Kimlikçi akımın sınavı / Durmuş Tiryaki
Kürt kökenli siyasette tövbekârlıktan dönekliğe bir yolculuk görülüyor.
Döneklik, geniş anlamda aslına rücu manevrasını ifade ediyor. Sosyalizmi inkâr türedi… Pek çok kuyrukçuyu şoke eden Apo’nun 2025 Şubat, “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nda sosyalist sistemi günah keçisi ilan ederek, dünyada dönemin dengelerinde solun etkisinin ağır basmasından dolayı sosyalist yönelişin benimsendiğini itiraf etmesiyle başlamıştı. Eşyanın tabiatı şu ki iğretiliğin öbür yüzü tövbekârlıktır. Devletçi sosyalizm deyip mahkum etmeye çalıştıkları sistemin yerine önerdikleri ve ne federasyon, ne ulus-devlet, ne özerklik, ne de kültüralist olduğunu iddia ettikleri komünal-toplum modeli, adının dışında her şeyiyle tipik bir manda-devletleşmedir: Tümen tümen silahlı güce sahip, bürokratik mekanizmaları işletilen, vergi toplama hakkı, mülkiyet tekeli baki, lider kültlü araçlaştırılmış ikame kadın figürlü partisel örgütlenme fiilen toplumun öznesi… Şimdi de 6 Aralık 2025’de İstanbul’da düzenlenen Barış ve Demokratik Toplum Konferansına gönderdiği metinle Marks’ın eksiklerini tamamlama, Marks’ı düzeltme adına sınıfı red, tarihsel materyalizmin çelişki, devlet tahlillerini yanlışlama, etnisite fetişizmini tahkim, tarihin karanlıkları içinde vücut bulduğunu iddia ettiği Marksizmi ıskartaya çıkartma ilan ediliyor. Bu, kendinden menkul bir sosyalizm tarifine sığınılarak, eklektik ve anarşizmden, Kautsky’e, Bernstein’den avro-komünizme, yeni-soldan metafizik önermelere kadar uzanan birtakım illüzyonlarla milliyetçiliğe ve ayrılıkçılığa dönüşü kamufle ediyor. Elbette Marks dogma değil, güncellenecek, geliştirilecek katkılara açık, ancak Marksizmin bilimselliğinin temel taşı, tarihsel ve diyalektik materyalizmdir. Yalçın Küçük hoca, materyalizmi maddenin dili ve rasyonalizme bir yol, çelişkiyi de devrim dinamiğinin ileriye açılan kapısı, materyalisti düşüncelerin eylemcisi olarak tanımlar. Hoca, 20. yüzyılın son diliminde çözülen sosyalizmin ardından karşı devrimci dalgaya tutunan, vahşi serbest piyasacılığı demokrasinin altyapısı adına kutsayarak liberalizme savrulan, ‘yeni-açılımcı’ anti-Cumhuriyetçi, dinci-ırkçı sağla uzlaşan şabloncu, taklitçi solculuğu tövbekâr başlığı altında kavramlaştırarak gözler önüne seren direngen ve üretken devrimci aydınımız Yalçın Küçük’tü. Herhalde Kürt tövbekârları yazacak bir yurtsever çıkacaktır. Çünkü ideolojik mücadele çok önemli ve tam zamanı. Toplumsal mücadele envanterine ve bilimsel sosyalist birikime/sürece müdahaleyi hiç ihmal etmeksizin izlediği yönteme çok ihtiyaç var ve bu şekilde kazandırdığı örnek külliyat ışık tutucu. Sosyalizm adına bayrağın yeniden kimlikçi ve türevleri yapılar tarafından ele geçirilmeye çalışılması, toplamsal kurtuluşu yine saptırıcı bir geleceğin beklediğine işaret sayılabilir. Zira sosyalizmle hiç ilgisi olmayan ama sosyalizm kisvesi içinde muhayyel, anakronik, kimlikçi, hurafe bir teori ortaya sürülüyor. Sonuçta ikinci ortaçağın yeni-feodal düzeni öngörülüyor. Bitirirken, bol bol modernite eleştirisi yapanlara Hoca’dan şu alıntıyı ithaf ediyorum. “Orta Çağ bir yeteneksizler yönetimidir… parçalı, taşralı, kentlerin tekrar köye çevrildiği, ‘inanıyorum öyleyse doğrudur’ ilkesinin yönetim ilkesi olduğu bir dönem(dir).”* *Yalçın Küçük, Çıkış-1, Tekin Yayınevi, İst. 2014, syf. 61 Durmuş Tiryaki
Gercekedebiyat.com

















YORUMLAR