Son Dakika



                                                                                 -Mirô’nun şekilden boyadan sözcüklerine-

 

“düşün içinden öte bir düşe

açılır kapanır bir yıldız kapı

(Nurduran Duman) *

 

1958’de Paris UNESCO binası için yaptığı seramik duvar panosu eseriyle görsel sanatlarda olağanüstü başarı ve uluslararası iyi niyet ölçütü aranarak verilen Guggenheim Ödülü’nün sahibi olan Mirô, dünya çapında tanınan ve sevilen bir sanatçı. Franco döneminde yok edilmeseydi Picasso’nun Guernica’sı ile yan yana sergilenecek Katalan köylüsünün direnişini ve vatanseverliğini anlattığı “Orakçı” adlı eseriyle de bilinen, Nazi ve İtalyan uçakları tarafından acımasızca bombalanan topraklarına yardım çığlığını bir Fransız pulu üzerinde duyuran faşizm karşıtı bu değerli aktivistin Arkas Sanat Merkezi’nde Portekiz Devleti Çağdaş Sanat Koleksiyonu’na ait 74 eseri sergileniyor.

Sergiyi gezmeden önce sanatçının yaşadığı dönem ve çalışma tarzı ile ilgili bilgi edinmek eserlerle bağ kurabilmek için önemli. Çünkü görme şansı bulduğumuz bu eserler izleyip geçilemeyecek kadar derin, katmanlı ve özgün. Sergi, mağara duvarlarındaki resimleri andıran yalın, ilkel anlatımı, çocuksu çizimleriyle, yanmış, delinmiş tuvalleriyle, yerçekimsiz, boşlukta salınan, biçim sınırlarından bağımsız organları, hayvanları, nesneleriyle izleyeni hayrete düşürüyor, meraklandıran sorularla bir anlam arayışına sürüklüyor.

Her yaşananı olağan gördüğümüz şu günlerde belki de en çok gereksinim duyduğumuz şey tam da bu: Şaşırmak. Tablolar bu gizemli anlamı bulmak isteyenleri araştırmaya, sakladığı büyüyü paylaşmaya çağırıyor. Sanatçının yaratıcılığını besleyen de bu olmalı, eserleriyle görenleri şaşırtmak, zihinlerini dürtmek, düşündürmek, uyandırmak. Çünkü hayretin çekirdeğinde insanı kâinata karşı tavır değişikliğine götürebilecek kadar büyük bir güç bulunuyor. Hayret etmek, hayata yeni bir gözle bakabilmenin ve başlayabilmenin ilk adımı.

Joan Mirô, Barselona,1935

 Dünyaca ünlü Katalan sanatçının şaşırtıcı eserlerinden yaşadığı dönem ve özgün tarzının derinliklerine indikçe, felsefesinin, renklerinin, imgelerinin büyüsüne kapılıp o zamanki gibi hâlâ kirli dünyada iyilikten, adaletten, eşitlikten yana durabilmek için, onun gibi dünyayı değiştirmeyi düşünebilme hevesi bulaşıyor insana.

Joan Mirô’nun (1893-1983) neredeyse bir asır süren uzun ömrü, tanık olduğu savaşlardan, sömürülerden, sürgünlerden kendini, sanatını ve tüm insanlığı koruma çabasının yanında gelişen bilimden, yeni keşiflerden esinlenerek evrilen kendine özgü tarzında sürekli üreterek geçer.

Dönemin birbirini izleyen sanat akımları Dadaizm, Sürrealizm, Fovizm, Kübizm gibi çok bilinen akımların yanı sıra hiçbiriyle sınırlandırılamayan sanatçının kendine has, yalın çizgilerinin beslendiği bir başka düşünce anlayışı da Primitivizm yani İlkelcilik’tir. İlkelcilik, insanlık tarihinin ilk dönemlerinde ya da ilkel insanlar arasında yaşamın çok daha iyi, dürüst ve etik olduğunu savunan bir inanç akımıdır. Batının, Afrika ülkelerini ekonomik ve kültürel sömürüsüne tepki olarak ortaya çıkmış bu akımla Mirô, yerlilerin ürettiği sanat eserlerindeki sadeliği, çocuksu ve ilkel öğeleri kendi üslubuyla harmanlayarak sanat tarihinde özel bir yer edinir. Sanatçının “bunu çocuk da yapar” dedirten, şaşırtan tabloları bu akımının etkisi altında derin bir felsefeyle yapılmış eserlerdir. Paramparça eden bir tarihin yıkımından sonra incinmiş, yaşama sevincini yitirmiş insanlık adına İlkelcilik akımı, dünyayı yeniden sanatla büyülemek isteyen sanatçılar için yeni bir çıkış yolu olur. Sanat, siyasetin getirdiği şiddetle mücadele için kullanılır. Duyarlı sanatçılar zamanı, bitip tükenmeyen felaketlerle dolu tarih şeridini sıfırlamak, mağara duvarlarındaki ilk insanların eserlerinin izinde yaşanmamış tertemiz bir sayfa açmak istemiş olmalı. Ressamın tablolarındaki bu çocuksu çizgiler, yirminci yüzyılı kirlenmemiş, saf, temiz bir zihinle algılayan çocuk gözleriyle çizmenin çabası.

Sanatçı, dönemin Freud ve Nietzsche gibi çığır açan fikir adamlarından, şiirin gizemli gücünden, sözcük oyunlarından, matematikten, metafizikten etkilenerek yarattığı kurgu dünyasında, olduğu gibi görüneni çizmek yerine hayal gücünü, rüyaları, bilinçaltı etkileşimlerini resimler.

Joan Mirô, sınır tanımayan sanatında gerçeğin keşfedilmemiş boyutlarına ulaşmak için deneysel ve içgüdüsel yaptığı çalışmalarıyla Otomatizm akımını da ilk kullananlardan olur. Bilinçdışı zihne yaratma izni veren, kuralsız, plansız, anlık, çabuk üretilen eserlerle bireyin iç dünyasına ulaşmayı amaçlayan bu yöntem sanatçının tablolarında hemen fark ediliyor. Eserlerinde belki tasarımı uzun zaman almış rastgele gibi görünen parmak izleri, çabucak çizilmiş işaretler, özgürce oraya buraya sıçramış boya damlacıkları otomatizmin etkisiyle yapılmıştır.

Etkilendiği sanatçıların başında gelen Marcel Duchamp’ın 1917 yılında bir yarışmaya gönderdiği Pisuvar olarak bildiğimiz “Çeşme” adlı eseriyle kullanılmaya başlayan sanatta hazır nesneler “Ready-Made” anlayışı Mirô’nun çalışmalarında da gözlemleniyor. “Çalışmalarımı nasıl özümsemem gerektiğini bana hep malzemenin kendisi buyurmuştur” ** diyen sanatçı sıradan ve gündelik kullanım nesnelerini bağlamından koparıp o bağlama yabancılaştırarak, kendi yaratım sürecinde istediği anlamı yüklemeyi sağlayan bu teknikle yaptığı absürt, şaşırtıcı eserlerle dikkat çekiyor. Torunu Joan Punyet Mirô’nun, kayıp oyuncaklarına yıllar sonra dedesinin çalışmalarının bir köşesinde rastladığını anlattığı röportajında da Mirô’nun hazır nesneleri eserlerinde sıklıkla kullandığını anlıyoruz.

Sergide dikkat çeken bir başka özgün çalışma da Yanık Tuvaller. Türkiye’de ilk kez bu sergide deneyimlenen, sanatçının yaşadığı dönemdeki şiddeti ve baskıları yansıttığı tuvallerde parça parça delikler, siyah, isli lekelerle çevrilmiş yanıklar, tavandan sallanan iki taraflı izlenebilen eserleri dönemin ürpertici ortamını hissettiriyor. Sanatını sermaye gibi gören bir gruba karşı protesto ederek yaktığını kendisi söylüyor. “Resmi katletmek istiyorum” deyişiyle de kanıtladığı bu tavır geleneksel resme karşı bir meydan okuma ve kapitalist toplumuna yönelik saldırı niteliğinde. Bu kadar yıkımın ve vahşetin yaşandığı yılları ancak yakılmış, katledilmiş resimlerle anlatmak mümkün olmalı.

Yanık Tuvallerle birlikte resimler ve kumaşlar arasındaki ayrımı kaldırmayı amaçladığı Sobreteixims tekniğiyle yapılmış duvar halılarını andıran dokuma üzerine çalışmaları da ilgi çekiyor.

Bilimsel ve toplumsal süreçlerin yanında Mirô’nun eserlerini etkileyen sanatçıların başında şairler geliyor. “Benim işlerim bir ressamın bestelediği bir şiire benzemeli” diyen sanatçı hem şiirde hem resimde kullanılan “imge” ile iki disiplini buluşturmaz, adeta aynı alanda yoğurur. Göstergelerden yarattığı imgeleri tablosunda okunan bir metne dönüştürür. Kendine özgü bir abece kullanarak tuvalinde şiir dokuyan Mirô, sanat tarihinde resmi şiir katına çıkaran bir ressam olur.

Dönemin sanatçılarının kurduğu sıkı dostluklar eserler arası etkileşimi de kaçınılmaz kılar. Mirô resim yaparken şiirden etkilendiği gibi dönemin büyük şair ve yazarları da Mirô’nun eserlerinden, sanatçı kişiliğinden etkilenerek onun adına edebi metinler kaleme alırlar. Girişte alıntılanan “bizim göğümüz var” adlı Nurduran Duman’ın şiiri gibi onun tablolarına adanmış çok sayıda şiirler var.  

“Gözkapağının fırçasından

Tutuşturuyor yıldızların kavgasını

Doğum günü dinlencesi.”

(Renê Char, Duyuru adlı şiiri, Joan Mirô Arbeiten auf Papier 1901-1977, Sergi Kataloğu,1989, Kestner-Gesellschaft)

“Bir ayna vardır Mirô adının içinde

kimi zaman o aynada üzüm bağlarıyla ve şarapla dolu bir evren…

Adamın başı taş dibine akıyor, taş akar örter onu

Şimdi sihirli lambayla aydınlanan sahnede

Alaaddin Mirô düşler kuruyor uzanıp taşın tepesine

Güneşin karşısında kadınlar, kuşlar, düşler

Bir ayna vardır Mirô adının içinde

(Jacques Prêvent, Ayna Mirô / Miroir Mirô adlı şiiri, Joan Mirô Arbeiten auf Papier 1901-1977, Sergi Kataloğu,1989, Kestner-Gesellschaft)

“...Mavi hareketsizdi, kimse ona bakmadı, kimse duymadı.

Kırmızı kördü, siyah sağır ve dilsizdi.

Rüzgâr geldi ve Joan nereye baktı diye sordu...

Ve tüm bunlar ne için?

Yalnız bir hücrede bir çizgi çizmek için

köylünün ay başını ayçiçeği ile aydınlatmak,

mavi karakterler ve parti kuşlarıyla gelen geceyi selamlamak için,

sardunya salvosu ile ölümü selamlamak,

nereden geldiğini ve nereye gittiğini sormadan gelen güne günaydın demek…

bize bakmayı ve gözlerimizden girip çıkmayı öğrenmek için,
kök salan, yükselen, gelişen, patlayan, uçan, dağılan, düşen canlı alfabe kitapları.
Görünüşe göre tohum, bak ekmek, bahçıvan gibi çalışıyor
ve yedi eliyle yorulmadan bir daire ve kuyruk izliyor, oh! ve ah!
dünyanın her gün başladığı büyük ünlem.”

(Octavio Paz, Joan Mirô’nun Masalı. Ç. Ali Cengizkan)

 

bizim göğümüz var

                                            -Mirô’nun şekilden boyadan sözcüklerine-

“düşün içinden öte bir düşe

açılır kapanır bir yıldız kapı

derinden biçilmiş, teyellenmiş hafifçe

görünmez iğneyle göğün eteğine

 

bizim bir göğümüz var

gözden gemilerimiz, kirpikten kanatlarımız

bir bakışmamızla bizim bir uçuşumuz

 

gülmenin biçimlerini çalışıyoruz

hayatın başka meydan okumalarını”

(Nurduran Duman) *

 

Mirô ile aynı çağda yaşamış, üstelik sıkı dostu da olmuş edebiyatçıların yanı sıra günümüzde, ülkemizden bir şair Nurduran Duman’ın onun şekilden, boyadan sözcüklerine şiirlerinden birini adaması imgelerin, düşlerin akrabalığından, bütün fazlalığından soyunmuş dizelerle yalın çizgilerin yakınlığından. Biri ressam, biri şair farklı zamanlarda yaşamış, farklı kültürleri deneyimlemiş iki akraba sanatçıyı zamanın ötesinde, aynı dünyada buluşturan evrensel motifler Duman’ın başka şiirlerinde de fark ediliyor. Mirô harfi, sözcüğü renklerle karıştırıp şiiri resme taşıyor. “Şiir sana verilecek kötü haberim yok” başlıklı şiirinde “sana karanlık etmeye taşınmadım” diyen Duman ise başka birçok şiirinde de renkleri açığa çıkaran ışığı alıp yer, gök, ağaç, su ile karıştırarak resmi şiire taşıyor. Ve lineer zamanın sınırlarına “meydan okuyan” ressam-şair diyaloğunu izlemek-okumak şanslı okurların payına düşüyor. Şairin “şuraya da bir gök koyalım” adlı şiirindeki “içimizde daima yıldızlara dönmek diyen şu parça “Mirô’nun fırçasıyla söylenmiş sanki. Duman, hemen ardından gelen şu dizede içimizdeki o parçaya ilişkin “karışması değil katışma sebebi değil midir bu ile ötenin” diyerek soruyor, Mirô’nun tuvallerinde yaptığı gibi tüm evreni birliğe davet ederek. “bağ doku” şiirindeki “esintinle iyi isim şehir hayvan eşya” dizesiyle de canlı-cansız bütün evreni hiyerarşiyi kaldırıp eşitleyen Mirô’ya sanki hakkını veriyor.

Mirô’nun fırçasında her şeyin birliğine göstergeler, imgelerle zaman da katılıyor, “olmuşlar, olacaklar, zamandaki tüm anlar” Duman’ın Edim şiirinde birleştirdiği gibi. Şiirler konuşsa kendi aralarında Duman’ın şiirine sorsa Octavio Paz’ın Mirô’nun Masalı şiiri: “Ve tüm bunlar ne için?” Duman’ın yanıtı yine Mirô’yu anıştırıyor “her şey kuşlar göğü öpsün için/ elmalar uçuşsun diye nehirle” Kuşlar gökten aldığı özgürlüğü yere taşıyor kanatlarında. Mirô, savaş yıllarının ulaşılmaz özgürlüğünü tablolarda mümkün kılıyor. İki sanatçı değişen yüzyıllara rağmen değişmeyen ekonomik, siyasi, zihinsel, fark edilmeden yaşatılan tutsaklığa uzak bir düş kuruyor. Her şey insanın hak ettiği özgür, eşit, onurlu bir yaşam için. Sadece insanların değil evrendeki her şeyin özgür olması için, taşın, toprağın, hayvanın, ağacın, denizin hakkı için… Renklerin, çizgilerin, sözcüklerin ışığıyla savaşırken karanlıkla, “çatım çakım” şiirinin dizesinde Duman’ın “herkes tutam karanlık gömse” çağrısıyla payına düşen karanlığı gömen Mirô. Işığı ekip biçen, düşten, renkten, imgeden evren devşiren, defne yaprağını, onurlu ekmeği, kuşları, yıldızları, kadınları konu eden tablolar ve şiirlerin sonsuzcasına kardeşliğidir duyulan.

John Berger’in Görme Biçimleri kitabında resim ile ona bakan arasında mesafenin nasıl kaybolduğu şöyle anlatılıyor: “Özgün resimler, bir bakıma bilginin hiçbir zaman olamayacağı ölçüde sessiz ve dingindirler. Bu bakımdan bir yeniden canlandırma, özgün resimle karşılaştırılamaz. Çünkü özgün resimde sessizlik ve dinginlik asıl malzemenin, boyanın içine sinmiştir. İnsan boyada ressamın o andaki (resim yaparken) hareketlerinin izlerini görebilir. Bunun resmin boyanmasıyla insanın ona bakması arasındaki zaman aralığını kapatmak gibi bir etkisi vardır. Bu özel anlamda tüm resimler çağdaştır.”

Mirô’nun resimlerinde bıraktığı izler, ona bakarken duyumsayan gözün ışığı ile aydınlanıyor, böylece aradaki zaman aralığı kapanıyor. Dün, bugün, yarın kayboluyor, şimdi, burada ve her zaman var oluyor.

Joan Mirô eserleriyle her alanda pek çok sanatçıya da ilham olur. 1982 yapımı çocuk/bilimkurgu filmi E.T.’nin yönetmeni Steven Spielberg, uzaylı karakteri yaratırken sanatçının heykel çalışmalarından biri olan “Kişi” adlı bronz eserinden esinlenmiştir. Mirô, sayısız malzeme ve uygulama teknikleriyle modern sanatta çığır açarken ardından gelen her dalda sanatçıya daima esin kaynağı olmaya devam edecek.

Seri tablolarında, sıkça kullandığı yıldızları, aynı mavide konumlanmış çocuk çizgileri adeta bir şiirin nakaratı gibi tekrarlanıyor. Özneleştirdiği nesneleri saplandıkları yerden kurtarıp kıvrılan, salınan hareketlerle onları edilgin uykusundan uyandırıyor, oyuncaklara benzeyen formlarıyla onlara neşeli, nükteli yeni bir ifade ve hayat bağışlıyor. Dumanlar içinde maviliğini unutan göğü yeniden umudun rengine boyuyor. Boşlukta devinim sağlayan rüzgârıyla tarihin sayfasını çeviriyor, tertemiz bir sayfaya çocuk gözlerle bakmayı öğretiyor. Boğa güreşi metaforuyla betimlenen, tutkunun, gururun, ağırbaşlılığın dansı geleneksel Paso Doble (İki Adım) ritmini, uçuşan etekleri, kastanyet seslerini bir kırmızı kalbin içine yerleştiriyor.

Sanki tuvallerinde usun çatısı uçmuş, rüyaların mı, hayallerin içinden mi bilinmez lacivert göğün eteklerinden yıldızlara basa basa görünmeyen bir kadın iniyor. Binlerce yıllık atalarını selamlıyor ilkel görünen çizgileriyle. Seramiğin toprağına katıyor kâinatı, yoğuruyor her şeyi aynı hamurda, hiyerarşiyi yok edip yaşamı “Karnaval”a çeviriyor. Onca teknik ve malzeme zenginliği ile üretilmiş binlerce eseri yaparken beklemiyor ilham perilerini, periler merakla bekleşiyor “Acaba şimdi Mirô ne yapacak?” diye. Kıvılcım düşürüyor zihinlere yaşadığı çağın yangınını hissettiriyor. Yirminci yüzyıla sırtını dönüp Ay’a dayıyor merdivenini, yok edici uygarlıktan kaçmak için yıldızlarından kurtuluşa açılan bir kapı aralıyor. Lunapark ustası, tutuyor elinden çocuk tarafımızın. Beynin kıvrımlarında sihirli halıda gezen masal kahramanı gibi dolaştırıyor bizi, zamanda ve uzamda yolculuk yaptırıyor.

Ülkesinin turizm logosunu çizen, halkının üstünde yürüdüğü kaldırımlara mozaikler yapan, havaalanı, sergi sarayı, restoranların duvarlarını resimleriyle bezeyen, tiyatro gruplarına kostümler tasarlayan, herkes satın alabilsin diye seramiğe, dokumaya, gazeteye, çuval bezine…vb. sanatını işleyen, yılmadan, bıkmadan her göreni sanatla büyülemek, merakla düşündürmek için bir asır “gülmenin biçimlerini” çalışan, insana, insanlığa karşı duran her şeye “meydan okuyan” büyük sanatçıyı, cesur aktivisti tanıdıkça, onunla ilgili bilgileri ilmek ilmek birbirine bağladıkça zaman ve mekânda kayboluyorsunuz. İlk çağlardan yirminci yüzyıla, İspanya’dan Japonya’ya kadar uzanıyorsunuz, dünya küçülüyor, siz çoğalıyorsunuz.

Müjde Unustası direktörlüğünde, Robert Lubar Messeri küratörlüğünde Serralves Vakfı tarafından düzenlenen Joan Mirô: İmge, Metin, Gösterge adlı sergi 9 Şubat 2025 tarihine kadar Alsancak Arkas Sanat Merkezi’nde sanatseverlerin izlenimine sunuluyor.

“Gerçek sanat şaşırtır ve uyuyanları uyandırır” *** Yaratımın bereketli tarlasına Katalan köylü orağıyla hayretler eken, uyanışlar biçen Miro.

Ne güzel Joan Mirô’nun eserleriyle şaşırmak, gülümsemek, meydan okumak, uyanmak...

 

*Nurduran Duman, Bizim Göğümüz Var Şiiri, Şiir Sana Verecek Kötü Haberim Yok Kitap Dosyasından

**Düşlerimin Rengi Bu, Georges Railland ile Söyleşiler, YKY, 2016, s.48 Çeviren: Alp Tümertekin

***Ferit Edgü, Resmin Şiiri, Şiirin Resmi adlı yazısından.

 

KAYNAKÇA

1.Picasso ve Mirô’nun Seramiklerindeki Primitif Etki Yüksek Lisans Tezi, Melek Bellisoy

Sakarya Üni. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Seramik ve Cam Ana Sanat Dalı, Mayıs 2019

2.Baskı Resmin Çocuksu Şairi: Joan Mirô, İdil Sanat ve Dil Dergisi, İnceleme

Dr. Öğr. Üyesi Tuba Kıray Gör, Sinop Üni. G.S.F. Resim Ana Bilim Dalı

3.Varlık Dergisi, 80.Yıldönümünde Gerçeküstücülük, Aralık 2004, 1167. Sayı

4.SSM Kadınlar, Yıldızlar, Kuşlar Sergisi Konferansından, Prof. Dr. Ali Akay

MSGSÜ Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi

5.Platon, Aristoteles, Jaspers ve Heidegger’e Göre Hayret Kavramı, 2021 Atatürk Üni.

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 25(1), (159-167) Zübeyir Saltuklu, Muhammed Toprak 

Güldem Eczacı
Gercekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM