gelecege-giden-yol-458379.webp


Çeşitli renkler barındıran bir toplum veya yönetim sistemi - karmaşık ve uyumsuz gözükse dahi- tekçi ve saplantılı bir oluşumdan kat kat üstündür.

Tekçilik, yaşamı tek renk üzerinden düzenler. Tek kutuplu dünya, tek dil, tek din, tek millet-devlet, tek düşünce ve kültür, eğitim vs… Ve bu yapı kötülüklerle doludur… Sürekli tehlikeler yaratmış, ayrıştırmıştır… Külte, kişiye ve  iktidara tapınmaya neden olmuş, hakkı gasp etmiş; renkleri silikleştirmiş, iyiyi, güzeli uzaklaştırmıştır… Dolayısıyla insani değildir ve daha önemlisi doğaya, doğal yaşamın seyrine de aykırılık içindedir…

Doğada tek renk yoktur… Binlerce renk kendi varoluşu üzerinden görünür ve kabul görür. Başka bir açıklamayla tek tarz davranış, tek tarz yaşam ve ölüm, tek tarz büyüme ve gelişme, düşünme yoktur ve bu talep edilmez… İnsan da ise durum tam tersidir ama çözümü de yine insandadır.

Peki ne yapmak gerekiyor?

Eğer insan, insanileşme vasfını kazanmak istiyorsa, içinde bulunduğu inanç, kurgu, geleneksel ahlak ve eğitimden kurtulmak, yükseğe çıkmak, temizlik yapmak zorundadır. (Temizlik beyni ve düşünceyi yeniler)…  Bu kolay olmayacak kuşkusuz… Basamakları tırmanmak yorucudur ama sürekli aşağıda olmak kadar onursuzca değildir… Saçmalıkların peşinden koşmayı bırakıp, bir daha gelmeyecek hayatı harcayamayız… “Bir daha dünyaya gelseydim yine aynı şeyi yapardım...” demek aptalca, ufuksuz bir değerlendirmedir… Aynı kişi, aynı kurgu, değişmeyen tanrıların peşinden gitmek körlüktür…  Çağımızın insanı kendini bulmayı bir yana bırakarak, maddi hedefler, kariyer, rekabet, kapabildiği kadar kapmak, hazıra ve mülke konmak, bedensel arzu ve tatmin benzeri sıradan duyguların peşinde tükenmeyi gelecek ve kurtuluş sanıyor.  Anlamak ve bilgilenmek, paylaşmak ve eşitlenmek yerine, güç ve iktidar, yağmalama gibi özellikler geliştirmeyi gelecek sanıyor.  Ama şunu kesin şekilde biliyoruz artık: Gelecek, kirli geçmişi reddederek yenilenmektir. Buna giden yol ise yaşlı ve bunak kültürden arınmakla başlar… Zamanın bakış açısıyla, dün ve şimdinin istek ve arzlarıyla yenilenme olmuyor ne yazık ki…

Aklın kullanılmadığı her hayat aşağı düzeydedir ve insanı bodur bırakır. Oysa insan aklı, öteki canlıları yolda bırakacak kadar zengindir ve neden kullanamadığımızı soralım… Neden kendimiz olmaya cesaret edemiyoruz? Neden kuzu olmayı bırakıp arada bir içimizdeki kurdu konuşturmuyoruz? Vaizin vaazı, başkanın çığlıkları, açgözlünün gözleri, mucizeler ve duaların hepsi yaşama nefret, yalan ve ikiyüzlülük kusmuyorlar mı?..

KENDİMİZ OLMAK

Kendimiz olmak, kendimizi bulmamıza yardım eder. Rastlantıyla herhangi bir oluşumun içine atılmak, sürünün gidişine kapılmak, modaya uyarlanmak, insanı kendinden uzaklaştırır… Başkasının önüme koyduğu hedef, benim hedefim olamaz… Önce kendim olmalıyım. Kendim için öğrenmek, kendim için yola koyulmak… Değerli olan benim…

Anlamak ve adım atmak dışında seçeneğimiz yok. Geçmişe çakılıp kalmadan, uzak bir zirveden ömür tükettiğimiz çukura bakarak trajedimizi görmek ve alt etmek dışında seçenek yok… Eğer başınızda çavuş varsa, özgürlüğün tadına varamazsınız… Hepsi bu işte!..

Haydar Uzunyayla
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler