Şiir üzerine her iyi şair gibi hayatı boyunca düşünen ve bugün İzmir Karşıyaka Belediyesinde şiir atölyesi yöneten Veysel Çolak, facebook hesabında "Şiirde Selefilik" başlığıyla küçük bir not paylaştı.

Veysel Çolak'ın kişisel facebook hesabındaki paylaşım şöyle:

'Selefilik' bir mezhep, şiirde 'selefilik' olur mu demeyin. Mecazen, kesinlikle olur. Eğer 'geçmişçi' iseniz; sizden önce şiir yazanların, bu bağlamda şiir düşüncesi üretenlerin ortaya koyduğu ilkeleri körü körüne savunursanız; birileri tarafından yapılan en küçük değişikliğe karşı çıkar, kıyamet kopartırsanız, bu tutuculuk 'selefilik'ten başka bir şey olmaz.

 Şair tutucu olamaz. Şiir geçmişçi bir anlayışla yazılamaz. Bunları şu nedenle söylüyorum: Değişime inanan, aydın olduğunu sanan birçok kişi hâlâ dünde kalanla yetiniyor. Yazık.

SELEFİLİK NEDİR?

Selefîlik (Salafizm ve Selefiyecilik olarak da bilinir, Arapça: ??????? Selefiyye), temelleri İbn-i Teymiye tarafından atılmış olan İslâm dîni itikadî mezheplerinden biridir. Selef halefin tersidir ve tarihsel olarak önde olanlar anlamına gelir. Selefîyye, dinde selef kabul edilen kişilere hiçbir değişiklik yapmadan tâbi olmayı esas alır. İbnü'l Cevzî'nin kendi devrindeki Asarî İtikadî Mezhebi'nin bazı tâkipçilerine yönelttiği eleştrilerin ışığı altında Selefîyye, "Ta'til" (Muattıla i'tikadı) ile "Temsîl" (Mücessime ve Müşebbihe i'tikatları) arasında bir konuma hâizdir.

(Muhammed Ebû Zehraİslâm’da Siyâsî ve İ’tikadî Mezhepler Tarihi, Ethem Ruhi Fığlalı ve Osman Eskicioğlu Tercümesi, sahife 259 - 261, Yağmur, İstanbul, 1970.)

Selefiliğin yedi temel ilkesi bulunur. Bunlar takdis, tasdik, acz, sükut, imsak, kef ve marifet ehline teslim olmaktır. "Takdis" ve "takdir" Allah'ın sıfatları ile ilgilidir. Birincisine göre Allah'ın hiçbir kötü sıfatının yoktur, ikincisine göre tüm güzel sıfatlar ona aittir. Sonraki dört ilke ise insanın davranış biçimi ile ilgilidir. "Acz", insanın Kuran'ı anlayamayacağını, buna gücünün yetmeyeceğini anlayıp aczini kabul etmek demektir. "Sükut", Kuran'da anlamadığı, kafasına takılan yerleri konuşmaması, başkasına sorarak onun da kafasını karıştırmaması, hatta konusu açıldığında bu konuyu bilemeyiz diyerek kapatmasıdır. Tutmak anlamına gelen "İmsak" da, sükuta benzer bir ilkedir. Anlaşılmayan bir konuyu insan içinde tutmalıdır. "Kef", sükut ve imsakın çaresiz kalması durumunda devreye giren ilkedir. Kuran'da anlaşılmayan konularda susmayı ve içinde tutmayı beceremediği durumda "kalben ve zihnen başka şeylerle meşgul" olarak kef yapabilir. Başka şeyleri düşünerek beladan kurtulabilir. Son ilke olan "marifet ehline teslim olma" ise selefilik anlayışının kurucuları ve alimlerinin söylediklerini yapmaktır.

(Selefiliğin Tarihsel Gelişimi ve Felsefi Altyapısı, M. İlyas Bozkurt, TESAM Akademi Dergisi, s. 17.19)

 Selefîlik Suudi Arabistan’ın resmî ideolojisidir. İnanç/itikad alanında Selefîliğe ait olmak onlar için en önemli imanî meseledir. Osmanlı âlimleri Suudi Arabistan’ın mezhebini Muhammed b. Abdülvehhab’dan dolayı 'Vehhabî' diye isimlendirseler de Suudi Arabistan âlimleri kendilerini 'Selefî' olarak kabul eder ve öyle takdim ederler.

Yöneticiye karşı eleştiriyi bile fitne kabul gören bu hareket tasavvuf düşmanlığı, katı lafızcı din yorumu gibi Selefîliğin temek özelliklerini taşımaktadır..   

Bu hareket I. Körfez Savaşı esnasında yabancı güçlerin Suud topraklarını kullanıp kullanamayacağı tartışmaları neticesinde ortaya çıkmıştır. Bazı Suudlu şeyhler ve Sahve liderleri yabancı güçlerin İslam topraklarından bir başka İslam ülkesi ile savaşmasına cevaz vermemiş, bunu haram görmüş; diğer taraftan resmî ulema ise bunda ülke adına maslahat gördüğü için cevaz vermiş, fakat haram gören diğer ulemayı suçlamamıştır. el-Medhâlî önderliğindeki diğer ulema ise, “ulu’l-emr’in verdiği hükme kayıtsız şartsız teslim olmak gerekir” ilkesi mülahazasıyla yabancı güçlerin ülkeye girmesini haram gören grubu isyan çıkaran haricilikle suçlamıştır. 

 

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)