Yakup Kadri'de Çöküş / Selim İleri
Yakup Kadri'de Çöküş / Selim İleri
Kiralık Konak’ın (1922) Naim Efendi’si geçmişi, Osmanlı İmparatorluğu’nun “istanbulin” dönemini belirler. “Vahşi Asya ile haşin Avrupa” arasında bireşim-kişidir Naim Efendi. Ama varlığını, kimliğini, konumunu uzun zaman koruyamayacaktır: “Redingot içinden yarı uşak, yarı kapıkulu, riyakâr, adi bir nesil” türeyecektir. Oysa “istanbulinli İstanbul efendisi”, “yaşayış ve giyiniş itibariyle Şimal kavimlerinden daha sade ve daha düşünceli olan bu millet duyuş ve düşünüş itibariyle Akdeniz kıyılarındaki medeniyetlerin bir hülâsası şeklinde tecelli ediyordu. Ağır kavuklu, alacalı, kesif Yeniçerilerin demir çarıklarının çiğnediği bu toprakta hangi tohum, hangi hava bu çiçeği veriyordu?” Yakup Kadri soruyu yanıtlamaz ama, istanbulin dönemini önemser, daha uygar bir dönem olduğu üzerinde özellikle durur. Yaşayışın, düşünüşün köklü bir üslûbu, redingot kuşağıyla silikleşir, ortadan kalkar. Arnuvo ve rokoko akımlarının bizdeki yansıları, yaşayışı, düşünüşü, ahlâkı etkiler. Kuşaklar arasında önemli zihniyet ayrılıklarına yol açar. Naim Efendi bu ortamda yabancılaşır, her şeyden iğrenir, kendi kabuğuna çekilir. Gelgelelim, konağının giderini karşılayamayacak kerte düşkünleşmiştir. Bir süre daha direnmeye çabalar. Eskinin, önüne geçilemez yıkılışı içinde kimliği yiter. Konak, toplumsal değişim dolayısıyla çöken ilk yapıdır. Çöküş ve yıkılış süreklilik gösterir: Naim Efendi’nin kendine çok yakın hissettiği, duygularını paylaşabildiği, ondan çok genç Hakkı Celis de savaşta ölecektir. “İstanbulin” dönemi gelişemeden sona erer… Geriye, Şişli’de apartmana yerleşmiş Servet Bey, kumarbaz Faik Bey ve onların kurban ettikleri Seniha gibi kişiler kalır. İlk ikisi için şahsî menfaatten ötesi yoktur. Seniha umarsızdır; çünkü Seniha’nın bireysel kurtuluş isteklerine çıkar yol yoktur. Artık her şey yıkılışın boyunduruğuna girmiştir. Yıkılışın iktisadî nedenlerine de değinilir: 1838 Ticaret Antlaşması, İttihat ve Terakki’nin yaratmak istediği burjuvazi, bu yeni zümrenin çarçabuk savaş vurguncusu, karaborsacı olması, Kiralık Konak’ta geri planda anlatılır. Varlıklı ama türedi zümrenin esir alışını kabul eden Seniha, güzelliğin ve süslülüğün pahasını insanî tükenişle ödeyecektir. Seniha bir sonuçtur: Çöken konağın sonucu. Seniha’nın Avrupa’ya kaçışı da boşunadır. İstanbul’a dönecek, savaş vurguncularının yaşamasındaki yerini alacaktır. Kiralık Konak’ın son bölümü bu açıdan unutulmaz bir roman sahnesidir. Yakup Kadri’ye göre asıl sorun, imparatorluğun zaten ayakta kalamayacağı, göçüp gideceği olgusudur. Kiralık Konak, kimi zümrelerdeki –yüksek zümredeki, türedi varlıklı zümredeki– toplumsal değişimlerin etkilerini dile getirirken değer yargılarına da eğilir. Yeni zamanın hışmına uğramış Osmanlı İmparatorluğu yıkılmaya yazgılıdır. Eski hayat tarzını korumak ve sürdürmek çabasındaki Naim Efendi, çağın, tarihî ve iktisadî sebeplerin ağır koşullarına yenik düşer. Şimdi konak kiralıktır… Naim Efendi, konağını kiralamak isteyen türedi zümrelerle boğuşamayacak haldedir, güçsüz ve yıkık. Yakup Kadri aynı göçüşü Hüküm Gecesi’nde (1927) bir kez daha ele alır. ‘Konak’ bir kez daha simgeselleştirilir. Ömer Bey’in Nişantaşı’ndaki konağı betimlenirken, bu konak içler acısı bir görünümle çizilir. Dört bir yanda yıllardan beri “terk edilmiş”liğin havası eser. Bahçe bakımsızdır. Devam ediyor romancı: “(…) bu bahçede Abdülhamid devrinin dillere destan olan ihtişamını hatırlatır hiçbir şey yoktu. Hafif bir iki devrim soluğu bu eski sadrazam konağının bahçesini hemen birkaç yıl içinde İstanbul’un en bakımsız tekke ve türbe bostanlarına çevirmişti.” Çöküş bizi artık Mütareke İstanbulu’na, Sodom ve Gomore’ye götürecektir… Selim İleri Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR