Cemil Meriç konuşuldu…
Uluslararası İstanbul Şiir ve Edebiyat Festivali sona erdi. Festival'in 30 Eylül Cuma günü Gülhane Parkında bulunan Ahmet Hamdi Tanpınar Müzesi salonunda yapılan "Cemil Meriç 100 Yaşında" toplantısını gercekedebiyat.com okurları için not aldık
Prof. Dr. Hüsamettin Arslan: Cemil Meriç'i ben şahsen de tanıdım. 1980’li yıllarda ona kitap okudum ropörtaj yaptım. Şimdiki aklımla keşke daha fazla şey yapsaydım. Biz vardık cihanda ve bir de küffardı demişti.
O zaman Cemil Meriç’i farklı görüyordum, şimdi başka görüyorum. O zaman sınırlı bakışım vardı. Batı ve Türk entelektüel camiasını tam tanımıyordum ve Cemil Meriç’i nereye koyacağımı tam bilmiyordum. Bir yazar hakkında konuşabilmek için onun çerçevesinin dışından bakabilmek gerekir. Ama bunu yapabilmek çok zor.
Bana göre Cemil Meriç gerçek bir marjinaldi. Benim için marjinal olsa da bir entelektüel, katı da olsa bir ortodoks da entelektüeldir. Bir kişi muhalif olduğunda da entelektüel olabilir düzeni savunsa da entelektüel olabilir. Batı dünyasında bunun tipik örnekleri var. Hem müesses nizamınyanında hem entelektüel olan insanlar var. Bizler muhalif marjinal olanı entelektüel saydık. Oysa bu yanlıştır. Marjinal olmak, içinde değil, dışında değil, marjında kenarında durmaktır. O ülkedeki düşünce geleneğinin marjininde olmaktır.
Entelektüel, bu dünyadaki bir ülkedeki düşüncenin marjininde olmalıdır. Sosyalistler sosyalizmin marjininde olmalıdır. Sağ gruplar marjininde olmalıdır. Bu bize mesafeli olmayı sağlar.
Bir şey mi anlamak istiyorsunuz ona uzaktan bakın. Bu mesafeli tavır olmadan eleştirel tavır takınmak mümkün değildir.
Ama bu da yeterli değildir.
Türkiye'nin düşün ve ve geleneklerinin marjininde olursanız, hem ondan etkilenir hem mesafeli tavır takınabilirsiniz. Eğer kendi toplumunuzdan kopmuşsanız beslenemezsiniz kopuk kalırsınız. Eğer halk ya da divan edebiyatı geleneklerinin marjininde yer alırsanız hem ondan beslenir hem eleştirel tavır takınabilirsiniz.
Mesela bir kişi Marksist faşist ideolojinin göbeğinde duruyorsa o eleştirel tavır geliştiremez; düşünce olarak hödük kalacaktır.
Toplumun gelenekleri öyle güçlüdür ki ayrı duramazsınız.
Türk solu marjinde duranlara acımasız davranmıştır. Oğuz Atay, Cemil Meriç bunlardandır.
Sol ortodoks denince iki şey anlaşılır: Kemalizm ve Marksizm... Bunu eleştirdiğinizde canınıza okurlar. Cemil Meriç solun kenarına itilmiştir. Ona sağ sahip çıkmıştır. Ona kim yanaşırsa onun için yazılar yazmıştır Cemil Meriç.
Ben röportajda Cemil Meriç'e, 'Ahmet Hamdi Tanpınar ölmeden yazdığı günlüğünde, Sultanahmet'ten geçtim demir parmaklıklardan içeri baktım, içlendim; acaba ben Allaha inanıyor muyum diye sordum. Şöyle cevap verdim: Ben bu milletin mensubuyum ve Allaha inanıyorum. Tanpınar gerçekte inançsız olsa da millet inandığı için inanıyor… Siz ne düşünüyorsunuz?' diye sordum. Ben de inanmıyorum evlat dedi, Cemil Meriç bana röportajda… Hasta olduğu zamanlardı, ölmeden birkaç yıl önceydi…
Cemil Meriç Türkiyenin soluna yerleştirildiği zaman muhteşemdir. Sağına yerleştirildiğinde bu ışık yok olur.
Çünkü Türkiyenin sağı zaten doğaçlama düşünürdür. Meriç, Türk sağının formüle edemeyeceği şeyleri formüle etmiştir.
Onu entelektüel yapan şey onun bu marjinalitesidir. Mevcut gelenekleri hem eleştiriye tabi tutmuş hem onlardan beslenmiştir.
Türk solu Cemil Meriç düzeyinde 10 entelektüel çıkarabilseydi bugün sol başka bir yerde olurdu… Marksist egemen sol Meriç’in yanından bile geçmemiştir. Farklı düşünmek normal, ayrı düşünmek anormal olabilir.
Türkiyedeki sol kendi ortodokslarına karşı çıkıyor ama dünyadaki ortodokslara boyun eğiyorlar. Batılı Marksizm karşısında, başka iyi fikirler karşısında da soldan eleştirel düşünce beslemelerini beklerdim.
Solcu olmak muhalefet etmekse Amerika Avrupa düşüncesine de muhalefet edebilmelidir. Batının önünde diz çökmeden Nobel alamıyorlar kitapları basılmıyor. Bu da bizim kaderimiz…
Vatan söz konusuysa gerisi teferruattır. Meriç öyle bir adamdır ki söz konusu olan memleketse gerisi teferruattır diye düşünen bir insandır diye düşünüyorum.
Doç. Dr. Oktay Taftalı: Bu toprakların kaderi olarak bir kederden söz etmek ve onun içine bir fikir yerleştirmek düşüncesindeyim.
Biz Anadolu insanını felsefe kıyıcılığı olarak aldık ama onların çektiği acı sular seller gibidir. Tanpınar notlarında var…
Tek tek değil bu topraklara içkin kederin ustasıdır Cemil Meriç. Aydın demiyorum, bu kavram çok özel özgün koşullarda çıkmış tartışmalı kavram. Münevver kavramını tercih etmiyorum. Ama fikir adamı kavramı çok daha kapsayıcı ve doğru.
Cemil Meriç kültür edebiyat sanat siyaset varoluş problematiğine kadar geniş bir yelpazeyi kapsayan bir fikir adamıdır.
Tin yapıcılarıyla tartışıp onlara yol gösterdiğini görüyoruz. Tin derken klasik maneviyatçı değil seküler elle tutulmayan toplumun kolektif bilincini oluşturan insanlardan söz ediyorum.
Devlet, tüzel kişilikler değer üretmez, değeri akıl üretir. Değerlerin kaynağı akıldır. Bunlar birbirini üreten ya da içeren akıl olarak söz ediyorum.
Türk toplumunun tinsel dünyası nedir derseniz bir kolektif akıl seçilmiş bu uğurda kendini adamış fikir adamlarının aklını söyleyebilirsiniz.
Hikmet Kıvılcımlı, Nurettin Topçu, Atilla İlhan... Bunların söylediği bu toplumun fikir hayatına atılmış birer damla birer tuğladır… Sizin yalnızca iktisadi gücünüz, merkez bankası tankınız topunuz değil…
Doğu batı ayırımı günümüzde hoş değil... Önemli değil… Onlar kendilerini merkeze alıp burayı Ortadoğulu sanıyoruz…
Doğu batı ikilemi bir belirleyici olmaktan çıktı. Negri'nin dediği gibi dünyayı belirleyen tek bir medeniyet var o da kapitalist medeniyet…
Bir ayağı Marks bir ayağı da Max Weber üzerindeki bu anlayışın Doğu söz konusu olunca sömürgecilikte birleşip aralarındaki çelişkileri unuttuklarını akli usullerle tavır takındıklarını değerlendirir.
Cemil Meriç bir işaret fişeğidir.
Maddenin hızıyla ruhun tinin hızı aynı değil. Aborjinler in dediği gibi, hızla gidin ruhunuz geride kalsın.
Evrensel hümanist eğitimden geçmiş insanlar Batı Hümanizminin pedagojisinde okumuş olanlar kendi toplumumuzun eleştirisini de Batının yöntemiyle yapmak gibi bir durumdayız. Meriç bunun da farkındadır.
Yer yer Doğulu fikir adamlarından İbni Haldun, Gandhi.. gibi batı kültürünün dışındaki tefekkürlerden ilham alarak bir birey ve toplum eleştirisi sergilemiştir.
Bu metinler 70’li yıllarda yazılmış.
Düşünce yazıları aynı zamanda bir edebi metindir.
Bir başka bilim adamından kanıt göstererek gerekçelendirmek gibi bir kaygı zaaf içinde değildir bugünkü akademisyenler gibi.
Bunların kuru akademik kanıtlarla ihtiyacı yoktur.
Yetenekli adamın ne işi var akademisyenlikte. Bedri Rahmi Eyüboğlu böyle demişti.
Notları alan: Ahmet Yıldız
GERCEKEDEBİYAT.COM
YORUMLAR