Son Dakika



Uçarı adlı gemi dalgaların üzerinde Edremit Körfezi'nde Hasanboğuldu'ya doğru sekerek ilerliyor, yelkenlerin rüzgarla mücadelesi dalgaların sesiyle yarışıyordu. Güverteye at nalı biçiminde dizilmiş başta Halikarnas Balıkçısı, Sabahattin Eyüboğlu, Azra Erhat gibi yirmi yazar ve şair ortada, ayakta yüksek sesle İlyada okuyan Melih Cevdet Anday'ı dinliyorlardı. Metin bitiyor, bir daha bir daha okutuyorlardı.

Kazdağı'nın dorukları (İlyada'da bu doruğun adı Gargaron'dur) görünmüyor ama duyumsanıyordu güvertede.  Kaz (İda) Dağı, Çanakkale Boğazı'ndan Edremit Körfezi'ne kadar uanan dağ(lar)ın en yüksek yerininin adıdır. Troya efsanelerinin merkezi olan bu dağ Troya Savaşı'nda tanrıların savaşı daha iyi seyretmek için toplandıkları yerdir.

Tanrıların bazıları Anadolu tarafındaki Troyalıların kahramanı Hektor'u, çok azı da Akhalar'ın tarafını tutuyormuş.Tanrıların babası Zeus Hektor'dan yanaymış. Hektor'a destek oluyormuş. Ne var ki karısı kıskanç ve kavgacı Hera Akhalar'dan yanaymış. Zeus'u yanına çekmek için, Hektor'a Zeus'un desteğini kesmek için kadınlığını kullanma tuzağını kurar. Aşk tanrısı Afrodit'in bir memeliği vardır. Onu göğsüne takanın karşısında hiç bir erkek dayanamaz. Hera bu memeliği takar ve ünlü altın arabasıyla Kaz Dağı'nın tepesine iner.

Troya Savaşı'nı idare eden Zeus tam Hektor üzerinden zafere ulaşmak üzeredir ki Hera'nın kokusunu duyar. Kırk yıllık karısı da olsa ona büyük bir arzu duyar; sevişme arzusunun önüne geçemez.

Melih Cevdet Anday mavi yolculukta, güvertede toplanmış arkadaşlarına bağırıp çağırarak işte bu bölümü okumaktadır:

"... Ne olur Hera,

yatalım gel, sarmaş dolaş olalım yatakta,

doyasıya,

bugüne dek ne bir tanrıçaya, ne bir

kadına karşı

yüreğime akan aşk böyle altüst etmedi beni..."

 

Hera bu! Elbet bütün kadınlar gibi biraz naz edecek:

 

"Bulutları devşiren Zeus karşılık verdi, dedi ki:

Tanrılar, insanlar görecek diye korkma,

altın gibi bir sisle örterim dört yanımızı,

güneş bile onu geçip göremez bizi,

her şeyi keskin ışınlarıyla gören güneş bile.

 

Böyle dedi, aldı karısını koynuna, sarıldı,

tanrısal toprak yumuşak bir çimen saldı,

taptaze lotos bir halı serdi toprakla aralarına

safranlardan, sümbüllerden tatlı bir halı,

uzanıverdi ikisi de halının üstüne,

sardı onları güzel bir altın bulut,

buluttan çiy damlaları akıyordu pırıl pırıl."

(Homeros, İlyada, Bölüm XIV, m. 314 vd. Türkçesi: A. Erhat-A. Kadir. İş Bankası Yayınları, İstanbul 1960.)

Ahmet Yıldız

Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM