Mangalcı avı başladı
Orman yangınlarıyla birlikte mangalcı avı da başladı. İstanbul’da 31 Ağustos’a kadar piknik yapmak, ormana girmek, ormanlık alanda mola bile vermek yasak. Ha keza Ankara’da da havai fişek kullanımı ve mesire yerlerinde mangal yakılmasına ara verildi. Öyle bir hava estiriyoruz ama aslında büyük mangalcı falan olduğumuz yok. Et tüketimimiz ne ki? ABD’de kişi başı yıllık et tüketimi ortalama 26 kilo, Türkiye’de 8.5... Hepsi barbekü olsa n’olur? Bizdeki asıl problem “aşırı mangalcı” olmamız değil, tesis olmaması. Amerikalı evinin bahçesinde barbekü partisi yapıyor konu komşu. Çok şanslı küçük bir azınlık hariç, bizim evlerimiz bahçeli değil. Mağara gibi apartman dairelerinde yaşıyoruz. Balkon bile yok. Zaten olanları kapatıp salona kattık. “Kendin pişir kendin ye”ler yetersiz. Belediyeler ilgisiz, insanlar egoist. Bahçesi olan, olmayana vermiyor bir tur mangal için. Festival kültürümüz de zayıf. Ki gidip bir ondan bir bundan tadasın... Onun yerine sofra kültürümüz kuvvetli, beslenmeyi aile içinde seviyoruz. Dolayısıyla da ailece kendimizi “mağaradan” dışarı atıp... Bulabildiğimiz ilk yeşillikte... Çıraların üzerine kömür diziyoruz. Artık bulunan o ilk yeşillik otoban kenarında refüj mü olur... Bazen mor, bazen turuncu akan derenin kenarı mı... Koruma altında hassas bölge mi... Bir noktadan sonra kimse için bir önemi kalmıyor. Hatırlarsınız, beş yıldızlı otel odasında mangal yakmışlığı var İbrahim Tatlıses’in. Kendisine sorsak “Her otelde bir odayı, her apartmanda bir daireyi mangala ayıralım” diyecek belki. Ama olmaz. Çünkü sonu yok. Sonra bir daire de çiğ köfte için isteyecek. Bu karikatür haller bir yana, yeşil alanlarımızı korumak aslında ormandan değil, kent merkezlerinden başlıyor. Doğa üzerindeki insan baskısını azaltmak ancak şehirlerimizi daha yaşanabilir, her türlü ihtiyacımızı karşılayabilir yerler haline getirmemizle mümkün. Savaş Özbey
(Hürriyet)
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR