12 Ağustos tarihli Zaman gazetesindeki köşesinde "Bir dönemin sonu" başlıklı yazısında Selim İleri günümüz edebiyatından rahatsızlığını geçmişteki edebiyatımızın altın yıllarını anarak eleştirdi.

Geçmişin bu zenginliğini günümüze aktaramadığımızı, gerçek edebiyatın damarının kesildiğini vurgulayan Selim İleri kendi gözlemlerinden yola çıkarak edebiyatımızın sosyolojik bir değerlendirmesini de yapıyor:

*

1960'ların sonunda çılgıncasına bir tutkuyla edebiyat çevrelerine karışmaya çalışmıştım, bir köşeden sızmaya. Neredeyse yarım yüzyıl önce.

Edebiyat dergilerinin başı çektiği günlerdi. Yaşar Nabi Nayır'ın yönetiminde Varlık hâlâ etkin bir dergiydi, özellikle öğretmen aboneleriyle. Vedat Günyol Yeni Ufuklar'da hem düşünce edebiyatımıza, hem genç öykücülere soluk aldırtıyordu. Ankara'da Hisar ve Türk Dili: İlki dilde ılımlı yolu seçmişken, ikincisi atak. Ama her ikisi de edebiyatın değerlerine kesenkes bağlı.

Memet Fuat'ın Yeni Dergi'si çeviri ağırlıklı olmakla birlikte, özellikle Türk şiirinin yaşayan seçkin ustalarına açıktı. Behçet Necatigil'den İsmet Özel'e her ay şiir coşkunlukları yaşanırdı Yeni Dergi'de. Kimler yoktu ki! Edip Cansever, İlhan Berk, Ece Ayhan, Ataol Behramoğlu, Papirüs'e kadar Cemal Süreya...

Attilâ İlhan yeni şiirlerini Varlık'ta yayımlıyordu. Güzelim Bakış Kuşu'ndan sonra Hilmi Yavuz'un -şiir verimi açısından- suskunluk dönemi. Ama Oktay Rıfat hep üretken. Gülten Akın çok etkileyici şiirler yazıyor. Turgut Uyar unutulmayacak Divan'ın hazırlıkları içinde... Bir şiir bereketiydi.

Öyküde de sürüp gidiyordu o bereket. Nezihe Meriç'le Bilge Karasu seyrek yayımlıyorlardı ama, Füruzan öykü dünyamızı enikonu sarsmıştı. Sevgi Soysal, Salim Şengil'in Dost dergisinde Tante Rosa'ları art arda yayımlamış. Leyla Erbil harikulâde Gecede'yi kaleme getiriyor, dergilerden biraz uzakta.

Papirüs hep o dönemde. Cemal Süreya yönetiyor Papirüs'ü ve edebiyat dergilerinin işlevi üzerinde ısrarla duruyor. Papirüs biraz da Yeni Dergi'nin çeviri ağırlıklı olmayanı, tepeden tırnağa yerli. Her sayısında bir Türk şairini inceden inceye irdeliyor."

*

Edebiyat çevrelerine girmeye çalışan bir genç yazar olarak Selim İleri'nin saptamaları tarihsel kaynak niteliğinde bir özet. "Ben mi kocadım, yoksa gerçekten çok şey mi değişti?" diye soran İleri, şöyle devam ediyor:

"Edebiyat çevrelerine kıyısından sokulmaya çalıştığım o günlerde neler konuşulduğunu da daha dün gibi hatırlıyorum: Edebiyatın kendisi konuşulurdu. Bir akşam sofrası hatırlıyorum: Necati Cumalı "örneğin" ve "örnekse" üzerinde duruyor. Örneğinin yanı sıra -galiba Melih Cevdet'in kullandığı- örnekse, şimdi Memet Fuat'ın yazılarında geçiyormuş. Necati Cumalı yeni yeni karşılıkların bir karışıklığa yol açacağından endişeli...

Kapalıçarşı'dan çıkışımızda Edip Cansever'in kaygısı: Bir şair yalnızca sözcüklerle yaşamalı. Sözcükler, bütün ses değerleri...

Yayınevlerinin tutumları da ne kadar farklıydı! Şükran Kurdakul'un Ataç Kitabevi, Günyol'un Çan Yayınları, Hüsamettin Bozok'un Yeditepe Yayınları: Tümü de çok özenli kitaplar yayımlıyor. De Yayınevi Kafka'dan Nâzım Hikmet'e yol alıyor. Bilgi Yayınevi yeni kurulmuş; ilk verimleri arasında Sodom ve Gomore, Yakup Kadri'nin nice yıllar yeni yazıya geçirilmemiş romanı...

Kitaplar genellikle iki bin adet filan basılıyor. Daha seçkin dönem. En tanınmış romancılar bile yedi sekiz bin dolaylarında. Kimse kimseye "Kaç adet basıldı? Yeni baskısı yapıldı mı? Kaçıncı baskıda?" gibisinden bir şeyler sormuyor.

Altın Kitaplar ticarî açıdan güçlü bir yayınevi. Biraz dudak bükülüyor Altın Kitaplar'a. Ama genel yayın yönetmeni Dr. Turhan Bozkurt tam o günlerde çağdaş Türk yazarlarından bir dizi hazırlamanın bir yayınevi için gereklilik, zorunluluk olduğunu düşünüyor. Hatta Yeni Edebiyat dergisi biraz da bu sebeple çıkıyor...

Özetin özeti genel görünüm buydu işte. Yarım yüzyıl sonra şaşırarak, galiba biraz da ürkerek 'bakıyorum'. O anlayıştan ne kalmış geriye? Ürkmemek elde değil: Hemen hiçbir şey kalmamış. Gerçi öz edebiyat hâlâ orada yaşıyor.

Bilmeyerek, kavramayarak, bir dönemin sonuna tanıklık ediyormuşum. Salâh Birsel'in birbirinden güzel denemeleri hep o günlerde. Selahattin Hilav'la Hilmi Yavuz'un günlerce konuştuğumuz Tanpınar tartışması hep o günlerde. Halil İbrahim Bahar'ın Soyut'ta gençlere sayfalar-sayfalar açması hep o günlerde...

(...)"

Selim İleri
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)