Dostoyevski eleştirisi / Nilüfer Kuzu
Otuzlu, kırklı ve ellili yılların eleştirisinde, realizmi sanatta uygulanan ideoloji olarak kabul eden eleştirmenler, Dostoyevski’nin okurları üzerinde etkisini, “zararlı” ilan etmişlerdir. Bu dönemde Sovyetler Birliği’nde Dostoyeski’nin eserleri yayınlanmamıştır.
1917 Devrimi’nden hemen sonra, Sovyet eleştirmenler yazarın eserlerini tarih ve edebiyat akımlarına bağlı bir bakış açısıyla incelemişler. Otuzlu, kırklı ve ellili yılların eleştirisinde, realizmi sanatta uygulanan ideoloji olarak kabul eden eleştirmenler, Dostoyevski’nin okurları üzerinde etkisini, “zararlı” ilan etmişlerdir. Bu dönemde Sovyetler Birliği’nde Dostoyeski’nin eserleri yayınlanmamıştır. Doksanlı yıllarda Rusya’nın her alanda yapılanmaya başlaması ile bu yenilikler edebiyat ve sanat alanında da boy gösterince Dostoyevski’nin yasaklı günleri sona ermiş, hakkında yeni yorumlar yayınlanmıştır. 1861- 1864 yılları Dostoyevski için önemlidir. Kendisi bu dönemi “görüşlerinin kökten değiştiği” yıllar olarak nitelemiştir. 10 yıllık Sibirya sürgününden sonra Petersburg’a dönen Dostoyevski, Belinsky’nin görüşleri doğrultusunda, natüralizmin temsilcisi ve Petrashevski derneğinin devrimci görüşlerinin trajik kahramanı olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle Ezilenler ve Ölü Evinden Anılar devrimci demokratlar tarafından İnsancıklar’ın devamı olarak algılanmıştır. Bu durum kardeşi ile beraber çıkardığı derginin yayın hayatına geçmesiyle değişir. Dergide Dostoyevski, ortaya koyduğu “toprağa dönüş” görüşlerinin sonucu olarak, gerici bir yazar olarak anılmaya başlar. 1860 yılından yayınlanmaya başlayan bu dergide “toprağa dönüş” ifadesi Dostoyevski’ye özgü görüşlerin bir manifestosu niteliğindedir. Dostoyevski, Rus halkı ile batılılaşmış Rus aydınları aralarındaki derin uçurumun, Rus halkının “katıksız ulusal” vet“gerçek hristiyan” değerlerine geri dönerek yok edebileceğini savunur. Bilindiği üzere Dostoyevski’ye ilk kez yıldızının parladığı an Belinsky’nin İnsancıklar’ı okumasıyla olur. Eseri Belinsky coşkulu bir övgüyle selamlar: “Sahip olduğu ilhan perisi ile çatı ve bodrum katlarında yaşayanlara hayat veren genç şairi tebrik ediyorum. Yaldızlı köşklerde yaşayanlara ‘yoksullar da insan, onlar da kardeşlerimiz’ diye haykırıyor.” Eserde trajedinin önemine dikkat çeken eleştirmen, genç yazarın insana yaklaşımını, okurların aynı anda güldürüp derinden sarsabilen yeteneğini takdir eder. Ancak Belinsky bununla birlikte bu yeni yeteneği, dil ve uslüp engellerini aşamamış genç bir yazarın tecrübesizliği sonucu ortaya çıkan “laf kalabalığıyla” da suçlamaktadır. Belinsky bundan iki hafta sonra basılan ikinci romanı Öteki’nin fantastikliğinden yakınarak, “Bunun yeri olsa olsa tımarhane edebiyat değil. Şair değil, doktor işi yapıt bu” diyordu. Öteki’nin kahramanı Golyadkin, Yeraltından Notlar’ın kahramanı ile benzerlik gösterir. Stefan Zweig, Dostoyevski için “psikologların psikoloğu” der. Yetmişli yıllarda Dostoyevski’nin eserleri muhafazakar kanat tarafından devrimci-demokratların görüşlerini çürütmek amacıyla kullanılmaya başlanmış, Yeraltından Notlar ve özellikle Ecinnililer’in yaratıcısı Dostoyevski devrim düşmanı ilan edilmiştir. Marshall Berman, Yeraltı İnsanın işçi sınıfının bir insanı olduğunu, Dostoyevski’nin öyküsündeki karakterlerin yoksulluğu yaşayış ve hayatı algılayış ve deneyim biçimlerinden çıkarır. Berman, Dostoyevski ve Çernişevski için şunu yazar: “Elbette ikisinin arasında çok derin metafizik ve ahlaki ayrımlar vardır. Ama Dostoyevski’nin Yeraltı İnsanı ile Çernişevski’nin Yeni İnsanını, kendilerini gördükleri ve bulvarda gösterdikleri halleriyle alıp karşılaştığımızda nereden geldikleri ve nereye gitmek istedikleri konusunda derin yakınlıklar olduğunu göreceğiz.” Isaıah Berlin’in Dostoyevski’yi çalışmamasının iki sebebi vardır: Biri, Dostoyevski’nin hayat felsefesini kendine yakın bulmamasıydı. Dostoyevski’yi seküler biri olarak “aşırı dini ve aşırı ruhani” buluyordu. Diğer sebep ise, Dostoyevki’yi okuduğunda cesaretinin kırıldığını hissetmesiydi. Şöyle diyordu: “Çünkü o insana bütünüyle hükmeder. Aniden bir kabul içinde bulur kişi kendisini, dünya takıntılı hale gelir, tekin olmayan bir şeye döner, insan bundan kaçmak ister. Benim için aşırı güçlü, aşırı karanlık, aşırı korkutucudur. Ben ifla olmaz biçimde sekülerim. Onunkisi azizliğin cinnet sınırında olduğu bir Hristiyanlık türü.” Stefan Zweig’a göre, Dostoyevski şehvet düşkünü tensel olanı seven, bir zevk adamı değildi, ancak, sadece haz bağımlısıydı, tıpkı acı bağımlısı olduğu gibi. Karamazov’u, Delikanlı’daki öğrenciyi, Ecinniler’deki, Stavrogin’i Suç ve Ceza’daki Sviridrigaylov’u, etin bu fanatiklerini, bu büyük şehvet tutkularını, bu bilgili fuhuş ustalarını yaratan kişi kendi hayatında da şehvetin en alçak biçimlerini şahsen biliyordur, çünkü bu kişiliklere o korkunç gerçekliklerini verebilmek için sefahate karşı zihinsel bir sevgi duymak şarttır. Dimitri Pisarev ise, Suç ve Ceza’nın devrimcilere saldırdığını öne sürer. Nikolay Mikhailovsky’e göre Dostoyevski, “gaddar bir yetenek, acıtmaktan haz alan sadist, işkencecileri ve işkence mağdurlarını yaratan düzenin sürüp gitmesini destekleyen bir gerici...” 1934 yılında, Yazarlar Birliği’nin ilk toplantısında Maksim Gorki, Dostoyevski’yi “faşizmin öncüsü” ilan eder; onun terimi olan “dostoyevskicilik” dar kafalı burjuva düşüncesini simgeler. Eleştirilerin haklı yanı olabilir, haksız olanları da kimi zaman aşırıya kaçanı da. Ancak, Zweig’in dediği gibi, edebiyatın en büyük sınır tanımazlarından olan Dostoyevski çağımızda bunların en büyüğüydü ve hiç kimse onun kadar, “Sınırsızlık ve sonsuzluk yeryüzünün kendisi kadar gerekliydi,” diyen bu atılgan, bu ölçüsüz adam kadar ruhun yeni ülkelerini keşfetmedi. Nerede alışılmamış bir yol varsa adımlarını oraya atmış, nerede bir labirent ve karışıklık varsa orada zevkle yaşamıştır. Kaynakça: Leyla Hafızoğlu – Rus Eleştiri Tarihinde F.M. Dostoyevki (Makale) René Wellek – Dostoyevski Eleştirisinin Tarihsel Seyri (Makale) Çeviri: Barış Özkul Ceyhun Gürkan & Mustafa Öziş – Dostoyevski’nin İktisada Yaklaşımı ve İktisadi İnsan Eleştirisi Vahap Coşkun – Isaıah Berlin’le Konuşmalar (Makale) Stefan Zweig – Üç Büyük Usta, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Nilüfer Kuzu
Gercekedebiyat.com
YORUMLAR