Son Dakika



Kumru’nun Gözleri

 

 

SU ALFABESİ

 

usulca yer değiştirdi dağ

başka hiçbir şey olmadı

 

o beni kalbimin adıyla çağırdı

 

sizin sesiniz gecenize benzer

geceniz, maarif takvimi; ruhi

sevişmeni dil hali

 

sizin bir su alfabeniz var

soyundukça harfleri dökülen

 

ordan bakmak dünyaya

kemiğin içinde bir göz daha

gözleriniz

nasıl da bir yağmura

 

eylül'dü.

bağbozumu.

en güzel şaraba üzüm

kederi gözlerinizin.

 

ÇİĞDEM SEZER

 

 

Benim baktığım gibi bakıyordu uçuruma. Gözlerinde falezler büyüterek. Kendini bırakıp boşluğa gidiyordu her ürkeklikte. Birkaç lokma simit sohbetin en koyu yerinden masadakiler kadar bölünmüştü. Kırıntısı sana düşmüştü.

 

Ve sen yüreğinde hazineler taşıyan, yaşayan herkes gibi ürkektin. Güçlü değilsen geriye sadece ürkeklik ve kırıntılar kalıyordu. Korkaklık en son duraktı. Henüz oraya gelmemiştik. Belki de varacaktık. Korkaklık ve gece aynı yerde başlıyordu. Daha biz gün batımında bile değildik.

 

Etrafın neşesi değildi seni yanımıza getiren. Hatta konuştuklarımız da hiç değildi. Neslihan Su’nun ‘Lay Lay Lom” şiirinde bahsettiği “et obur yalnızlıkta genlerini garantiye almış gergedan” türünün devamını sağlayan çığlığın üstüne bir sigara yaktı mıydı acaba? Ya da türünü emanet ettiği geleceğe sırtını dönüp umursamadan uykuya dalmış mıydı acaba? Türünün devamını sağlayanların gözünde falezler olur muydu acaba? Acaba kıyıdaki sessizlikte kaybolmuş ince bacaklı Betül Tarıman seni simit kırıntılarını didiklediğini görseydi o kelimelerden gene kendine metres tutar mıydı? Metres tuttuğu kelimelerle şiir yazar mıydı? Metres tutulan kelimeler de uçurumlardan korkar mıydı?

 

Sen ki bunların hepsinden habersiz gözlerinde falezleri taşıyordun. Nereden getirmiştin, kimin falezleriydi, hangi mevsimin falezleriydi onlar? Şiirden, yazılmış ve yazılacak olan tüm şiirlerden kaçan uçurumlardı belki de onlar.

 

Satır satır yalnızlıklar ve coşkuların içinde şiire duruyordun, belki de ileride yazılacak bir çocuk öyküsüne bakıyordun, gözündeki falezlerde sen simit yiyordun. Bir gözün uçurum diğeri Akdeniz.

 

Yosun kokan gözlerinde ürkeklik var mıydı?

 

Belki de seni Narsiyus görseydi (artık) gölden vazgeçerdi. Gölü bile falezlerine taşır ve her yer masmavi Narsiyus olurdu, denize dökülen Düden kıskanırdı, gölün gözlerinden dökülüşünü.

 

Bekli de uçmaktan korkan uçurtmanın kopan ipini yakalardın. İki gözün iki uçurum açar, “Baka kalırım giden geminin ardına... Serde erkeklik var ağlayamam” derdin. Hey kumru, eğer benim kanatlarım olsaydı ben yere ayak bile basmazdım bilesin…

 

Ürkeksin. Elimi oynatsam gideceksin. Sakın uçma, sen beni görüyorsun; bense gözlerindeki falezleri, sen farkında değilsin. Ben biliyorum. Gördüm gözündeki uçurumları. Uçarsan beni düşürürsün.

 

Kanatların açık mı? Yokla onları.

 

Aslanların gözlerinde de falezler olur mu? Yoksa falezler sadece ürkeklerin gözlerinde midir? Bir kumru falezlerden düşer mi?

 

Ben neden düştüm? Beni kim düşürdü?

 

 

Faik Ardahan

Gerçekedebiyat.com

 

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM