyor. Bazen tutarsızlıklar oluyor. Bazı anlar fazla uydurma. Ancak Muhteşem Yüzyıl dizisinin güzelliği, belirsizliği ve oryantal gizemi karşısında tüm bu hatalar bir hiç oluyor.”
Rusya Bilimler Akademisi Doğubilimleri Enstitüsü Ortadoğu Ülkeleri Araştırma Merkezi Türkiye Bölümü Başkanı Natalya Ulçenko’nun bakış açısı da ilginç:
“Harem için özgürlük 19. yüzyılda başladı. Yani saray dışına çıkma ve alışveriş hakkı getirildi. Ve bu kadar geç başlaması belki de iyi oldu, çünkü Osmanlı’nın borç sorunu çok daha erken başlayabilirdi. Birçok kurala uyulmaması üzücü, haremin izolasyon geleneği yansıtılsaydı film, kültürel algılama açısından çok daha başarılı olurdu. Genel olarak dizide, tıpkı AKP’nin kadın kollarında olduğu gibi feminizmin Türkçe sürümü gözlemleniyor. Kadınlar aktif, ancak oldukça kapalı bir grup içinde. Elbette filmin yayınlanması çok iyi oldu. Türkiye, bir ülke olarak çok daha ilginç hale geldi. Dizi, Rusyalı izleyicilerin bu ülkeyi ziyaret etmesi için bir vesile oldu. Belki de bir filme daha ihtiyaç var. O dönemin Türkiye’si hakkında daha doğru bilgilerle diziyi tamamlayacak bir film.”
www.RS Radyosu.com
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR