Eleştirmeni işinden attıran eleştirmen: Semih Gümüş
Eleştirmen Gümüş'ün tweetleri ortalığı karıştırdı. Zahit Atam'ın Orhan Pamuk aleyhine yazdığı bir yazıdan ötürü Birgün'den uzaklaştırılması talebini içeriyordu bunlar. Gümüş attığı tevetlere sahip çıktı ve arkasında durdu. Maalesef tarih afetmiyor. 2013 yılında yaşanan olay...
Orhan Pamuk'un romanından kesme yapıştırma senaryoyla yapılmış Mavi Dalga filmi hakkında Birgün gazetesinde yazılan eleştiriye Semih Gümüş "twiitter" hesabından "inanılmaz!" bir tepki gösterdi. Semih Gümüş'ün eleştirilerinin Türk edebiyatına zerre kadar yararı olmadığını biliyoruz. Aksine önemli bir alanı gereksiz yere kaplayıp gerçek edebiyatın kıpırdamasını engelleme işlevini başarıyla yerine getirdiğini de. Edebiyatımıza liberal kanserin yerleşmesine öncülük eden ve halkıyla edebiyatın ilişkisini liberal soğukluğun batağında boğan Orhan Pamuk - Semih Gümüş gibilerin gerçek yüzleri zaman geçtikçe belirginleşmektedir. Türk edebiyatının Semih Gümüş'e değil Zahit Atam gibi eleştirmenlere gereksinimi var; sinemacıları kıskanıyoruz! Semih Gümüş'ün bir eleştirmeni gazeteden kovdurmaya çalışan "faşist!" tavrını kınıyoruz. Semih Gümüş'ün tepkisini çeken Zahit Atam'ın Birgün'deki yazısı şöyle: Arkadaşlar filmi seyrederken utandım, ama buna neden ne filmin konusuydu ne de filmde anlatılanlar ile diyaloglardı, şunu düşünün bir film seyrediyorsunuz, filmin arkasındaki sanatçıları düşünüyorsunuz, ve sanat adına, insanlık adına utanıyorsunuz, çünkü tepeden tırnağa sahtekarlar bu filmi yapıyor, elbette sanatçıların kendileri bunun farkında değiller. Orhan Pamuk Sempozyumuna gitmiştik, mesele Masumiyet Müzesi’ydi. Orada da söylemiştim, eseri okurken utandım, Kenan Evren’in beslemesi bir yazar, düzene ne kadar yararlı birisi olduğunu ispat etmek için hem kendi tarihini hem de Türkiye tarihini siyasi iktidarın yâri olacak bir şekilde yeniden yazıyordu ve hakikat yani bizim tarihimiz kasıtlı olarak yok sayılıyordu. Bu filmi seyrettiğimde gördüğüm onun kadar sosyolojik karakteri de olmadan ve iç dünyası olmayan karakterler üzerine kurulu, kolejli gençlerin yıllar sonra geçmişlerine dair yaptıkları sarhoş muhabbetlerine benzeyen bu film bir de Antalya’da iddialı film olarak lanse edilmez mi? Filmin künyesine bakıyorsunuz, bir de ne görüyorsunuz destek aldığı kurumların listesi, asıl kâbus burada başlıyor. Bu filme bu senaryoya destek veren bütün kurumlar suçludur ve tarihin içinde teşhir edilmeleri gerekir. Kâbus burada başlıyor. Daha birkaç gün öncesinden filmin favori olduğu dile getiriliyordu, Antalya'da en çok yapımcının devreye girdiği filmdi, uluslararası yapım desteği de almıştı, en sona en iddialı film konur diye insanlar konuşuyordu. Oysa gerçek yalın aslında, zerre kadar bir filme benzemiyordu, basit bir reklam ve klip tarzıyla önemsiz bir saatte derdi tasası olmayan gençlerimiz için çekilmiş bir televizyon filmiydi. Filme baktım, ne kadar çok destek almış, açık söylüyorum, bunlar çok ayıp şeyler, başta bakanlık desteği de içinde olmak üzere, bu filme senaryo aşamasından destek verilmesi, gerçek anlamda okuduğunu anlamamakla olabilir, film senaryo ve yönetmenlik açısından "ahlaksız"dır ve benim aklıma o süreçte birden Zeki geldi, acaba dedim Zeki Abi bu filmi seyretse ne der? Tam ne diyeceklerini düşünürken birden rahatladım, asla bu filmin tamamını seyretmezdi ve terk ederdi, film bildiğiniz en ucuz kliplerle, en beylik ve bayağı dramaturjiyle oluşmuş bir hikâye yapısına sahip, bütünlük falan yok, tamamen karakter ve insan ilişkileri açısından ölü. Elbette seyircilerimiz çok beğendi, yaşlı teyzelerimiz de arasında, en az küfür olan filmmiş, hiçbir ciddi vukuat yokmuş, güler-yüzlüymüş, şu bu, onların rahatlaması için yapılmış diyelim, “eğitim budur abi”. Öyle filmi seyredince dedim ki insan bunu niye yapar ve bu filmin neresi iddialı? Sade suya tirit film yapıp iddialı olunuyorsa ve bu kadar destek alınabiliyorsa, vay bu sinemanın haline, ama sonra düşündüm, filmin cüssesiyle çıkardığı ses arasındaki büyük eşitsizliği: Bulut film yaparsa öyle olacak elbette, maşallahları var, adamlar bir yap on konuş ve konuştur mantığıyla çalışıyorlar. Bulut film sinemanın bir ticaret olduğunu halka seslenerek ve insanları etkileyerek film yapma hayalleri kuran insanlara ticareti kurallarına göre oynarsanız, bunlara hiç gerek kalmadan kurumlarla ilişkileri diri tutup pek çok şeyin başarılabileceğini ispatlayan sahte bir film şirketidir. Arkadaş fazla Amerikan B tipi film seyretmiş, sessizlik ve durağanlık nedir bilmiyor, en küçük boşluk bir efekt ve aksiyon ile doldurulacak, hayat üzerine düşünecek zamanı yok, aksine hayatı hazzın tarihini anlatmaya çalışan ve varoluşsal sorunlara akla-zarar sorunlar olarak yaklaşan bir ekolün parçası, heyecan olmayınca yapamıyor. Film onun için heyecan ve eksantriklik demek, o nedenle filmini seyrederken karakterleri üzerine düşünmeniz, onların iç dünyasına girmenize izin vermeyecek denli efekt kullanıyor, sinemada sessizliğin sesten daha önemli olduğunu öğrenmesi lazım. Filme dışarıdan eklenen doğal olmayan seslerin filmi boğabileceğini insanı yorabileceğini bilmiyor, sürekli dramatik çelişkiden doğan hareket yerine, eksantrik olaylardan ve efektlerden hareket ve heyecan yaratmaya çalışıyor, sinema trük sanatı olmadığı için, kendisinin bu heyecanı ve görüntüde plastik güzellik arama çabası, plastik çiçek üretmesine neden oluyor, hayatın kokusu filmlerine sinmiyor. İnsanlar bazı şeyleri öğrenmeli, savaşı mı anlatıyorsunuz, ya çatışmaların durduğu ya da çatışmaların insanın üzerinde bıraktığı anları anlatın, aşkı mı anlatıyorsunuz, aşkın insan ruhundaki izinin peşinden gidin, iki insan arasındaki çatışmayı mı anlatıyorsunuz, kavgalarını değil, birbirlerini nasıl gördüklerini ve çatışmanın onların içinde nasıl yaşadığını anlatın. En önemlisi de düşünün ve kendinizle yüzleşin, fazla heyecanla film yapmak sizi sanatçı değil, daha çok sahteci yapar, Türkiye’de yeni kuşağın orta sınıf versiyonu geldi ve sonuçta bu insanlar bu toplumu ne kadar ve hangi dereceye kadar yadsıdıklarını anlatıyorlar ve hayatta heyecan arıyorlar, ama bunun için önce hayatımızı yadsıyorlar. Zahit Atam (Birgün, 12.10.2013) http://birgun.net/yazi-goster/zahit-atam/12-10-2013/orta-sinifin-hayatimizi-yadsiyisi-819.html (NOT: Mavi Dalga filmi, 50’nci Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Kurgu, En İyi İlk Film, EXPO 2016 -ne demekse!- En İyi Senaryo ödülünü aldı.) Gerçekedebiyat.comMAVİ DALGA
Filmde aslında hiçbir şey yok, ama diğer filmlerden farklı çünkü Mavi Dalga bir yandan sinema sanatına dalgaya alan insanlar tarafından yapılmış, öte yandan ise büyük bölümü genç kızlar üzerine kurulu, onların gündelik hayatlarından kesinlikle zerre kadar estetik biçimlere bürünmeden, en kaba görüntüler ve dramatik haliyle -eskilerin deyimiyle- tam bir potpori şeklinde klipler birbirine eklenmiş.
KUSURSUZLAR
YORUMLAR