Son Dakika



 

Elin adamı Mustafa Kemal Atatürk’ü, Tarihte bir Müslüman ülkeyi Batılı, demokratik ve laik bir düzene çevirmeyi başaran tek lider” olduğu için milenyumun (binyılın) en önemli lideri/adamı olarak seçerken bizim gerici taifesi bunun tam tersini yapıyor.

 

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, 22 Eylül 2014 günlü Bakanlar Kurulu toplantısından sonra yaptığı açıklamada, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okul öğrencilerinin kılık ve kıyafetlerine dair yönetmelikte değişiklik yapılarak, söz konusu yönetmelikteki “baş açık” ifadesinin yürürlülükten kaldırıldığını söyledi. Bu değişikliğin, ortaöğretim kurumlarında başörtülü olarak eğitime devam etmek isteyen kız öğrenciler için de bir “zaruret” olduğunu ekledi: “30 Eylül’den sonraki demokratikleşme paketimizde bazı hususlar yerine getirildiği için, bugün böyle bir yönetmelik değişikliğinin de yapılması zaruri görülmüştür.”

 

Sanki ülkenin tüm zaruri işleri çözülmüş de bir tek çocukların başlarını bağlayıp bağlamamaları “zaruret” olarak kalmış ve onu da demokrasi adına çözmüş muhteremler. Aslında bu bir “zaruret”i çözme değil, kızlarımızı daha çocukken “kapatarak”, ileride “sorun” olmalarını önlemektir…

 

Nurullah Ataç,  “Günce”nin (1957) ikinci kitabında, 1950’lerde, ilk kez, resmi dairelerde çalışan kadınların başlarını örtme zorunluluğu getirilmesi için hükümet tarafından çalışmalar yapıldığını, ancak başarıya ulaşılamadığını yazar. Demek bu doğrultudaki ilerleme(!) sürüyor ki;  şimdi de ortaöğretimdeki kız çocuklarının başlarını kapatma aşamasına ulaştık, iyi mi?...

 

“Kıyafet İnkılâbı” yasası ile kadınlar “çağdaş kıyafet” giymeye özendirilmişler, ancak kadın giyimine dair herhangi bir yasal düzenleme yapılmamıştır. 1934 yılında Hükümetin Meclise sunduğu yasa önerisinin gerekçesi şöyledir: “Din ile devletin ayrılığını ve dini değerlerin devlet hayatı dışında sırf vicdani bir nitelikte kalıp memleketin devlet hayatında dinin hiçbir etkisi olmamasını, yani laiklik esasını devrimin ve rejimin ana ilkesi tanımış olan Cumhuriyet hükümeti bu yolda attığı adımların doğal bir sonucu ve gereği olarak ruhanilerin dini kıyafetlerini ancak ayinler sırasında taşıyıp, ayinler dışında herhangi bir bireyin taşıyabileceği kıyafetlerde bulunması konusunu gerekli görmüştür.

 

 Elin adamı, örneğin ABD’de, bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü, “Tarihte bir Müslüman ülkeyi Batılı, demokratik ve laik bir düzene çevirmeyi başaran tek lider” olduğu için milenyumun (binyılın) en önemli lideri/adamı olarak seçerken bizim gerici taifesi bunun tam tersini yapıyor bugün.

 

*   *   *

 

Ali Nesin’in, “Kocadan Örtünenler ve 1 Mayıs” başlıklı yazısında yaptığı analizi bugünkü siyasetçilerin eşleri üzerinden örneklerle veriyor: “… Analizime göre ilk sırayı Hayrünnisa Gül aldı. Çünkü Hayrünnisa Gül örtülü olduğu için üniversiteye gidemeyip Türkiye aleyhinde AİHM’de dava açan kişidir. Oysa Hayrünnisa Gül o kadar özgürlük düşkünüdür ki, bugünlerde şaşkınlık içerisinde izlediğimiz gibi, bir sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimi için Recep Tayyip Erdoğan’a karşı daha demokrat olduğu söylenen kişi tarafından 14 yaşında ailesinden istenmiştir. İşte o Hayrünnisa Gül’ün özgürlüğü bitmiş, aile erkeklerinin sözünü dinlemek zorunda kaldığından 15 yaşında evlendirilip, kocası tarafından liseden alınıp, başı kapatılmıştır. İşte bu Hayrünnisa Gül erkeğin dediğini yapıp sonra da kadının kapanma özgürlüğünün savunucusu olmuştur.

 

Daha sonra Zeynep Babacan örtünüyor. O da Ali Babacan’ın kız kardeşleriyle arkadaş ve bu kardeşlerin beğenisi evlilikle sonuçlanıyor. Sonuç mu, Zeynep Babacan evlenince kapanıyor.

 

Ahsen Unakıtan Kemal Unatıkan’ı tanımadan önce avukatlık yapıyor. Mandolin ve piyano çalıyor, tenis oynuyor, sosyal yaşamı olan birisi. Evlenince hem avukatlığı bırakıyor hem de örtünüyor.

 

Münevver Arınç öğretmendi, Bülent Arınç’la evlenince hem öğretmenliği bıraktı hem de örtündü.

 

Semiha Yıldırım öğretmendi, Binali Yıldırım’la evlenince hem öğretmenliği bıraktı hem de örtündü.

 

Gülten Çiçek öğretmendi, Cemil Çiçek’le evlenince hem öğretmenliği bıraktı hem de örtündü.

 

Fatma Akdağ üniversite 2. Sınıf öğrencisiydi. Recep Akdağ’ın babası beğenince görücü usulü evlendi ve okulu bırakıp başını örttü.

 

Mehtap Güler, Hilmi Güler’le evlendi ve çalışmayı bırakıp başını örttü.

 

Son olarak da Emine Erdoğan’ı anlatacağım. 15 yaşında ağabeyi kapanmasını istiyor, kendi söylediğine göre bundan dolayı intiharı dahi düşünüyor ama sonuçta erkek erki onun da kapanmasına neden oluyor.

 

Bu anlattığım kişilerden biri cumhurbaşkanı, biri başbakan, biri meclis başkanı, diğerleri de bakan.

 

Neden mi yazdım bu yazıyı, belki kadının kapanma özgürlüğünü savunanlar biraz daha düşünür diye.

 

Bu mantık olduğu sürece biz demokratik bir şekilde 1 Mayıs kutlayamayız diye…

 

Çok alakasız bir ‘1 Mayıs’ yazısı oldu diyorsanız, o da sizin düşünce özgürlüğünüz be kardeşim.” (Odatv, 3 Mayıs 2014)

 

*   *   *

 

Bu sözler üzerine yorumum yok, eklemem yok, çarpıtmam yok. Ama şunu anlamakta zorluk çektiğimi belirtmeliyim: Nesin’in yazısında adı geçen kadınların çoğu meslek sahibi, ekonomik özgürlüğü olan insanlar. Buna karşın, bir kocaya sahip olma uğruna özgürlüklerinin ayaklar altına alınmasına nasıl rıza gösterdiklerini anlayamıyorum… Cumhurbaşkanı, meclis başkanı, başbakan, bakan olan beyefendiler kendi kadınlarını hallettiler demek ki, şimdi de sıra vatandaşın çoluk çocuğuna gelmiş. “Çocuklara kıymayın efendiler…”   

 

Hüseyin Atabaş

Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM