1-mayis-tandogan-2025-2052025115051.jpg


Nasıl İstanbul’un Taksim Meydanı 1 Mayıs gösterilerinin simgesel alanıysa Ankara’nın Tandoğan Meydanı da 1 Mayıs gösterilerinin simgesel alanıdır.

Bendeniz daha lise ikide bir çocukken Ecevit’in 18 Nisan 1976 muhteşem Ankara Tandoğan mitingine de katılmıştım. (Ecevit kürsüde, ‘Yaşasın halkların özgürlüğü’ diye slogan atanlara o ünlü ‘Türkiye'de tek bir halk vardır O da Türk halkıdır’ yanıtını vermiş sonuçta CHP seçimlerden tarihi bir zaferle çıkmıştı.)

Tandoğan sanki Ecevit’le de anılan bir meydan. Tarihin ironisidir, yine Ecevit’in iktidarlarından en sonuncusu olan 2001 tarihinde, yine Nisan ayında bu kez Tandoğan’ı nereden çıktıkları belli olmayan ve bu kadar olduklarını bilmediğimiz için dehşete kapıldığımız çoğunluğu Siteler esnafı(ymış), sakallı cübbeli gericiler, gösteri meydanı olarak kullanmıştı. Satır elde Anıtkabir’i basmak istemiş sağa sola polise saldırmış 137'si polis, toplam 202 kişi yaralanmıştı.

Her neyse, bu 1 Mayıs’ta 12 Eylül devrimcisi bir arkadaşımla önce 10 yıl cezaevinde yatmış olmanın karaciğerinde yaptığı tahribat nedeniyle bir doktor arkadaşımızla randevumuzu öne aldık. Mithatpaşa Caddesi’ndeki muayenehaneden erken çıkarak mitinge yetişmek için Tandoğan meydanına yürüdük.

Daha girişte kontrol noktasında aramada, polise takıldım. Bir polis çantanda ne var aç dedi. Açtım, bilgisayar hatta ekstradan bir F klavye bir de YKY mağazasından yeni aldığım K. Hamsun ve masalcı Andersen'in İstanbul seyahatini yazdıkları İstanbul'da İki İskandinav Seyyah kitabı, Papa’nın ölmesi ve gömülmesi nedeniyle gerçek yüzünü yazacağım için okuduğum, Vatikan hakkında Mine Kırıkkanat’ın mükemmel kitabıTarihin En Büyük Sahetakarlığı - Bir Hristiyanlık Masalı kitabı ve Türk Tarih Kurumu’nun Sakarya caddesinin girişindeki efsane satış bürosundan aldığım Mama Kıralı Anum-Hirbi'nin Kaniş Kralı Warşama'ya Gönderdiği Mektup kitabı ve Nazım Kültürevi'nden aldığım Kemal Okuyan Haluk Hepkon Cumhuriyet ve Komünistler kitabı çantadaydı.

Ahmet Yıldız

Arayan çocuk denecek derecede genç polis sırt çantamı açtırıp bilgisayarımı filan görünce kaba biçimde işte nihayet birini yakaladım edasıyla sertçe ceketimi tutarak ‘Sen gel bakalım şöyle’ dedi, refüjdeki diğer polislerin yanına sürükledi. Tamam artık dedim ki genç komiser, niye bilgisayar taşıyorsun dedi, çantaya hiç bakmadan. Yazarım dedim, kitap yazıyorum. Gülerek burada mı yazacaksın dedi meydanı göstererek. Mitingden çıkınca bir kafede oturacağım dedim; güldü geç dedi. İşgüzar polis de bir an kalakaldı.

Renklenmiş sosyalistler

ONLARCA SOL GRUP 

Bir grubumuz artık yoktu ama gidici, artık gitmesi gereken AKP iktidarına karşı Tandoğan 1 Mayıs mitingi kalabalığı enerjisi isteği her zaman bir ölçüttür; belki bunu görmek istedik.

Saat daha yarım olmasına rağmen bir grubun meydandan Kızılay’a döndüğünü gördük. Geciktik mi sanırken meydana Sıhhıye yönünden daha grupların geldiğini görünce demiryolu köprüsünün altına biraz da çılgın bir bulutun yağmur saldırısından korunmak için sığındık, gelen grupları görevliler gibi izlemeye başladık. Telefonda görüştüğümüz diğer arkadaşların da gelmesini bekledik.

Fotoşop gençliği gibiydiler. Çok güzel logolarla onlarca belki yüzü bulan sayıda değişik sol grup alana geliyordu. Her biri de taş çatlasa 50-100 kişiyi bulmayan sayılardaydı. O kadar garip adlarla sanki amip gibi bölünmüşlerdi ki örneğin Sosyalistler Partisi adlı bir parti bile geçti önümden iyi mi. Her birinin Latin Amerika kentlerindeki sol gruplarda da görülecek mor yeşil turuncu eflatun renkleri ‘kızıl’ renkle boy ölçüşecek duruma gelmişti.

AYAKÜSTÜ DEĞERLENDİRMELER

Şimdilerde uluslararası bir kadın hakları örgütünün Türkiye temsilcisi eski bir yoldaşla lafa tutuştuk. Sonra sessizce birkaç eski yoldaş kişi daha geldi. Tokalaştık.

Sol Batı’ya hatta AB politikalarına eklemleneli beri son tahlilde AKP’ye hizmet eder hale gelmişti. Hele bu amip bölünmüşlük durumu. Son AKP karşıtı ciddi gösteriler, Ergenekon tutuklamaları döneminde iktidar içi FETÖ-AKP savaşlarının sürdüğü yıllarda olmuştu.

Hala diri ve kararlı bir sosyalist aile

Birincisi Cumhuriyet Mitingleriydi ki Kılıçdar sanki o müthiş bilinç düzeyindeki sağlam kafaları darmadağın etmek için gelmişti. AKP’den çok CHP’nin ideolojisiyle uğraşan keskin kararlar aldı konuşmalar yaptı, adaylar buldu. Nitekim şimdi meydanda CHP’li kimseyi görememiştik. Anonsların birinde Erdal Beşikçioğlu’nun adı okundu o kadar. Bir de elinde listeyle İmamoğlu’na imza toplayan biri uzaktan bakarak yanımıza yaklaşmadı, anlaşılan kokumuzu almıştı, ama yine de takip ettim bir iki kişiden almayı başardı.

TKP'lileri aradı gözüm, "en kalabalık" olabilirlerdi. Gerçekten de harf sırasına göre "kortej" düzenlendiği için T harfi nedeniyle en sondaydılar. Ama en coşkulu, ağır toplanrla örülü ve kalabalıktılar. 

TKP grubunda Prof. Aziz Konukman, yazar Durmuş Tiryaki ve arkadaşları

Sendikalar yok denecek kadardı, zayıftı, biz geç kalmış görememişsek ve daha saat yarımda meydana gelişler de bitmeden ayrılmışlarsa da –umarım öyleydi– aynı zayıflıktı! İşçi sınıfı ve sendikalar maalesef çökmüş. Özdemir İnce’nin bugünkü Cumhuriyet'te köşesinde yazdığı gibi Max Weberciler baskın çıkmıştı. Tıpkı protestanlar gibi Kayseri Gaziantep Kahramanmaraş ‘Müslüman’ sermayesinin sahipleri hepimiz aynı yoldayız işçi ve işveren ayırımı da neymiş anlayışıyla işi çoktan bitirmişlerdi. Ülkemizde işçi sınıfı ve tüm emeğiyle çalışanlar, tarikat ehli birer köle durumuna düştülerdi.

Yaşlı ama görevini yapmış huzurlu bir sosyalist 

İkincisi 200 – 300 bin kişiyle polis barikatlarını yıkan Silivri duruşmaları sürecinde iyice güçlenmiş doğru bakış açısında ayakları sağlam basan TGB örgütlenmesiydi ki onu da berhava etsin diye sanki Doğu Perinçek özel olarak salıverildi. Gelir gelmez Aydınlık’ı yüz binin üzerinde satış rakamlarına çıkarmış yayın yönetmeni Serhan Bolluk’u görevinden aldı, TGB lideri pırıl pırıl gençleri bürokratik yerlere atayarak ‘başarıyla’ söndürdü.

Değerlendirmelerimizde Türkiye’nin bu şartlarında, Tandoğan’ın oldukça coşkulu bir kalabalıkla dolu meydan olması gerektiği fikrindeydik. Ama meydan 10-15 yıl önceki durumdan bile daha sönüktü. CHP yönetimi İmamoğlu tayfası muhalefetin tüm enerjisini boşa harcayıp coşkuyu enerjiyi ‘başarıyla’ yanlış yönde pasifize etmişti.

Bizim zamanımızda örgütümüz (Devrimci Yol) iyi bir yerde duruyordu. Değil AB ekseninde durmak gibi bir rezilliği, çoğu sol grup gibi dönemin sosyalist ülkelerinin bugünkü deyimle ‘yandaş’ı değil her ikisinden de etkilenmesine rağmen Çin ve SSCB ‘reel’ politikalarına karşı üstelik eleştirel bakışla bağımsız durabilmiş, Türk devrimcilerine özgü bir kişilik edinmeyi başarmıştı. Hey gidi günlerdi… Aslında şimdi AB dağılmış durumda; hiçbir ideolojik bakış ve dolaysıyla etki geliştirecek durumda değil; argümanları öldü… Çin ve SSCB hatta rahmetli Enver Hoca’nın mumu çoktan söndü. Ama nerde bu fırsatı değerlendirecek nüvede can. Çöken Batı çökmüş ideolojik kültürel iklimini hala bizim 1 Mayıslara ruhunu rengini verebiliyor. Miting alanına bu basit kısa bakışımızda bunu hemen gördük.

Avrupa çıkarlarına tutunmak geçmişte düşünülemeyecek bir şeydi, hele bugünkü koşullarda Avrupa irtifa kaybederken hem yanlış hem de üstelik resmen akılsızlık! (Suç onlarda mı bizde mi?)

Evet, Tandoğan 2025 1 Mayıs’ı Tandoğan’ındaki kalabalık belki sayıca azdı, grupça çoktu ama yine de 1 Mayıs’tı. Dostları gördük, şarkılarımızı dinledik, konuştuk, tartışmanın hararetini heyecanını, yoldaşça caddelerde yürüyüşün güzelliğini yaşadık.

Daha ne olsun!

(Bu değerlendirmelerim elbet şahsıma ait öznel değerlendirmelerdir, gözlemlerim geç gelip erken ayrılma –12.30 - 15.00– nedeniyle eksik olabilir.)

Ahmet Yıldız

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler