Utanç, tiksinti, öfke... Yıllardır bu üç duygu ile yatıp kalkıyor, gevşemek için de ucuz şarap içiyordu. Fakat yıllar içinde alkol öyle yüksekten vergilendi ki artık içtiği ucuz şarap ucuz değildi; eskisinden daha sirke suyu ama daha pahalıydı.
 Bu artık yaşamsal bir sorun diye mırıldandı. Örgütlenmeliydi. Şarapçıları aydınlatmalı, yürüyüşler yapmalı, hatta kafası az buçuk yerinde şarapçılardan bir grupla yurdu dolaşmalıydı.
 Akil Şarapçılar Heyeti. 
Öncelik bu olmalıydı. Bu yapı oluşturulmalıydı. Sonra haykırmalıydı: Ülkenin bütün şarapçıları, birleşin! 
On binlerce şarapçıya büyük büyük meydanlarda söylevler verirken düşledi kendini.
Sevgili şarapçı hemşerilerim, ucuz şarabı pahalıya içmek kaderiniz değil. Sizler en iyi şaraplara layıksınız!
 Yüz binlerce şarapçının tek bir beden olduğunu düşledi. Şarabından uzun bir yudum daha çekti neşeyle.
 Şarapçılar milletin efendisidir. Bundan sonra sizi kimseler horlayamayacak! Karınız sizi terk etse de çocuğunuz olmasa da kayınçolarınızdan dayak da yeseniz; kimseler sizi horlayamayacak...
 Heyt be! Gerekirse sarayı hatta meclisi bile basarlardı bu güçle. Tabi bu iş salt Akil Şarapçılar ile olmazdı. Sendika kurmalı hatta partileşmeliydiler. Tüzük, program hazırlanmalıydı, Halkın Şarap Partisi için. Tabi, ağzı laf yapan idealist şarapçılar sıkı şekilde çalışmalıydı.
 Çalışmak... Birden kafasını pişiren temmuz güneşine baktı. Denize, kayalıklara, balıkçılara baktı, martıların çığlıklarına baktı. Benindeki, varlığındaki zayıflık iyice ağırlaştı yine.
 Çalışmak... Keyfi kaçtı, başı yere düştü. Şarabı da bitmek üzereydi. Vaktinden önce ağaran sakallarını kaşıdı. 
 Düş kurabilmek için içmek, içmek için de dilenmek gerekti.

Erdinç Gültekin

Gercekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)