Dün gece (29 Nisan 2015) bir arkadaşım haber verdi. “Ali Yüce öldü hepimizin başı sağolsun.” Ne de çok yazarımızı şairimiz kaybettik bir yıl içinde. Ülkemiz neredeyse
“Ölü Ozanlar, yazarlar ülkesi” oldu.
Dışarı baktım karanlıktı. Gökyüzünün derinlerinde yıldızlar, çoban ateşleri gibi dünyaya göz kırpıyordu…
Ali Yüce de artık bundan oralarda bir yerlerde olacak dedim içimden. Ama, insanlık var oldukça Ali Yüce’nin şiirleriyle var olacak. Şiirleri dilden dile hep okunacak, söylenecek.
Bugün unutturulsalar bile yarınlar da şiirleri yerin altında bile olsa, çıkacak şiir severlerin karşına…
Ali Yüce, “1928 yılında Hatay’ın Yayladağ ilçesi, Hisarcık köyünde doğdu. Düziçi Köy Enstitüsü’nü bitirdi. Hatay köy ve ilçelerinde ilkokul öğretmenliği yaparken İngilizce öğrendi, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü sınavlarını dışardan vererek İngilizce öğretmeni oldu (1961). Antakya Ticaret Lisesi'nde çalıştı, 1977'de emekli oldu.
İlk şiiri Yücel dergisinde yayımlandı. Daha sonraki şiirleri Yeditepe, Türk Dili, Soyut, Sanat Rehberi dergilerinde çıktı. İkinci Yeni tekniğiyle yaşadığı çevreyi, toplumsal sorunları yer yer taşlamaya yönelerek yergi ve eleştirinin ağır bastığı toplumcu şiirleriyle tanındı.”
Ali Yüce’yi 90’lı yılların sonlarına doğru tanıdım. Köy Enstitülü öğretmenimiz Abdullah Özkucur’un Antakya’dan çok yakın arkadaşıydı. Öyle ki, Özkucur, Ali Yüce’nin şiirlerinin çoğunun yazılış sürecine tanık olmuş, şiirleri üzerine öneri, düşünce ve görüşlerini açıklayabilme olanağı bulmuştu.
Abdullah Özkucur ile 2012’de yaptığım ve “Anadolu’da Aydınlanma Ateşini Yakanlar 3” kitabımda yayınladığım söyleşide Özkucur’a bunu sormuştum:
“Uzun süre Antakya’da çalıştınız. Şair Ali Yüce ile dostluğunuzu bize anlatır mısınız?”
“Hatay ilinin Yayladağı ilçesine bağlı Asarcık köyünde 1928’de doğan Güney’in ünlü ozanı Ali Yüce’yi 1961 de Erzin Ortaokulu’nda tanıdım. Ali Yüce orada İngilizce dersi öğretmeniydi. Ben de aynı okulda Resim-İş Bilgisi öğretmeniydim.
Ali Yüce, Düzici Köy Enstitüsü çıkışlıydı. Ben de Çifteler Köy Enstitüsü’nden geliyordum.
İkimiz de Enstitülü olduğumuz için, kısa zamanda tanıştık, arkadaş olduk. Bugün yıl 2011,
arkadaşlığımızın 50.yılındayız. Ve ikimiz de Ankara’dayız. O Ümitköy’e yerleşti, ben Küçükesat’ta kiradayım. Yarın nereye taşınırım kimse bilmez.
Ali Yüce’yi düz yazıyla anlatma, tanıtma olanaklı değildir. O bir şairdir; şiir yazar, şiir okur, şiir söyler. Şiir, öykü değildir. Öykü olmadığı için de düz yazıyla anlatılamaz. Şiir okunur, algılanır, yaşanılır, şiirle olgunlaşılır.
IŞIK ANLATILAMAZ
Ali Yüce ışıktır. Işık anlatılamaz. Işık enerjidir, aydınlatır. Şiir; şairin enerjisiyle, ruh gücüyle yüklü sözcüklerin ustalıkla uyumlu bir biçimde bir araya getirilmesiyle oluşur. Ali Yüce bunu yapan kişidir. O,her türlü duyguyu, düşünceyi, çoşkuyu; insanları ilgilendiren derdi, tasayı, sevinci-kıvancı kendi ışığıyla, enerjisiyle, ruhu ile yoğurur, sözcük haline getirir. Bu sözcüklerle oynaya oynaya dizeler, dörtlükler, yapıtlar oluşturur. Ali Yüce’nin sanatı budur.
Kendi diliyle kendisini bize şöyle tanıtır:
Yıl 1946
Düziçi Köy Enstitüsü’nde
Bu dünyaya ayak bastım ben
Ekmeğime ışık sürdü Tonguç
Eşitlik, özgürlük sürdü
Sevgi doldurdu gönlüme
Bin yıllık uykudan uyandım
Bir gramcık bilgi için
Tırmanmadık yokuş koymadım ben
Saç döktüm ömür tükettim
Öğrenmeye doymadım ben
Ben mi şiiri kandırdım
Şiir mi beni bilmem
Kumar oynadım ben
Eridikçe eridi servetim
Borcum büyüdükçe büyüdü
Ödeyemedim.
(Aşktır En Yüce Makam, Ali Yüce, T.C Kültür Bakanlığı Yayınları, Sanat - Edebiyat Eserleri Dizisi / 256-77 sf. 72)
50 yıllık şair arkadaşım, Güney’in tanınmış ozanı Ali Yüce kendini böylece birkaç dizeyle tanıtmış oldu. Ama şiirlerini nasıl yazdığına değinmedi. Yüce’nin yapıtlarından hangisini açarsanız açın. İçerisinden bir şiir alıp okuyun. Su gibi akar gider. Yerli yerinde kullanılmış, yunmuş yıkanmış anlamlı, taze çocuk yüzlü sözcükler. Nasıl yazıyor Yüce bunları? Sorsanız da
O, söylemez. Bu bir gizdir, ama ben biraz biliyorum.
Gezerken, okurken, konuşulanları dinlerken bir esin gelir Yüce’ye. Bir anda Yüce ensesine bir tokat yemiş gibi olur. Düşmez ama sarsılır, çocukları başına üşüşür, İnanmayacaksınız ama
Yüce’nin sayılamayacak denli çocukları vardır. İrili ufaklı çocuklar.
İlham gelince Yüce bu çocukları harekete geçirir. Onlarla yolda giderken, evde otururken, kalkarken, yemek yerken, su içerken, okurken, yazarken konuşur, konuşur. Onları teker teker gözden geçirir. Uzun boyluları kısaltır, kısa olanları uzatır. Her birinin nasıl, nerede iş göreceklerini bilen bir kişi olarak masaya oturur. Çevresinde toplanan çocuk yüzlü sözcükleri masaya döker. Onlarla oynamaya başlar. Uyur uyanıklık arasında da sürer bu oyun. Sözcük çocuklar, uyumlu bir şekilde dizilir. Uzunlu kısalı dizeler kendini gösterir.
ALİ YÜCE SABIRDIR
Bu kez dizelerle örgü başlar. Örgüler çıkar ortaya. Birkaç gün geçince aradan, dörtlüklerden bazı yaramaz çocuklar sırıtır. Yüce bunları çürümüş yayla sakızları gibi alır atar; yerine başkalarını koyar. Bu çıkarıp atmalar, yerine başkalarını bulup yerleştirmeler günlerce sürer.
Ali Yüce çok soğukkanlı ve sabırlıdır. “Büyük şair Yahya Kemal Beyatlı bile iki dize bulabilmek için bir şiiri yedi yıl bekletmiş. Ben niye iki hafta bekletmeyeyim ki?” diye düşünür. O bizim su içer gibi kolaylıkla, zevkle, hayranlıkla okuduğumuz şiirlerin en küçüğünü bile 10–15 kez elden geçirerek; kimilerini bir ay işleyerek ortaya çıkarır. Zaten Ali Yüce’nin yaşam biçimi, uğraşısı şiir yazmaktır. Ozanlık budur.” (Anadolu’da Aydınlanma Ateşini Yakanlar 3, Erdal ATICI, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları, Ekim 2012, sayfa: 179, 180, 181)
Abdullah Özkucur öğretmenim aracılığıyla Ali Yüce’yi daha yakından tanıdım. Birkaç kez evinde ziyaret ettik. Dışarılarda buluştuk Antakya’dan Ankara’ya taşınmış, küçük bir evde hayatını sürdürmeye çalışıyordu. Türkiye’de yaşayan birçok yazar ve şair gibi yokluklar içindeydi. Evi kiraydı. Bilgi Yayınevi kitaplarını basmış, az da olsa telif ödüyordu. 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta düzenlenen şenliğe eşiyle birlikte katılmış ve canını zor kurtarmıştı o katliamdan…
İşte o günlerde (1994) İtalya’nın Palermo kentinde Akdeniz Şiir Ödülü'nü kazandı. “Olmaca” adlı şiiriyle birincilik ödülü kazanmıştı. Öz yurdunda, görmezden gelinen, yakılmaktan son anda kurtulan şair, İtalya’da şiiriyle birincilik ödülü alıyordu.
Ne yapalım ülkemiz böyle bir ülke. Nazım’ı yıllarca hapislerde çürütüldü. Sabahattin Ali Bulgaristan sınırında vahşice öldürüldü. Sivas’ta onlarca şair yazar yakılarak öldürüldü. Bu ülkemizde aydın olmanın, şair olmanın, yazar olmanın faturası. Ali Yüce de kendi payına düşeni ömrü boyunca ödemek durumunda kaldı…
Ali Yüce, son yıllarını da Ankara / Çayyolu’ndaki evinde hastalıklarla mücadele ederek geçirdi. Bu mücadele 29 Nisan 2015, Çarşamba günü sone erdi. Geride; “Şeytanistan” adlı bir roman, onlarca şiir kitabı ve yüzlerce şiir bıraktı.
Bizim kuşak onun şiirlerini çok sevdik. Ezberimize aldık birçoğunu… Kitapları kütüphanelerimizi süsledi.
Onu unutmayacağız…
Bir şair bu dünyadan giderken sanırım bir şiirle uğurlanmak ister. Biz de onu “Ben Ozan Milleti” adlı şiiriyle uğurlayalım…
BEN OZAN MİLLETİ
ben ozan milleti
kanlı el öpmedim hiç
yemedim bir lokma kirli ekmek
bir damla eğri su içmedim
ekinle yeşerdim üşüdüm
toprakla yandım oğul
dünyanın bir ucunda
bir damla kan dökülse
baba diye ağlasa bir çocuk
herkesten önce duyar ozan
acılara batar şiiri
çığlık akar dizelerinden
ben ozan milleti
bütün acılar acımdır
yaramdır bütün yaralar
güldüm bütün yüzlerde
bütün gözlerde ağladım
Ali Yüce’nin yapıtları
· Boyundan Utan Darağacı (1976)
· Halk Çağı (1981)
· Ortadoğu Şiirleri (1983)
· Şiir Sıcağı (1984)
· Anamı Arıyorum (1985)
· Antakya Çarşıları (1986)
· Şiir Tufanı (1989)
· Taş Tanrılar (1990)
· Asılacak Kitap (1991)
· İnsan Tomurcukları (1991)
· Yunuslama (1991)
· Havalı Meryem (1994)
· Sevgim Servetimdir (1997)
· Süt Pınarı
Ali Yüce’nin Ödülleri
· 1980 Nevzat Üstün Şiir Ödülü (Halk Çağı ile)
· 1982 Yeditepe Şiir Armağanı (Halk Çağı ile)
· 1982 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü (Halk Çağı ile)
· 1985 Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü
· 1994 Akdeniz Şiir Ödülü (İtalya)
· 17. Troya Kültür - Sanat Ödülleri / 2009 Şiir dalı 10. Ocak. 2010
Erdal Atıcı
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR