Beni hep tekmelerler / Faik Ardahan
Ben bir futbol topuyum ve size kendi öykümü anlatacağım. Büyüklerin anlattığı bir masalmış gibi, susun ve dinleyin sessizce.
Peşinizde on binlerce insanın koştuğunu ve yirmi binlerce gözün üstünde olduğunu bir düşünün.
Aslında benim hayatıma baktığınızda şaşırırsınız. Bir futbol topu olarak mükemmel yuvarlaklık beklenir benden. Eğri büğrü olmak, yamuk olmak bana yakışmaz. Dolayısıyla her parçamın diğer parçalarla kusursuz birleşmesi gerekir. Aynen organizasyonlar gibi, aynen aileler, evlilikler ve ekipler gibi.
Her parçam bir diğeriyle birlik olmanın bilinci içinde yan yana gelirler ve arka çıkarlar birbirlerine, hatta el ele verirler, omuz omuza dururlar, hatta daha da ötesi, içten ve dıştan tüm baskılara rağmen sırt sırta verirler. Ne müthiş bir dostluktur bu. Ne müthiş bir resimdir bir parçamın diğer parçamı kabullenişi. Hiçbir evlilik benim kadar sağlam dikişlerle tutturulmamıştır, hiçbir arkadaşlık benim parçalarım kadar inançla yan yana gelmemişlerdir.
İçim hava doludur ben ona sevgi diyorum. Sevgiyi korumak için diğer canlılardaki gibi deriden elbisem var ona da güven diyorum. Hayatta da böyle değil mi zaten güven ve sevgi beraberler. Güvenin olmadığı yerde sevgi nasıl olsun, neden olsun? Hatta güven azıcık zedelense, azıcık delinse, benim içimdeki havanın komple kaçması gibi sevgi güvenin delindiği yerden hemen kaçar. İçinde hava (sevgi) olmayan topla(ilişkiyle) kim oyun oynamayı sever ki?
Bazıları, ki çoğunlukla acemi olanlar, beni öyle şişirirler ki patlayacak gibi olurum. Aynen insanların sıkıntıdan bunaldığı, içi içlerine sığmadığı zamanlar gibi. Bu anlarda bile her parçam üstüne düşeni yapar ve o baskıyı hafifletmeye çalışır.
Sonrası malum. Tekme tokat her şey. Sizin acınız, üzüntünüz, canınızın yanması başkasının sevinci olur. Kolay mı her gün en sağlam ayaklardan tekme yemek. Bazen birbirlerine tekme atan insanları görüyorum da hastaneden ve polisten rapor alıyorlar. Bende hastaneye götürülmek istiyorum, bende polise gidip şikayetçi olmak istiyorum. Bende “mor top” evleri istiyorum.
Ne zordu şu insanoğlunu anlamak. Kuşu öldürme yarışına spor diyorlar. Koyunu kesme günlerinde tanrıya yakınlaştığını sanırlar. Ve herkes çıldırmış gibi koyun peşinde koşar, tanrılarına hizmet etmek adına. Herkes kuş katliamcısıdır. Siz ölürken, sizi öldürenler sevinç duyarlar.
Birde unutmadan, parçalarımı yan yana getiren ellerin sevincini çok severin. Hani o Pakistanlı kızların söylediği türkülerde büyürüm. Onların sevgililerine baktıkları gözler ve sevgililerine dokundukları eller vardır çocukluğumda. Tayvanlı, Çinli, Singapurlu, İranlı, Türk kızlarının yaptıkları kardeşlerim de vardır benim. Hatta diğer akrabalarım. Voleybol topu olan kuzenim, adı ragbi topu olan çocukluğunda düştüğü için kafası dik olan komşu oğlum. Küçük kardeşim hentbol topu ve diğer akrabalar hep aynı yollardan geliriz. Sevincimiz bize dokunanların sevincidir.
Birde ben en çok şu iki şeyi çok severim. Adına penaltı dedikleri atışta beni tekmeleyenlerin beni öpmesini ve bir de ne o taç çizgisi mi, kale çizgisi mi adını tam bilmediğim çizgilerden dışarı çıktığımda beni tekrardan coşkunun içine atan elleri.
Benim anlamadığım bir şey de, hani o oyun başlamadan eli düdüklü amcaların neden beni elinin üstünde, gelinlik kız taşır gibi taşıdığıdır. O anlardan da çok zevk alırım. Etrafa kırıtarak bakarım. Bana bu hep kına gecelerinde köydeki genç kızların şarkılar türküler söyleyerek gelinin eline yakılacak kınayı taşımasını hatırlatır. Hatta kendimi birazda kına sayarım.
Birileri çizgilerin bir yerine dikilen üç direkli kapıdan benim geçmeme engel olmaya çalışırken birileri de ısrarla oradan geçirmek için çalışmalarını hiç anlayamamışımdır. Bu bana hep çocukluğumu hatırlatır. Babam mesela bana hep bir şeyleri yap derdi, annemse yapma derdi. Öğretmenimin yap dediklerini babam yapma derdi. Benim yapmak istediklerime büyükler hep karşı çıkardı. Yani şimdi annem de o elleri eldivenli adamlardan mı oluyor, ya da babam da onlardan biri mi yoksa?
Hatta bazı zamanlarda o elleri eldivenli iri yarı amcalar yetişemez ve ben nasıl sevinirdim o üç direkli kapıdan geçtiğim için. Ben sevinince muazzam bir kalabalık “goolllllll” diye bağırarak benim sevincime ortak olur. Ama ipler durdurur beni, onlara dolanırım her sefer. Babamla balık yakalamaya gittiğimizde büyük büyük gemilerden atılan ve denizi yakalayan ipler gibi ağlara takılan deniz olurum.
Meğer adı ağmış onların dedem anlatmıştı. Öbür adamlar çoğunlukla küfrede küfrede ağlardan alırlardı beni, eğer sevinen adamlar beni alıp kaçırmazlarsa.
Her durumda çocukları severim. Hele sevmediğimiz adamın camını kırdığımda sevinen bir çocuk olurdum. Bazen de futbol acemisi vuruşlarda sevdiklerimizin ve tanımadıklarımızın camına çarpıp kırdığımda herkes beni suçlu sayardı. Sanki gerçek suçlu benmişim gibi. Bazı zamanlarda “topunuzu keserim” diye eli bıçaklı amcalar beni ellerine alırlardı, işte o zaman yüreğim ağzıma gelirdi.
Ben yaşamadım ama bazı akrabalarımın böyle öldüklerini babam anlatmıştı.
Laf lafı açıyor derler ya. Aklıma bir çok şey geliyor ardı ardına.
Ben en çok peşimden insanların koşmalarını severim. Mahallemizin delikanlılarının güzel kızları takip etmesi gibi. Hatta bazı kızlar kendisine öyle hayran ederdi ki bazılarını o adamlar onun peşinden koşardı. Adamlar yorulurlardı da kız peşinde koşturmaktan yorulmazdı.
Her şeye rağmen direnen bazı arkadaşlarım var. Çocuklar onlara “Yamalı top” derler. Yaşama direnen ağaçlar gibi. Defalarca kırılmış ama sevdaya direnen kalpler gibi. Eskimiş, yaşlanmış bedenlerin bir yerlerinde saklanmış on sekizlik delikanlılık gibi.
Hatta terk edilmiş çocukluğumuz gibi, albümlerde bakılmadan yaşlanan fotoğraflar gibi, çeyiz sandığında naftalin kokusu sinmiş işlemeler gibi, evin bir yerinde öylece duran canının yanmasını, tekmelenmeyi özleyen bazı arkadaşlarım vardır birde.
Ben daha hiç yorulmadım. Geride kalan insanların nefes nefes olmalarına aldırmam bile. İşte böyle benim hayatım. Daha ne anlatayım ki?
Beni yüreği çocuk Pakistanlı kadınlar diktiler, içimde onların çocuklukları gizli ve benim en yakın arkadaşlarım da çocuklardır. Benle oynayan büyükler de zaten çocuklaşırlar benim yanımda. Futbol topu, oyuncaktır ve çocuktur aslında.
Faik Ardahan
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR