Son Dakika



Kısmen de olsa, sokağa çıkma yasaklarıyla devam eden bu salgın hastalık süreci başlayalı iki ayı geçti.

Zor bir süreç…

Evde, kapalı kapılar arkasında…

Yirmi yaş altıyla altmış beş yaş üstü arasında kalan gruba hafta sonları ve resmi tatillerde dışarı çıkma yasağı olduğu için, biz hafta içi kısa süreli de olsa dışarı çıkıyoruz.

Ama haftanın altı günü dışarı çıkması yasak olan yirmi yaş altı ve altmış beş yaş üstü için hiç de kolay değil bu…

Haftada bir gün, dört saatlik dışarı çıkma izni de elli güne yakın süren dışarı çıkma yasağından sonra geldi, bu gruba.

***

Ataol Behramoğlu da altmış beş yaş üstü gruba dahil.

Geçtiğimiz haftalarda bir televizyon programında izledim kendisini.

Çok öfkeleniyor bu duruma.

“Altmış beş yaş çıkmasın dışarı, altmış beş yaş çıkmasın dışarı deniyor. Altmış beş yaş dediğin nedir ki yahu bugün! İnsanın en verimli olduğu zaman...”

Doğru.

Günümüzde altmış beş yaş dediğin nedir ki!

Ama işte, altmış beş yaş üstü denince…

Altmış beş yaşından başlayıp doksan, yüz yaşına kadar…

Yasak kapsamında olan Ataol Behramoğlu da yetmiş sekiz yaşında.

Yemiş sekiz yaş da bir şey sayılmaz tabii!

Yetmiş sekiz yaş dediğin nedir ki yahu!

Behramoğlu, yılların şairi, yetmiş sekiz yaşında ve okumaya, yazmaya devam ediyor.

Aziz Nesin’e,

“Yazar kime denir?” diye sormuşlardı.

“Ölünceye kadar her gün yazan kişiye yazar denir,” demişti.

O kadar net!

Oysa, yazmak zordur, en verimli zamanında yazmayı bırakır pek çok kişi.

Ve unutulup…

Yok olup gider.

***

Behramoğlu, katıldığı programda, sokağa çıkma yasağı sürecinde okuduğu kitaplardan, sanattan, edebiyattan söz etti.

Televizyonların günlerce süren korona programlarından sonra bana da iyi geldi, Ataol Behramoğlu’nu dinlemek.

Gerçi şimdi, normale dönme talimatıyla birlikte televizyonların o programları da azaldı.

Televizyonlarda her akşam, virüsün tehlikelerinin birkaç yıl süreceğini anlatıp duran bilim insanları bile artık daha az gözüküyor ekranlarda.

Virüs salgını programları yerini AVM’lerin açılış haberlerine, otel reklamlarına ve yeniden siyasi tartışmalara bıraktı.

***

Ataol Behramoğlu, sanatın ölümsüzlüğünden söz etti.

Masasında duran kitaplar arasındaki bir şiir kitabından okuduğu, bin yıl önce yazılmış, “ben senin için yaşlıyım, sen evine genç bir kız götür” diyen bir şiirin hala anlamını koruduğunu anlattı.

***

Biz de şimdi buradan, Ataol Behramoğlu’nun, bin yıl önce yaşamış, “ben senin için yaşlıyım, sen evine genç bir kız götür” diyen şairine, günümüzden yaklaşık bin dört yüz yıl önce, altıncı yüzyılda yaşamış Yunanlı şair Mabeyinci Pavlos’un, “güzel Filinna” için yazdığı “Geçkin Sevgiliye” şiiriyle karşılık verelim; sanatın, edebiyatın önemine vurgu yaparak:

“Kurban olsun kız oğlan kız tazeliği

Sendeki gençliğe güzel Filinna!

İstemem ellenmemiş körpe memeyi,

Bu olgun yemişler benimken koynunda.

Elin baharından güzeldir sende güz,

Sende kış, elin yazından sıcak bana!” 

Adem Eryürük
Gercekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM