Son Dakika



"Büyük bir ozan, gerçekten büyük bir ozan, bütün yaratıklar arasında en şairane olmayanıdır. Değersiz ozanlarsa pek çekicidirler. Uyakları ne kadar kötü olursa o kadar ilgi uyandırır." (1)

Bir döneme damgasını vurmuş olan Oscar Wilde, Dorian Gray’in Portresi adlı bu ünlü eseriyle masum ve güzel suratlı bir insanın kendine olan düşkünlüğü nedeniyle nasıl bir canavara dönüştüğünü anlatır.

Ama romanın konusu o denli ilginç değildir. Romanı asıl sürükleyen, yukarıdaki sözleri de sarf eden ve roman boyunca sürekli bir "akıl önderliği" yapan Lord Henry Wotton'dur. Büyük bir olasılıkla da Lord Henry, Oscar Wilde'ın kendisidir.

“Sanat sanat içindir” ekolünün en büyük savunucularından olan Oscar Wilde'ın roman boyunca gerek ressam Basil'e gerekse Dorian Gray'e söylediği akıl dolu sözler, romanın bel kemiğini oluşturur aslında.

Yani roman, bir anlamda sanat tarihi eleştirisidir de. Dorian Gray'in resimde yaşlanıp gerçek hayatta güzelliğini ve duruluğunu koruması yalanı üzerine kurulmuş olsa da roman, basit bir konunun arkasına sığınmanın ötesinde kurgusal bir anlam taşımaz. Ancak, Lord Henry'nin varlığı romanı tamamen sürükleyici ve düşündürücü kılar. Zaten Oscar Wilde'ın yapmak istediği de budur: Akıllarda kocaman soru işaretleri bırakmak.

Roman sanatında, tıpkı resim sanatında olduğu gibi bir perspektif olduğuna ilişkin iddialarımı sürdürüyorum. Bu konuda daha önce de bir iki yazı yazmıştım. Roman sanatını günümüze kadar taşıyan en önemli özellik, sanıldığı gibi iyi kurgulanmış olması değil, derinlemesine perspektifler aracılığıyla unutulmaz tipler yaratmasıdır. Öyle ki, bazen romanı sürükleyen ana karakterlerin birbirleriyle çakışması, aynı resim sanatında olduğu gibi, bir derinlik ortaya koyar.

Bu derinlik karakterler arasındaki farkı ortaya çıkardığı kadar, romanın ana temasını da ortaya çıkarır ve diğer malzemelerin uzaklıkları belirginleşir.

Dorian Gray'in Portresi romanına baktığımızda, Lord Henry'nin varlığı romanın ana temasını oluşturmaktadır. Yıllar önce romanı okuduğumda, aklıma bu açıdan bakmak hiç gelmemişti. Sonuçta Dorian Gray gibi olağanüstü güzel bir adamın yaşlanmaya karşı mücadelesi gibi bir izlenim edinmiştim. Lord Henry ise benim için zırvalayan bir adamdı ve çabuk geçilesi paragraflardı.

Belki bu yüzden, daha önceleri hatta küçük yaşlarda okuduğumuz kitapları yeniden okumakta yarar var. Yeni bir bakış açısı edinmek açısından önemli bir girişim olarak görüyorum. Balzac'ın Vadideki Zambak romanı  da bende benzer bir tat bırakmıştı. Felix'in Vannesa'ya olan aşkından başka aklımda neredeyse hiçbir şey kalmamıştı, ama yeniden okuduğumda konunun Felix ile Vannesa arasında dolaştığını, ancak romanın bel kemiğini tutkunun oluşturduğunu anlamıştım.

Tekrar okuduğum her kitap, yıllar sonra öğrendiğimde beni şaşırtan, Albert Einstein'in keman çalabilmesi kadar hayrete düşürüyor. Pauli'nin piyanoda, Einstein'in kemanda olduğu bir manzarayı hayal etmek müthiş mutluluk veriyor ve müziğin gücünü o zaman daha iyi anlıyorum.

Keşfettiğimizi sandığımız hiçbir şeyin tam anlamıyla keşfedilmediğini de öğreniyorum böylelikle. Yüz defa okunsa, Dostoyevski'nin Budala romanından yine bir şeyler öğrenilebileceğine inanıyorum. Değilse, kurgu açısından gerilim veya polisiye romanlar tüm 19. yüzyıl romancılarını fersah fersah geçmiş durumdalar. Bu açıdan bakıldığında, 19. yüzyılın romancılarının kurgu açısından çok zayıf olduğunu hemen anlamak mümkün. Hatta zaman zaman bu dev yazarlar kurgu hatalarına bile düşebilmektedirler. Çünkü onlar için kurgu, romanın olmazsa olmaz koşullarından biridir ve vazgeçilemez, ama en önemli ögesi değildir.

Dorian Gray'in Portresi ile başladık, onunla, daha doğrusu Lord Henry'nin sözleriyle bitirelim:

"...birini etkilemek, ona kendi ruhunu aşılamaktır. O artık kendi beyniyle düşünemez, ya da kendi tutkularıyla yanmaz olur. Erdemleri kendine özgü değildir. Günahları -günah diye bir şey varsa- ödünç alınmadır. Başkasının türküsünün yankısı onun için yazılmamış bir oyunun oyuncusu olur..." (2)

Bence başta Dorian Gray olmak üzere tüm Oscar Wilde kitaplarını, sonra da diğer klasik romanları yeniden okumak gerek.

1.  Dorian Gray'in Portresi, Oscar Wilde, Boyut Kitapları/Dünya Klasikleri, Çev: Şima Rondinelli, 1. Basım, s.81
2. a.g.e., s.26

Mümtaz İdil

Gercekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM