Son Dakika




senle ben Bombay’da el ele geziyoruz
yerlileri buraya “Mumbai” diyor.

 
bu yılan oynatan Hintliye seni soracağım, “tanımıyorum” derse
barışcıl topraklarında sinirlenip ölümcül bir hadise çıkaracağım
iki küçük ve çıplak kız çocuğu Tikşa’ların arasından telâşla kaçarken
ben sana doğru giden gemilere veya uçaklara binmek isteyeceğim
bindirmezlerse pasaport memurunu yakıp küllerini Ganj’a atacağım
 
bir görsen nasıl öldüresiye misafirperverler, ama bazen yoruyorlar
oteldeki kat görevlileri (biz) kahvaltıya inerken selam veriyorlar
gözleri kamaşmış senden ki sadece bana “goodmorning sir” diyorlar
bu benim de işime geliyor böylesi zamanlarda, şikayetim yok
seni görmemeleri iyi, yoksa beni derin bir kıskançlık krizi vuracak
 
Kama Sutra’yı icat edenlerin seni hiç bilmemeleri çok tuhaf
onlara senin adam eriten bakışlarını anlatmaya hiç mecalim yok
anlatsam Bengal kaplanlarının üstüne yine musonlar yağacak
Hint okyanusuna hasret çökerken üç bilmediğim kuş havalanıyor
nasıl ağlamaklıyım görsen, hırsımdan bu koca liman berhava olacak
 
çok istiyorum cebimdeki dolarları saçmayı Bombay bulvarlarına
fakirin birine versem öteki ne olacak diye hiçbirine elim gitmiyor
tropikal bir kız geçiyor o ara, arkasından senmişsin gibi bakıyorum
aşkını gururla taşıdığım bu mistik ve güler yüzlü insanlar ülkesinde
bilsen nasıl utandım sefaletten, kime ne diyeyim benim değil ülke
 
bu rengârenk sariler içerisindeki Hintli kızlara seni soracağım
eminim yüzüme çapkın çapkın bakıp beni utandıracaklar
seni artık herkes bilmeli, sana bir kitaba yazılır gibi yazıldım
beyaz filler tutacağım kalabalık sokaklarda aşkımı ilan için de
başıboş çocuklar ezilip ölürlerse korkarım ben suçlanacağım
 
hangi Bombay sokağına girerse tikşayı süren rehberim Isaju
“seni gördü mü” diye soruyorum, gülüyor, halbuki iyi adam
bir bilsen nasıl istiyorum şimdi gözlerimi kapayıp yanında açmayı
ülkemizde şimdi kış ama, senin ateşten olduğunu söyleyemiyorum
üçüncü gözü icat eden bunlar ama kullanmasını bilmiyorlar
 
dayanamayıp yine seni soracağım bu ceketimden tutmuş
iri gözlerini bana dikip ”bir sigara ver” diyen kadına, da sana
benzemiyor diye ona sigara vermeyeceğimden utanıyorum
İngilizce de konuşuyor insanlar, hem görsen ne hoş gülüyorlar
sanki dişleri doğal porselen, bir de Hintliler “fakir” diyorlar
 
laf aramızda burada beyaz tenli olmak moda, kızlar geyşa gibi pudralanıyorlar
ben asil beyazlığını saklıyorum kıskançlığımdan (solaryuma gitme artık)
 
işte Bombay’ın bittiği Church Gate’de elini tutmuşum gülüşüyoruz
son noktasından Hindistan’ın Arap Okyanusu’na bir yüzük atıyoruz
nedense bu insanların hepsi oynuyor filmlerinde, Türkiye kadar insan oynuyor
ha bire dans edip ha bire şarkılı filmler izliyorlar, ben bazen daralıyorum
o anlarda seni düşlüyorum ve saçlarının nasıl altın gibi yatağa yığıldığını
ve daha neler neler...
 
senle ben Bombay’da el ele geziyoruz
yerliler buraya “Mumbai” diyor ya
desinler,  artık neyse ne.


Fadıl Oktay
(MÜHÜR dergisi, N: 43)

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM