O şimdi yaşamıyor! Onat Kutlar'ı saygıyla anıyoruz / Öner Yağcı
30 Aralık 1994'te Cafe Marmara'ya bırakılan bombanın patlaması sonucu ağır yaralandı. Aynı patlamada arkeolog Yasemin Cebenoyan da yaşamını yitirdi. Kutlar, 11 Ocak 1995'te yaşamını yitirdi. Olay, İBDA-C tarafından üstlenilse de faillerin yakalanmasıyla PKK tarafından düzenlendiği ortaya çıktı.
“Şimdi kış. Pek yaprak görünmüyor dallarda. Ama hep biliyoruz. Bahar mutlaka gelecek. Hep birlikte duyacağız yapraklı dalların sesini...” diyor bu ses Yeter ki Kararmasın adlı kitabında… “Tarihi düzeltmek elimizde değil. Ama hiç olmazsa geleceğin de kurban edilmesine razı olmayalım. Ne dersin?..” diyor bir ses… “Yeter ki Kararmasın” diyor yüreklerimize. Çığlığa dönüşüyor, “Bahar İsyancıdır” diye… Bu ses şiir dolu. Bu ses, acıya karşı dirençle dolduruyor insanı. Yaşamanın ve yazmanın onur bayrağını yükseltiyor. Tadına doyum olmayan bir dil ustalığıyla “dünü bugüne, bugünü yarına” bağlarken, içten gülümseyişler sunuyor olanca canlılığıyla: “Biz ekin adamlarıyız... Gerçeği görür ve söyleriz. Sözün kılıcı kendi boynumuzu kesse de. Kördüğümü bir ‘can’ sözüyle hallederiz...” Bu ses, gözlerden uzak tutulan kimi yaşam gerçeklerini insanı ve sanatı savunarak sergilerken bir “tavır” haline geliyor. Bu tavır şiirsellikle öpüyor insani duyarlılığı. Bu tavırdaki canlılık, düne ve yarına uzanırken ılık ılık bir şeyler katıyor gönüllere, hırpalıyor insanı, sorumluluğa, duyarlılığa çağırıyor yumuşakça. Direnç veren duygu ve düşüncelerle dolu bu sese günümüz Türkiye’sinde öyle çok gereksinim var ki! Bu ses duyulmalı... Bu ses kimin mi? Bu ses 1936 doğumlu Onat Kutlar’ın. Öyküler yazan (İshak,), şiirler yazan (Peralı Bir Aşk İçin Divan, Unutulmuş Kent), sinema yazıları yazan (Sinema Bir Şenliktir), senaryolar yazan (Hakkâri'de Bir Mevsim, Hazal, Yusuf ile Kenan), 12 Eylül’ün en karanlık günlerinde günlük düşler yazan (Yeter ki Kararmasın), sevecen yüreğini sunduğu denemeler yazan (Bahar İsyancıdır) bir aydınlık sanatçısıydı Onat Kutlar. Yazdığı yazıların bir kısmı da ölümünden sonra iki kitapta toplandı: “Gündemdeki Konu”, “Gündemdeki Sanatçı.” Hazin bir ölümdü Onat Kutlar’ın ölümü. Sevginin ve hoşgörünün bilinçli bir sanatçısının yok edilişiydi. Yeni bir yıla girilmek üzereyken, terör örgütünün koyduğu bir bombanın patlamasıyla 30 Aralık 1994 günü yaralandı ve 11 Ocak 1995’te hastanede öldü. Onat Kutlar’ı, Can Yücel yedi dizeyle şöyle tanımladı bombayla yaralandığının ertesinde: “Onat’ın yeni yılını kutlarım/ Onat’ın onatları koşuyor/ Beyaz bir yatağın veliefendisinde/ Bir bel farkıyla yine birinci geleceksin/ Gazi ayıntapın o en eski tayı/ Şarap parçasının önünü kesemez şarapnel/ Sen alnı açık beli doğru bir yarış atısın Onat.” Onat Kutlar bu işte... Yüreğini kanatmayan bir gerçek sanatçı olan Onat Kutlar, “insanlığı, sözcüklerin ordusuyla fethetmeye çalışan” bir aydındı. “Terör içindeyim, nereye yürüsem ayağıma kan bulanıyor”, demişti yazdığı son “Gündemdeki Konu”da. “Esinleyen” bir sanatçı oldu hep. Yaşamın şarkısını söyledi sanatıyla. İnsanların özgürleşmesine, aydınlanmasına bir şeyler katmak istedi yüreğinden, beyninden, özünden. Bahar İsyancıdır adını verdiği kitapta yer alan “Kardelenler” adlı yazısının benim için çok anlamı var. Onat Kutlar’ın gerçek, esinleyen bir sanatçı olduğunu kanıtlıyor bu anlam: İçerdeyim, düşünceler açılıp saçılamıyordu kitaplarda, yazılarda. 12 Eylül’ün fırtınası sürüyordu olanca dehşetiyle. “Düşün” dergisi çıkıyordu isyancı baharlar gibi. Aralık 1984 sayısında Onat Kutlar’ın “Kardelenler” adlı bir yazısı çıktı. O günlerde yazmakta olduğum ilk romanıma “Kardelen” adını oradan aldım. Sonra karşılaştık Onat Kutlar’la. Kardelen’in Akademi Kitabevi Ödülü almasında onun da oyu vardı. Sormuştum, sevdiğini söyledi. “Size ithaf edeyim isterseniz,” demiştim. “Hayır,” demişti, “Mapustaki canları mektuplarıyla sıcaklayan tüm dostlara, sevgiyle, demişsin sen. Ben de o dostlardan biri değil miyim zaten!” Öyleydi. Yeter ki Kararmasın’ın başında şunları yazmıştı o: “bu mektuplar aslında sanadır sevgili arkadaşım./ Adını bile bilmediğim sana./ Öylesine yakından ve derinden tanıyoruz ki birbirimizi,/ öylesine ortak bir umut ve bilinçle paylaşıyoruz ki yeryüzünü,/ yaşama öylesine inanıyoruz ki,/ adını bilmesem ne çıkar?” Yazdıklarıyla duyarsızlıkları incelikli uyarılarıyla duyarlılığa dönüştürmeye çabalarken akan kanların durdurulmasını, ülkemizi ortaçağ karanlığına sürüklemek isteyenlere karşı baharı savunanların yaşamı sahiplenmelerini istiyordu. Yaşama sevdasını büyüten, aydınlığın inadını güçlendiren, acıları sevinçlere dönüştürmeye çabalayan ve insanları sevgiyle, hoşgörüyle sorgulamaya yönelten yazılarıyla yaşıyordu. Şimdi o yaşamıyor ama yazıları, tavrı, aydınlığı yaşıyor. Yazdıklarının kitaplarda kalmaması, düşüncelerinin yaşama katılmaması Onat Kutlar’ı gerçekten öldürecektir. Bu ülkenin aydınlık insanlarının böyle bir ölüme izin vermeyeceğini biliyoruz. “Bahar İsyancıdır”, “Yeter ki Kararmasın”, Onat Kutlar’ın aydınlığı. Öner Yağcı İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeki öğrenimini, son dersinin sınavına girmeyerek, bıraktı ve felsefe okumak amacıyla Paris'e gitti. İki yıl sonra döndüğünde bir süre Doğan Kardeş Dergisi'nde çalıştı. 1965'te Türk Sinematek Derneği'ni ve Yeni Sinema dergisini kurdu. 1965-1976 yılları arasında, Türkiye'ye dünya sinemasının kapılarını açan Türk Sinematek Derneği'ni yönetti. Yusuf ile Kenan, Hazal ve Hakkâri'de Bir Mevsim adlı yurtdışı ve yurtiçi festivallerde çok ödüllü filmlerin senaryolarına imzasını attı. 1985'te Berlin Film Festivali'nde jüri üyeliği yaptı. İstanbul Film Festivali Düzenleme Kurulu'nda ve İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı İcra Kurulu'nda görev yaptı. 1994 yılında Fransız hükümetince verilen L'Ordre des Arts et des Lettres ödülüyle onurlandırıldı. 30 Aralık 1994'te Cafe Marmara'ya bırakılan bombanın patlaması sonucu ağır yaralandı. Aynı patlamada arkeolog Yasemin Cebenoyan da yaşamını yitirdi. Kutlar, 11 Ocak 1995'te yaşamını yitirdi. Olay, İBDA-C tarafından üstlenilse de faillerin yakalanmasıyla PKK tarafından düzenlendiği ortaya çıktı. (Wikipedi) SİTEMİZDEKİ DİĞER ONAT KUTLAR HABERLERİONAT KUTLAR KİMDİR?
1959 yılında yayınlanan İshak ile 1960 yılında Türk Dil Kurumu ödülünü kazandı. Fethi Naci'ye göre, İshak, dünya edebiyatında büyülü gerçekçilik akımının ilk örneklerinden biri olarak değerlendirilmelidir.
YORUMLAR